Üniversitelerin tezli/tezsiz yüksek lisans bölümlerine öğrenci ve üst birimlere akademik personel almak adına yapılan sınavın 2008'deki ilk ayağı. 40 şehirde saat 09:30'da yAPılacaktır.
sene başında bir gazla çalıştığım sonra kitabı kapatıp bi daha açmadığım için götüme kaçıcak gibi duran sınav. yanarım yanarım 40 ytl gitti ona yanarım.
sağlıklı bir bünyeyle girilip, deli gibi bir başağrısıyla çıkılan bir sınav olmuştur. ayrıca efendim kitapçıkları ayrı ayrı veriyorlar sayısala daha fazla zaman ayıramıyorum bu sebeple yetişmiyor gibi bir ton laf kalabalığını çürütmüş sınavdır. alın bütün soruları becerebiliyorsanız yetiştirin demişlerdir ancak yine bunu başaran sayısı kanımca azdır. ben bütün soruları çözdüm diyenlerle de tanışma isteği uyandırmış sınavdır.
tum kasışıma rağmen yine de bana 2 sayısal 4 sözel boş bıraktırmayı başarabilmiş sınavdır. soru kitapçıklarının birleştirilmesi elbette iyi olmuş ancak bu kez de sözeli abartmışlar gibime geldi.ne yapip edip yetişmemesini sağlıyorlar bir şekilde.
hakikaten pis, kasıntı bir sınavmış afedersin. "testleri bu haliyle ayrı ayrı verselerdi daha pis olacaktı" demiyorum, "sırf testleri birarada veriyorlar diye dayamışlar boruyu" diyorum çekinmeden.
ulan sınavdan önce başıma gelenler.uşak'ta sınav yapılmadığından en yakın olan afyonda sınava girecektik. arkadaşlar biz araba tuttuk sen de bizimle gel deyince tamam kabul ettim(12,5 ytl ye yanarım en azından bir kısmını geriye almaya çalışacağım)sabah buluşma yerine gidip arabayı görünce bir şok yaşadım ne lan bu diye. efendim yola çıktık araba hem yavaş gidiyor sallanıyordu daha banaza gelmeden arka kapaktan yedek lastik düştü arkadan arkadaşların bağırmasıyla anladık tabi bunu. taa 500 metre geri dönüp yedek lastiği araca aldık. tekrar yola koyulduk ama araba tüm yavaşlığıyla gidiyor bu seferde sınava geç kalma ihtimali başladı. ulan biz şöföre hızlı git dayı dedikçe dayı gayet rahat bir üslıula yetişiriz diyor biz sinir oluyorduk. neyse sözünde durdu bari de sınava 10 dakika kala koşa koşa yetiştik sınava.
sınava gelince sözel kısmı mantık sorularına kadar kolaydı. ama o mantık soruları of allahım off. ya kardeşim bana ne elalemin kampından aldığı enstrüman kursundan yediği yemekten çözene kadar imanım gevredi lan. sayısal bölüme gelince benim gibi matematik özürlü bir adam bile 20-25 soru çözebiliyorsa harbiden alesin değişmesi gerekiyor.
yarının tüm sosyal bilimcilerinin bilmek zorunda olduğu temel konulardan yapılan gerekli sınav. lesteki köklü sayı sorularını çözemiyorsanız sosyolog olmaya falan kalkmayın sakın.
"timarın sosyoekonomik etkilerini araştıracaksak sasani ve bizans toprak sistemlerini de düşünmeli ve buna göre bir karara varmalıyız. ha tabi önce bir odadaki 24 erkek ve kadın öğrenciden hangisinin saz hangisinin flüt çaldığını bilmeliyiz. allaha şükür lesten 75 çaktığım için biliyorum alayını."
ilber ortaylı, kasım 1986
çok yönlü ele alınması gereken, fakat eline alanın adaylar mı yoksa başkaları mı olduğu belirsizlik koruyan sınav. Şimdi başlayalım.
Öncelikle biz sözelciler için rezalet bir durum olan önce sayısal kitapçıklarının verilmesi, akabinde de o yorgunlukla 90 dakikaya sözel testi sıkıştırma zorunluluğunun ortadan kaldırılıp, her iki testin aynı kitapçıkta ve aynı anda sunulması ösym'nin sonyıllarda yaptığı en büytük kıyaktı. Zaten bu saçmalığa dur demenin vakti çoktan gelmişti, binlerce insan telef olurken...
