Dünya zeytin ağaçlarının %72 sinin anadolu topraklarında özellikle de ege ve akdeniz bölgesinde olduğunu bilmeyen öküzlerin alkış tuttuğu kanun teklifidir.
Ayrıca son 5 yıldır savaşın içinde bulunan suriyenin geçen yıl türkiyenin 5 katından daha fazla yurt dışına zeytinyağı ve zeytin ürünleri satması bizim için büyük ayıptır.
Hatta tüm ülke de ki zeytin ağaçlarının tamamı bir izmir ve manisa zeytinlikleri kadar etmeyen yunanistanın dünya zeytinyağı ve zeytin ürünlerinin borsasını elinde bulundurması ayrı bir ayıptır.
AMa bu akepe hükümeti ayıptan ne anlar ki, alayı hain.
bakın bu işin altında en başta faruk çelik vardır. faruk çelik ve ailesi yavaş yavaş türkiye de potansiyel maden sahalarını kapatmaya çalışıyorlar. bunların arasında gemlik de vardır, kaz dağları da vardır vs si de vardır.
kapattıkları o orman arazilerini, zeytin bahçelerini boşuna almıyorlar. ha tabi ki faruk çelik tek başına bu işin kaymağını yiyemez, onun da bağlı olduğu birileri var sonuçta, şimdi adını anmayalım hepiniz biliyorsunuz.
yani demem o ki; maksat fabrikalara, tesislere yer açmak falan değil maksat bağı, bahçeyi talan edip birilerini zengin etmek. yoksa bu iş için ülke çıkarı falan diyen varsa kendisine yılın polyannası ödülünü vermek lazım.
Bugün zeytinyağının kilosu 18-20 TL. Seneye iki katı fiyatına satın alırken bir takım ahlaksızı bu sayede zengin edeceğiz demektir bu.
Şöyle bir düşündüm de galiba belamızı bulmaya ramak kaldı.
Ne gözü dönmüş aç kanı bozuk varmış bu ülkede yarabbim.
sonra amerikalılar zeytinyağını gördüler. "bu nedir" diye sordular. "zeytinyağıdır" dedik, "bizde bol ağacı var o ağaçtan zeytin alıyoruz, zeytini sıkıyoruz zeytinyağı yapıyoruz" dedik.
"boşverin siz onu" dediler.
bize margarin verdiler, margarin yapmak daha kolaydı.
sonra "vita ve sana" ürettik. sofralarımıza getirdik.
zeytinyağından öyle soğuduk ki, şarkılar yaptık "zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman" diye.
şarkının alt metninde zeytinyağı tüketen köylü ve cahil olarak lanse edildi alenen.
bütün bunlar amerika'nın çok hoşuna gitti hep.
sonra amerika'nın bizle işi bitti.
bir kağıt mendilmişiz gibi kullanıp attılar bizi.
biz kime uyuz oluyorsak gidip onlarla dost oldular.
biz de "din kardeşimiz" araplara gülümsedik.
neticede para lazım tabi.
araplarda para var, bizde de cennet gibi vatan var ya.
hah işte o cennet vatanın en cennet olan köşeleri hep zeytinliklerle doluydu.
arapların ne işi var zeytinle.
onlara deniz boyunda arsa lazım.
"hay hay" dedik biz de.
zeytin ağaçlarını sökmeye kesmeye başladık.
karadeniz'deki ormanları yaktık onlar için.
ve bütün bunları gelecek nesillerimizden çalarak, onların haklarını gasp ederek yaptık.
para lazımdı, onurumuzu sattık.
cennet vatanımızı cehennem yaptık.
madencilerin kazandığının, köylünün, memleketin, geleceğin kaybettiğinin göstergesidir.
Zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerinin aşılattırılması yönetmeliğinde zeytinliklerin 3 km çapındaki mesafede maden ocaklarına izin verilmez, herhangi bir tesis yapılacaksa bunun sadece zeytinle alakalı (zeytinyağı fabrikası vs) bir tesis olmasına müsaade edilirdi. madencilik şirketleri, maden işleri genel müdürlüğünden maden ruhsatını alınca her şeyin hallolacağını düşünür, başvurusunu yapar fakat Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan/il müdürlüklerinden zeytinliklere yakın olmaları gerekçeleri ile olumsuz görüş bildirildiğinden faaliyete başlayamazlardı.
kamu yararı için yapılacakları söyleyeyim size;
madenci bir rapor hazırlatacak. zeytincilikle elde edilecek gelirin madencilikten elde edilecek gelirden çok çok daha az olduğu yönünde bir takım doneler bulunacak bu raporda. madenciliğin ülkeye milli servet olarak dönüşü olacağını, istihdam sağlanacağını bıdı bıdı bi ton zamazingo sunacak. kamu yararı kararı çıkacak ve oraya maden ocağı açılacak.
çanakkaledeki zeytinlikler, mersin/anamurdaki zeytinlikler yok olacak. sırada bekliyorlar. ve üzülerek söylüyorum ki işin çevre kısmında da ben çalışıyorum. bu madenciler kamu yararı aldıktan sonra bizlere gelecek, proje yaptıracaklar ve orada cayır cayır çalışacaklar.
bu insanlar ne yaptığını bilmiyor. ya da çok iyi biliyor ve gizliyor. ikisinden biri... 117 milyon mu ? yahu başka bir ülkede izin haricinde bir ağacı kesmeye kalksan çatır çatır ceza yersin. oysa bizde ne yapıyorlar ? beton dikeceksiniz değil mi ağaçların yerine ? güzelim edremit körfezi' nin yerine çirkin, soğuk, gri, donuk beton izleteceksiniz ha ? sırf birileri mutlu olsun diye mi ? sırf 300. 000 insan yerine 3 kişi düşünüldüğü için mi ? yazıklar olsun.
anlam verilemeyen talihsiz karar.
Şu Muhtar emmiyi görünce yeminle ağlayasım geldi,
Eğer bu durum gerçekse, Eğer birileri şahsi menfaatleri için bu denli yüksek sayıda ağaca tek bir kalemle kıyıyorsa, söylenecek tek şey "Allah Sizleri Bildiği Gibi Yapsın" olacaktır...