"allah'ım lütfen küresel ilkim değişikliğine neden olarak anasını siktiğimiz şu gezegenimizde biraz yağmur yağsın. biliyoruz, bizim saçma sapan, kabile adetlerini aratmayacak şu hareketimizle muhtemelen dalga geçiyorsun ama biz yine de şansımızı deneyelim dedik."
böyle mi dediniz hacı?
Ben bir ipucu vereyim canlar.
Bu gezegen konusunda size kimse yardım etmeyecek.
Okyanustaki plastikleri isa mesih temizlemeyecek.
iklim değişikliğini allah düzeltmeyecek.
türlerin yok olmasını zeus engellemeyecek.
karbon salınımını athena durdurmayacak.
bunu siz ve sizin çocuklarınız yapacaksınız.
çevre hakkında her düzenleme teklifi akp ve mhp oylarıyla reddedilirken, ormanlar kesilirken, doğa maden şirketlerine peşkeş çekilirken, göller kurutulurken, atmosfer zehirlenirken siz gidip de akp'ye oy verip, sonrasında yağmur duasına çıkarsanız size (bkz: gerizekalılık nedir nasıl yapılır) diye sorarlar.
gezegenin haline bakın bir, hiç bir yaratıcı/tanrı/allah/üstün varlık buna karışmıyor alooooo. Ne ekersek, tür olarak bunu biçiyoruz. Açık ve net.
cuma namazı sonrası oynadığınız tiyatrolarla böyle taşak geçerler yoksa.
Daha iyi bir fikrin varsa söyle. Ben yağdırırım diyorsan seni dinliyoruz. Evet.
Edit: böyle yazdım ama başlığı açan arkadaşın editine sonuna kadar katılıyorum. Bu duruma gelmemizin sebebi mevcut iktidardır. Kaç senedir yağışta ki azalmaya vurgu yapılıyor. Bugüne kadar beklenilmemeli çözüm aranmalıydı.
akp hükümetinin bilgi çağında 2020 türkiyesi'nde kuraklığa karşı bulduğu çözümdür. yarın cuma namazında önce su konulu hutbe okunacakmış, ardından hep beraber dua edilecekmiş. allah şimdiden kabul etsin.
meteorolojiden baktım, yarından itibaren önümüzdeki beş gün zaten yurt genelinde yağışlı hava var. bu diyanette az çakal değil he. bu milleti kandırmak ne kadar kolay.
edit: varsa fikrin buyur sahne senin diyen ukala arkadaşlara şunu söyleyeyim; öncelikle ben edeceğiniz dua ile dalga geçmiyorum, işimizin sadece duaya kalmış olmasıyla dalga geçiyorum. yoksa çözüm önerileri yıllardır zaten hep sunuldu. ama herşeyde burnunun dikine giden iktidar bunların hiçbirini dikkate almadı.
bugün bu kuraklığın en çok etkileyeceği şehir istanbul'dur. akp döneminde istanbul'un nüfusu ikiye katlandı. erdoğan'ın da beş yıl belediye başkanı olduğu 1993 - 2002 yılları arasındaki refah partisi dönemini saymıyorum bile. istanbul'un heryeri yandaş müteahhitlere ranta açıldı. şehir betona boğuldu. inşaat sektörüne para kazandırmak için istanbul cazibe merkezi haline getirildi. bugün sınırlı su havzasına sahip türkiye'nin %0,7'si kadar alanda ülke nüfusunun %20'si yaşıyor ve bu nüfusa su yetiştirilmeye çalışılıyor.
tarımda çok su tüketen ürünlerin ekilmesinden vazgeçilmesi istendi. dikkate alınmadı, iç anadolu'da kurumayan göl, tükenmeyen su kaynağı kalmadı.
akıllı sulama sistemlerine geçilmesi tavsiye edildi. bu sistemler maliyetli sistemlerdi. yatların mazotundan vergi almayıp çiftçinin mazotundan vergi alan iktidarın böyle bir sistem için çiftçiye destek olması hayalden öteye geçemedi.
enerji üretiminde termik santrallerden vazgeçilmesi önerildi (bu santrallerin soğutma sistemleri yüklü miktarda tatlı su tüketir). iktidar bırakın vazgeçmeyi yenilerini açtı. bir de üstüne bu iş için zeytinlikleri, tarım arazilerini seçti. köylülerle, çiftçilerle papaz oldu.
sonuç olarak benzer kuraklıkların daha önceki yıllarda da yaşanmasına ve gelecek için biliminsanlarının tüm uyarılarına rağmen iktidarın bir "su politikası" hiçbir zaman olmadı. hep bugünü kurtarmanın hesabı yapıldı. türkiye gibi yarı kurak iklime sahip bir ülke'nin bugünlere geleceği çok önceden belliydi.