Türkçe testi incelendiğinde çok yönlü sonuçlarla karşı karşıyayız. Ösym'nin bu yıl özellikle Türkçe alanında çok kaliteli sorular hazırladığını söylemek gerekiyor. Paragraflarda anlatılanlar, verilen bilgiler oldukça kaliteli ve radikal konulardan bahsediyordu. Tabi bunun soruları doğru yapamayınca bir önemi var mı? Hayır yok...
Kaliteli gibi gözüken bu soruların yanında, sözelcileri çıldırtma amaçlı 2 şık arasında gidip-geldirme durumu da göze çarptı. Bir sorunun üzerinde 10 dakika kalakaldığım oldu. Bu da ösym'nin eleyicilik adına yapmak istediği, her zamanki saçmalıklarına bir örnekti.
Ayrıca mantık sorularına değinmek, ayrıca bir karmaşadır ki bunu yaşayanlar hatırlayacaktır. Verileri yerli yerine yerleştirseniz de, bu verilen azlığı ve çözüme giden yolu tıkaması daha önceki ales mantık sorularına göre bir hayli belirgindi. Ayrıca üst entrylerde de değinilen bir tabldot sorusu vardı ki ömre bedel... Şu şunu yemiş , bu bunu yemiş, şu şunuh yerse bu bunu içer, yoksa içemegz mi, dokunur mu vb. gel-gitlerin içinde çıldırmamek içten değildi. Hatta sözkonusu tabldotlu mantık sorusunda "aşağıdakilerden hangisi m'nin yediklerinden biri olabilir?" sorusunu, zaten kazan gibi olup patlamak üzere olan kafama rağmen, yardırıcı bir etkiye sahipti. Hatta soru kitapçığını az kalsın yere düşürüyordum. şıklar arasında "a) tavuk çorbası, pilav, kola b) mercimek çorbası, pilav, meyve suyu, c) tarhana çorbası, türlü, su d) tarhana çorbası, patlıcan, su e) tavuk çorbası, pilav, su gibi şıklar olsa da ben 15 dakika baktığım bu soruda çıldırma raddesine gelip kendimce bir f seçeneği yaratarak f) "zıkkım olsun a.k. çocuğuna" şıkkını işaretledim, boynumun borcuydu bu.
Ayrıca Türkçe'de bir soru vardı ki bende hem sınava giren sözlük yazarlarını anımsamama vesile oldu, hem de direk sözlüğe koşup entry girme isteği uyandırdı. "UÇurumu sevenin kanatları olmalı sözünde anlatılmak istenen nedir?" gibi bir cümle direk bknz kokmakla birlikte "seri eksi oy veren ibne aşağıdaki yazarlardan hangisiyle cinsel ilişkiye girmemiştir?" tarzı bir soru düşüncesini de beraberinde getirdi. Sözlükvari girişimlerinden ötürü ösym'yi de kutlarım.
Matematik bölümüne gelince... Sözelde zaten şişen kafadan ötürü pek vakit ayıramasam da bir miktar (sayılar, karışım, yol, yaş, bölünebilme vb. konularda) dokundum. Genel anlamda kolay gibi gözüken, eğlenceli ve basit sorular vardı matematikte. Ayrıca bir soruda adımın kullanılması gözyaşlarımı zor tutmama sebep oldu.
Genel hatlarıyla böyle bir ales daha geçti. Muhtemelen 3 hafta sonra açıklanacak sınav sonuçlarında neler olur; bekleyip görmekten başka çaremiz yok...
türkçedeki -pardon efem sözeldeki!- yemekli menülü soruyu sona koyarak o an açlıktan gebermekte olan havada bulut insanına ettirmediği küfrü bırakmayan sınavdır.
ilk kez girdiğim ales olmuştur. hala daha niye girdiğimi düşünüyorum. tıpta doktora yapmak için geçtiğim onca sınavdan, mülakattan sonra bu derece gubik bir sınava niye girdim ben? mecburiyet doğru cevap da, bir de tustu, zorunlu hizmetti diye mecburiyeti 15 inch dildoya çeviren bu ülkede ben manyak mıyım da doktora yapmak istiyorum diye sormaktayım şu an. bu ülke doktoralı adam mı arıyor kendine acaba? bu sınavla mı ölçüyorlar bizi. mantık sorusuymuş bilmem nesiymiş, ne mantığı ya? üniversiteye aldığın adamın mantığını dört sene sonra mı ölçüyorsun?
neyse, bu rasyonel yaklaşımın böyle bir sınavı daha da meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramadığını farkedip kesiyorum burada. o değil, 45 milyon haram zıkkım olsun. dalga geçtikleri yetmiyor, bir de haraç alıyorlar üstüne, geçenden 1 geçmeyenden 2 lira alan gibi.