lisedeyken koca 1500 kişilik okulda bir tek kişi ağlamıştı. o da bendim.
8:45'te ders bitiminde toplandık kürsünün önünde. o 20 dakika benim için geçmedi ağlamak geliyordu içimden ama ağlayamadım. arkamdan önümden sağımdan solumdan hep sesler geliyordu.
-sınava giricem ben ders çalışıyorum 9'da insak olmaz mıydı?
- yaa oğlum geçen gün o kızı ben orda gördüm.
-bitse de gitsek!!
bu yüzden ağlayamadım. o 20 dakika öylece sustum kaldım. dönüp kızamadım bile. bakamadım insanların yüzüne. onlara bakan gözlerimden utandım. daha sonra geldi çattı o vakit. gözlerimde yaş vardı ama yine de ağlayamadım. siren sesiyle beraber yaş aktı gözümden, bakarak ata'mın resmine 1 dakika öylece ağladım. istiklal marşı okunurken anladılar ağladığımı. sesim titredi burnum akmaya başladı ama yine de başım dik bayrağa söyledim ben marşımızı. bitti...
insanlar yine konuşmaya başladı. dünyadaki en mühim olaylarmış gibi hevesli hevesli anlatmaya. yakın dostlarım geldi sıvazladı sırtımı belki de yalandan! bir dakikalıkmış meğer herşey...
ama en çok koyan o gün müdür yardımcısının gelip 'noldu bişey mi oldu yavrum?' diye sorması oldu. 'ata'm öldü' dedim. 'daha ne olabilir?!'
ata'nın yatağında saygı nöbeti tutan. 1 saat hiç kıpırdamadan duran, turistlerin ilgi odağı olan askerler yaptığında en çok anlam, değer kazanan eylem. ancak yapılan değişikle böyle bir şey olmayacak.
günümüzde pek yapılacağını sanmadığım saygı, minnet, özlem duygularının dışa vurulması durumu. öyle bir zamandayız ki 29 ekim'lerdeki resepsiyonlar, etkinlikler bile iptal ediliyor. eskidenmiş o senin için canını verenlere vefa duygusu. artık çoğu çıkarı için devletini, tarihini, düşüncelerini, ideolojilerini, evlatlarına bırakacakları geleceği satmış. yazık olmuş.
her yıl tekerrür eden durum. her 10 kasım'da içimizde bir burukluk ve karşılığında ne yaparsak yapalım hiçbir şekilde ödeyemeyeceğimiz bir borcun hüznü var. ne kadar anarsak analım, ne kadar minnet edersek edelim bir türlü karşılığını veremeyeceğimiz bir emek var. aradan kaç yıl geçerse geçsin hiç dinmeyen gözyaşlarımız var. sadece 10 kasım'da değil, yılın 365 gün 6 saati bir an bile coşkusundan ödün vermeyen bir sevgi selimiz var. her 10 kasım'da olduğu gibi bu yıl da acı ve gözyaşları ile geçecek.
10 kasım 2009'da hayatını kaybeden alman kaleci robert enke'yi bu yıl da saygıyla anıyoruz...
ilk önce kızını kaybeden, sonra da kızını kaybettiği için intihar eden eşini kaybeden biri olmaktır. 10 kasımda çoğu kişi farklı nedenlerden dolayı ağlayabilir sanırım ama en içi dolu ağlayış bu hayatta yapayalnız kalmış olan robert enke'nin eşi teresa enke'nin olacaktır.