ispanya'da organize edilen 1982 dünya kupasının final maçıdır. final maçının sonucunun sürpriz olmadığı, ama italya'nın finale kalmasının sürpriz olduğu dünya kupasının son maçıdır dolayısıyla.
italya'nın 3-1 kazandığı maçtır.bu sonuçla italya üçüncü şampiyonluğunu kazanarak dünya kupasının ebedi sahibi olmuştur.
santiago barnabeu stadında oynanan bu maçta 90000 biletli seyircinin maçı izlediği bilinmektedir.
italya rossi'nin 57. ,tardelli'nin 69. ve altobelli'nin 81. dakikadaki golleriyle 3-0 öne geçmiş almanya ise bunlara karşılık breitner'in 83. dakikadaki goluyle yanıt vermiştir.*
hatırladığım ilk dunya kupasının final maçı...sanırım santiago bernabeu ismini ilk o macta ogrenmistim.
o zamanlar 8 yasindaydim ve sahada oynayan tum futbolcular benim gozumde o kadar buyuklerdi ki anlatamam. belirli bir zamandan sonra dunya kupalarının o büyüsü yok oldu gitti. 82 ve 86 dünya kupaları benim için efsanedir.
Bu maç gerçekten çok özeldi. 8 yaşından neleri hatırlıyorsun diye sorsanız, sanırım en renkli, en canlı, en dataylı hatırlayabileceğim ayrıntılardan biri bu karşılaşma olurdu. marco tardelli'nin attığı golden sonraki cigligi , bagirarak ellerini açışı ve kenara doğru koşuşu dün gibi aklımda.
almanya o maça hakikaten benim için efsane olan kadrolardan biriyle çıkmıştı, o turnuvada fransız batiston'u biçen toni Schumacher, her ne kadar çok antipatik olsa da bizim için efsaneydi. real madridli süpürge Uli Stielike , ismi avusturyalı bir klasik muzik bestecisini andıran Hans-Peter Briegel , ceza sahasında devlesen kafa gollerinin üstadı Horst Hrubesch , 70 li yıllardan kalan paul breitner , pierre littbarski ve baslarinda karl heinz rummenigge. Diğerlerinden bahsetmiyorum, ama o donemlerde ki hala cogunu hatirlarim bu takımların as-yedek tüm oyuncularını , tam isimleriyle ezbere sayardık.
diğer tarafta grup maçlarında rezalet bir performans sergiledikleri için, silenzio stampa diyerek basın toplantılarını iptal eden italyanın teknik direktörü enzo bearzot vardı. enzo nun ogrencileri, yasi kendisine yakın 41 yasinda takım kaptanı dino zoff ; o ana kadar turnuvada 5 gol atan paolo rossi ,yedek alessandro altobelli , marco tardelli ; daha sonra devralacağı kaptanlığı uzun süreler üstlenecek olan giuseppe bergomi , kasap gentile, sonraları zola yı izlerken hep hatırladığım muthis kanat oyuncusu bruno conti ve diğerleri...
Bundan sonrasını duayen halit kıvançın ağzından yazıyorum , çunku biz izledik , o yaşadı...
Halit Kıvançın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
12. dünya kupası finali... italya ile federal almanya karşı karşıya...
seyrettiğim 7'inci dünya kupası finali bu... mikrofonda anlattığım 5'inci final... televizyonda naklettiğim 3'üncü final... hepsi bir yana, maç spikeri olarak sunduğum son dünya kupası finali...öztürk pekin arkadaşımla birlikte yapıyoruz yayını... iki spikerin önemli anlarda ortak anlatması yöntemini uyguluyoruz. bir gol oldu mu, maçı anlatmakta olan spiker, golün öyküsünü, yorumunu öteki spikere bırakıyor... fena da olmuyor hani... öztürk pekin bana oranla şanslı... çünkü maçın dört golünde de "goool" diye bağırmak, ona kısmet oldu. ben ancak gollerin devamını getirdim. yorumda, aydınlatıcı konuşmada... neyse, gol olsun da, nasıl olursa olsun... maçın tadı tuzu biberi, her şeyi gol çünkü...
federal almanya: schumacher - kaltz, karl-heinz förster, stielike, briegei - bernd förster, breitner, dremmler - littbarski, fischer, rummenigge.
