kırılan koltuklar sahaya değil saha kenarına atılmıştır. ve oyunu aksatacak bir durum da olmamıştı. 60. dk dan sonra oyun zaten oradaki taraftarın umrunda bile değildi. koltuklar yönetime tepki göstermek, protesto etmek amacıyla kırılıp sahaya atılmıştır.
beşiktaş maçından sonra bu maçta da koltuklar kırıldı sahaya atıldı. bakalım kaç maç kapatma cezası verilecek. eğer iki ya da fazla maç verilirse türk telekom arena'da ilk maç seyircisiz oynanacak demektir. Federasyon buna izin verir mi göreceğiz. Başbakanın geleceği maçı sittin sene seyircisiz oynatmazlar.
maçın son anlarına doğru galatasaray kalecisi ufuk'un her topla iletişiminde galatasaray tribünlerinde alaycı oley seslerinin ve alkışların yükseldiği maçtır.
asıl üzücü olan şey şudur ki ben ve herhalde birçok galatasaraylı artık üzülmüyoruz bile bu mağlubiyetlere. çünkü artık alıştık. yenilmeye alışan ve yenilmelerine alışmamızı sağlayan bütün futbolculara ve yönetime burada sevgilerimi yolluyorum.
"bu maç bize ne öğretti? rakibin en cok koşan 5.oyuncusu, gs'ın en cok koşan oyuncusundan daha fazla koşuyormuş" - banu yelkovan
edit : bu arada ufukla dalga geçilmesi de hoşuma gitmedi hiç. adam adnan polat ya da hagi'nin kafasına silah dayamadı "beni oynatacaksınız" diye. adamın kapasitesi bu kadar demek ki.
futbol tartışmaya niyetim yoktur pek desturluyumdur genelde. izlemeyi severim kimin oynadığını bilmeden baktığım maçlar olmuştur. ofsaytı her anlattıklarında anlar ama her seferinde de unuturum. demem o ki racon kesmiycem kısa bi şey söyleyip kaçıcam şu takımı severek büyüyen bir insan olarak. futbol bi topun peşinde koşup durmak değildir derler ya. bu akşam sadece bir topun peşinden koşup durdunuz siz. yine yenilseydik 3-0 olsaydı da oynamış olsaydınız. o soğukta belki o kadar üşümezdik mücadelenize duyduğumuz heyecanla.
eğer galatasaraylı olsaydım ve statta maçı izleseydim asla kimseyi protesto etmeye kalkmazdım sadece ali sami yene odaklanırdım. bu soğuk kış gününde bir tarihten kopmak yeterince hüzün verirdi zaten bana.umrumda olmazdı oynanan maçın skoru.
"bu maç bize ne öğretti? rakibin en cok koşan 5.oyuncusu, gs'ın en cok koşan oyuncusundan daha fazla koşuyormuş" - banu yelkovan (11 aralık 2010 galatasaray gençlerbirliği maçından sonra)
su gibi penaltımızın verilmediği maçtır, ha galatasaray gol atamadı, evinde son lig maçında 2 tane yedi, rezil olduk mu? evet
ha kötü mü oynadık, işte buna hayır derim,taraftar gayet ateşliydi ama son ana yaklaşında taraftardan haklı tezahürat geldi:
sami yen hakkını size helal etmiyor.
yönetime kızdığım tek nokta;itin köpeğin galatasaray hakkında atıp tutabiliyor olmasına meydan vermesi,yoksa galatasaray sokakta oynasa kaldırıma çıkar destek veririm.
kendi başarısızlıklarını geçen sene son maçta fenerbahçe şampiyon olamadı diye ört bas etmeye çalışanlar, bu senede halen aynı yolda devam ediyorlar. fenerbahçe basketbol euroleague maçında geçen senenin şampiyonuna yenildi diye tezahurat yapanlar, yahu bir aynaya bakın ne görüyorsunuz. futbolla basketbolu bile harmanlamak zor günlerde son çare gibi oldu sanırım.
bir takım son anda şampiyon olamıyabilir futbolda bir şans işidir, ama en azından sonuna kadar bir iddian ve sonuna kadar bir mücadele etmişliğin vardır bu yarışta. O halde takımı bu denli kötü olan bir taraftar biraz kendine baksın kardeşim ya, kendi takımına laf yapsın gidipte x rakip takımın x basketbol maçında bir avrupa devine yenilmesini malzeme etmeye çalışmasın.
galatasaray seyircisi legal barcelona diye mi bağırdı yoksa ben mi yanlış duyum aldım. eğer varsa böyle birşey çoğu galatasaraylı arkadaşlarımız halen durumun vahimliğini anlamamış demektir.
sahada 6, kulübede 2, tribünde 2 yabancı futbolcu bulundurma hakkı olan galatasaray'ın 2 si geçen sezondan olmak üzere toplam 4 tane yabancı futbolcuyla mücadele ettiği maç. yerli futbolcularının kalitesi bakımından ibb'nin bile gerisinde olan bir takımın bu şekilde başarılı olması mümkün mü? değil. zaten olamıyor da.
futbola 200 milyon dolara yakın para harcayan bir takımın forveti pino olur mu? oluyormuş demek. kulübün başında futboldan anlamayan iki tane vasıfsız insan olunca oluyormuş.
adnan polat'ın bu kulübe faydası yoktur. zararı vardır. yeni stadyuma geçecekmiş.. gsgm başkanı yunus akgül bunun yanına "bu stadyumu yapan recep tayip erdoğan'dır. ona teşekkür edilmelidir. stadyum gsgm'nin malıdır" dediğinde sesini çıkartabildi mi? hayır. çıkartabilir mi? yine hayır. demek ki onun yerinde ben başkan olsam yine yapılırmış bu stadyum. adnan sezgin denen bakkal versen idare edemeyecek, anca teşvik primi dağıtmayı bilen bir adamı o mevkide hala tutması da cabası.
ilk seçimde rezil olmalarını ve bir daha kulübün içine girmeyi bırak 1 km yanına bile yaklaşamamalarını diliyorum.
alex gibi bir futbolcunun, bir takım için ne kadar öenmli olduğunun altının çizildiği maçtır. ezeli rakibimiz kimleri denedi, elanolar, lincolnlar, ama tutmadı, hala dalga geçin alex ile, küçük maçların topçusu falan deyin. bu iş karakter işi.
özellikle elano gibi dünya çapında tanınan ve takdir edilen birini kaçırdınız ya başka birşey demek istemiyorum.
beyoğlu derbisini kazanarak ligde kalma umudunu gelecek haftalara taşıyan galatasaray, bu mağlubiyetten sonra ligde nasıl tutunacaktır, merak ettiren maçtır.
galatasaray'ın geçen hafta kazandığı beyoğlu derbisinin sadece yalan rüzgarı olduğunu göstermiş ve en son 6 hafta önce kazanabilmiş rakibine yenilerek puan farkını üçe indirmesine * neden olan maçtır. galatasaray böyle giderse en son 1981-82 sezonunda yaptığı küme düşmeme mücadelesini * yine yapmak zorunda kalacak gibi.