nöbetçi olduğum için katılamadığım zirve, hoş ismimi de yazdırmamıştım amma ihtimale binaen ocak dışı kontenjanından gidip sosyalleşebilirdim. bu arada 90 altı doğumlu yok gibi, ilginç ben yaşlanıyorum galiba.
aldığım duyumlara göre sözlüğün eskortu çıkmış sanırım. herkese iş atıyormuş istisnasız tüm erkeklere. liseliye benzeyen velede bile. artık bir açıklama bekliyoruz parası neyse verelim.
fotoğrafların heyecanla beklendiği zirve. başımın altından çıkmış bi fotoğrafı vardır ki millet resmen "eylem mi yapıyo lan bunlar" bakışı attı, tırstım yeminle.
başıma kalmış zirvedir. fahri organizatör olduğum zirvedir. hostanın önünde "uludağ sözlükten olan yok muuuuuuu" diye resmen çığırtkanlık yaptığım zirvedir. 70 kişinin geliyorum demesine rağmen topu topu en fazla 20 kişi olduğumuz zirvedir ayrıyeten.
otobüste eve dönerken yolcuların yüzüme bakıp, onlara göre anlamsız gülümsemenin sebebini, yazarlarla tanışmanın verdiği mutluluğun gülümsemesi olduğunu nasıl açıklayabilirdim ki...
yarın bana onları sorduklarında hepsinin gözlerinde iyiliği gördüğümü söyleyeceğime emin olabilirsiniz. hepsi tatlı insanlardı. umarım hepiniz yaşlanınca, ki o zaman daha iyi anlayacaksınız, bu günleri hatırlayıp sevgiyle anarsınız.
paintball savaşlarında halısaha maçlarında ve diğer zirvelerde görüşmek ümidiyle.
keşke katılsaydım dediğim zirve. sırf yurt komitesi için gitmedim pişman oldum. hem charles olduğumu öğrenince bana saldıracak, dövecek tipler de yok. sarışın çocuğa verebilirdim o kimse ulaşsın pls. şaka bir yana kırmızı bereli hatun çoh güzelmiş sarışın kardeşimiz ölümüne yazılsın yakışırlar.
50-60 kişi gelir de yine biber gazını yerim diye katılmadığım zirve. ama pişman oldum. olm herkes bundan korktu da gelmedi. zaten bıktık coptan biberden.
katılımcı arkadaşları bulacaz diye elimizde navigasyon ordan oraya savrulduk, otobüs bekler gibi davrandık, tetikçi gibi milleti takip ettik. "aha kesin sözlüktendir bu" dediğimiz biri kız biri erkek iki kişiyi de gelip götürdüler (götürenlerin ikisi de erkekti kahverengi kazaklı hedefimiz gay çıktı yani). sonra mekanı öğrendik tabi arayan bulurmuş dediler bulduk biz de. kapıda karşılandık mekanda. içerden gayet cool bir arkadaşımız çıktı işaret parmaklarıyla bize ateş eder gibi "sözlük?" dedi biz de evet dedik daldık içeriye bir de baktım kalabalık bir grup. azıcık muhabbet de edilmiş tabi sen kimsin neyin nesisin muhabbeti biz yokken dönmüş bitmiş. biz de sonradan katıldık herkesin gözü bizde. sorular geliyo falan. lan o değil garsonu yoktu o mekanın garip tipli bir eleman vardı sadece.
tabi zirvemizin en önemli unsuru da kuşkusuz mor fiestadır. renginden dolayı mor fiesta'nın önüne gelin, orda dikilen saplar biziz, abi güzel bi kız geçti abovv nidaları aslında elektrik kırmızısı olan bu arabanın önemini anlatmaya yeter sanırım.
kırmızı davul bozuktu bak elim su toplamış bütün onun yüzünden. *
dönüşte de metroya bindik mor otobüs kiralasaydık eyidi aslında.
bir dahakine hepimiz mor giyiyoruz ki tanınabilelim.
itiraf: bi elim yumruk diğer elim açık şekilde durdum çok kısa.
benim için ilk olup, "abi"liğimi derinden hissettiğim (elimi öpmedikleri için teşekkürü bir borç bilirim)zirvedir. "tanışma, kaynaşma" amacının biraz havada kaldığını düşünsem de (çünkü bazı arkadaşlar bunun için pek de gayret göstermediler)fena değildi.
bakınca "iyi ki gitmemişim" dediğim zirvedir.
tabii fotoğraftakilerin yaşına bakarak ergen olduklarını söylemek zor. ama yine de insan az duyarlılık bekler. ancak görünen o ki hiç kimsede yok bu. mesela gelmek isteyip de gelmeyen bir çok yazar vardır. onların da -belki- benim gibi içki içmeme gibi bir hassasiyetleri var, içkili ortamlara girmeme gibi bir hassasiyetleri var.
yanlış anlamayın. içkinize karışmıyorum. sadece biraz daha düşünceli olabilirdiniz.
hoş bu kadar kişiden zirve olmaz da.. neyse.