ilk yarı heyecanlı... iki takım da birbirini tartıyor. bu yüzden gol gecikiyor... ikinci yarıya kalıyor gol... bu arada bir kocaman fırsatı kaçırıyor italyanlar... bir dünya kupası finalinde penaltı kaçar mı? kaçıyor işte...maçın başı sayılırdı. daha 24'üncü dakikaydı. altobelli'nin ortasında conti kafayı vururken, briegel indirmişti conti'yi... penaltıydı. kitabın yazdığı, kuralın tanımladığı penaltı...
cabrini geldi topun başına... italyan seyirciler "gol" diye ayağa fırlamaya hazır... biz spikerler de sesimizi ayarlıyoruz, "goool" demek için... fakat cabrini hevesimizi kursağımızda bırakıyor. bir vuruyor. top kaleyi bile tutmuyor. yandan dışarı... penaltı kaçırmak, bir takımı yıkar bazan...tribünlerde genel kanı da böyle... almanların şimdi rakibin bu moral bozukluğundan yararlanacağı tahmin ediliyor. fakat nerede? alman takımı devreyi gol yemeden bitirdiğine memnun sanki... penaltı kaçırdıktan az sonra yeniden toparlanan italyanlar, yine sahada futbolun iyisini oynayan takım...
ikinci 45 dakikada şahlanıyor italya... bir dünya şampiyonu'na yaraşır oynuyor... gentile'nin ortası... cabrini ile rossi birlikte atak yapıyorlar. rossi vuruyor kafayı... bu rossi'nin kupadaki 6. golü... italya 1-0 önde yine paolo rossi ile... ""'
çok geçmeden bu kez tardelli, almanlar'ın öve öve yere göğe koymadığı kaleci schumacher'e göstere göstere topu öyle güzel kaleye sokuyor ki... böyle gol yiyen kaleci intihar ederse şaşılmaz... tam deyimiyle, alay ede ede...
italya 2-0 önde... şeref tribününde seksenlik italya cumhurbaşkanı pertini ayakta... her golde fırlıyor havaya zaten... ve başkan pertini bir daha sıçrıyor "gol" diye... altobelli de kaleci schumacheri çalımlayarak üçüncü sayıyı çıkarıyor. italya 3-0 önde... almanlar bitmiş gibi... santiago bernabeu stadı inliyor... almanlar bitmiş gibi, dedim. bitmeyen, tükenmeyen biri var: breitner... son mücadeleyi veriyor... kupanın son golünü atıyor... bu aynı zamanda almanlar'ın şeref golü...
italya 3-1 galip... ve "dünya şampiyonu... 1934'de... 1938'de... ve 1982'de üçüncü kez kazanıyor dünya kupası'nı... özellikle ikinci tur maçlarında hakederek... hele şu finaldeki futboluyla... herkes yürekten alkışlıyor italyanları...
görkemli kupa törenini de naklediyoruz televizyonda... sonra yayını kapatıp çıkıyoruz... tribünlerin arka tarafında yürürken... birisi hızla geliyor. zor kurtuluyorum çarpışmaktan "pardon" diyor öyle sert geçtiği için... bakıyorum: federal almanya başbakanı helmut schmidt... 90 dakika boyunca her golde ayağa fırlayan ve küçük bir çocuk gibi, "nasıl? yeniyoruz" diye kendisini kızdıran italyan cumhurbaşkanı pertini'nin yanından hızla ayrılmış, adeta kaçıyor şeref tribününden... alman başbakanı schmid'in yüzü kıpkırmızı... alman televizyonu'na demeç vermeye gidiyor. italyan cumhurbaşkanı pertini ise hâlâ tribünde... el sallıyor, sesleniyor tam bir akdenizli coşkusuyla kutluyor sporcularının zaferini... ve yaşı da sekseni aşkın başkanın. evet vatandaşlarına amigoluk yapan seksenlik bir cumhurbaşkanı... kimse yadırgamıyor, kınamıyor. çünkü italya'nın kazandığı başarı, büyük bir spor zaferi ... ne kadar kullansa yeri... ne kadar sevinseler hakları... bizim sporseverlerin deyimiyle "en büyük italya... başka büyük yok" tabii 1986'daki yeni dünya kupasına kadar...
halit kıvanç böyle yazmış kitabında. okurken o günleri tekrar yaşıyor insan. şimdi geriye bakıp düşünüyorum da, bana kimse almanyayı,arjantini veya italyayı övmedi o dönemde. ama o turnuvada kendi hislerimle bir altın kuralı keşfettim, arjantini daima tutacaksın, arjantin yoksa italya veya brezilyayı izleyeceksin.