-eger bir kurtarıcı bekliyorsanız, size hicbir sey ogretememisim demektir.
**
-bellli bir hedefle yola cıkanlar, asla yorulmazlar.
**
-umutsuz durumlar yoktur. umutsuz insanlar vardır. ben hic umudumu kaybetmedim.
**
buyuk sevgiyle..
buyuk saygıyla..
buyuk minnetle..
Bugün 10 Kasım, Mustafa Kemal Atatürk’ü anma günü. Ama sormak lazım, biz Atatürk’ün mirasını nasıl yaşıyoruz? Kimse sokağa çıkmıyor, kimse risk almıyor, kimse gerçekten bir şeyler için savaşmıyor. Ama herkes, her şeyin doğru yapıldığını düşünüyor, kimse eleştirilmiyor, kimse işinden olmuyor. Ne kadar rahat bir hayat! Atatürk, bu ülkenin bağımsızlığı için hayatını ortaya koydu, kendi geleceğini riske atarak bir halkı uyandırmaya çalıştı. Bugünse, politik doğruculuk adı altında bir rahatlık içinde yaşıyoruz. Eleştiriyor gibi yapıp, sonra arkamızda ellerimizi ovuşturuyoruz. Atatürk’ün bize gösterdiği mücadele ve cesaretten çok uzak bir yaşam bu. Politik doğruculuk, aslında sinsiliktir. Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene!" sözündeki o gururu, o cesareti, bugün gerçekten sahiplenen var mı? Yoksa hepimiz sadece güvenli bir köşede, rahatça yaşamayı mı tercih ediyoruz? 10 Kasım, sadece anmak için değil, Atatürk’ün ideallerine sahip çıkmak için bir hatırlatma olmalı. Bugün, gerçekte, ne kadarını sorguluyoruz, ne kadarını cesaretle değiştirmek için harekete geçiyoruz?
Ölümsüzlük nasıl olur göstermiş bir dehanın, harika bir liderin uçmağa varış günüdür. Çok özledim paşam çok. Bıraktığın mirası kanı bozuk işgal artıkları yiyip bitiriyor da elden bir şey gelmiyor. Her şey için teşekkürler. iyi ki doğmuşsun, iyi ki bizim için çalışmışsın. Çok seviliyorsun çok.
Gözün değildir o yaşaran...
Her neyse şu gereksizi de görmezden gelerek başta buna özgür söz hakkı tanıyan ve hem milletini hemde vatanın bütünlüğünü korumuş, ulu önder baş komutan Gazi Mustafa Kemal atatürk'ü saygı ve minnet ile anıyoruz.
Peyami Safa'nın 11 Kasım 1938'de Cumhuriyet Gazetesinde Atatürk'ün vefatı üzerine kaleme aldıkları:
"Kara haberden sonra, hem de nasıl her şey birdenbire söndü; nasıl nasıl… Sanki onsuz dağlar karardı, onsuz dallar kurudu, onsuz mesafe bomboş kaldı. Şimdi bütün gözler yaşlı, benizler uçuk, dudaklar kilitli. Sanki her evden bir cenaze çıktı."
Huzur içinde uyu Ata'm. Senin emanetini yıkmak, adını silip atmak isteyen birtakım insanlar olduğu kadar senin emanetine sahip çıkan ve adını yaşatan hatta yaşatacak milyonlar var. Sana ve kurduğun cumhuriyete layık bir öğretmen olma hayaliyle ve vatansever gençler yetiştirme arzusuyla yılmadan usanmadan çalışıyorum. Muvaffak olacağıma da inanıyorum.
Ataturk'u bildim bileli her yil istisnasiz 10 kasimda anitkabir'e gittim. Yaptiklarini ozumsemeye calistim. Dondum dondum nutuk'u okudum. Anladim ki bu toplum icin 100 gomlek ustte idealist bir insanmis. Simdi ankara'da degilim ama almanya sokaklarinda saygi durusunda bulunup, ruhuna fatiha okudum icimden. Ne buyuk adammissin sen ataturk. Huzur icinde uyu!
Atamızı ölümsüzlüğe uğurladığımız bu hüzünlü günde. saygı ve özlemle anıyoruz. Senin bizlere emanet bıraktığın cumhuriyeti, hiçbir güç yıkamayacak atam. Sen Rahat uyu..
Milleti bir yöne sıralanmış görünce, tahmini 55 yaşlarındaki asker tıraşlı kırçıl saçlı kadın, bozuk Türkçesi ile arkamdan seslenip: Niye topluluk, deyiverdi. Ben "tören var, Atatürk" diye tarzanca cevapladım. Korktu ben, dediğinde "korkma, Türkiye'de her yerde böyle, saygı duruşu" dedim; o da "ben de bekleyecek" dedi. Siren çaldı ve saygı duruşunu tamamladık. Kadın da yoluna gidiverdi. 1 dakika çok süre değil. Hıyanet etmeye gerek yok. içimizdeki bazı embesillerin yapmadığını bu kadın bile yapabiliyor ise; gerisi nerede kalsın? Ayıptır, günahtır.
normal şartlarda duygusal birisi değilimdir. kimler kimler öldü ve ölüm günleri geçti bir damla göz yaşı gelmedi gözlerime ama her 10 kasım'da içim burkuluyor, gözlerim doluyor. yine aynı oldum, içim buruk ve hüzünlü. Bunun nedeni belki onun ilkelerini yeterince yaşayamamak belki de onun yokluğunu kabullenememektir bilmiyorum ama şundan eminim ki ben normalde gözleri dolacak bir insan değilim.
Dedem maalesef yaşlandığından dolayı pek bir şey hatırlayamazdı ancak çocukluğunda Atatürk'ü Kastamonu'da Şapka Devrimi'ni gerçekleştirirken görüşünü ve 10 Kasım'da Atam'ı kaybettiğimizde bir ülkenin nasıl bir yasa büründüğünü detaylarıyla sık sık anlatırdı. işte o anları dinlerken dedemin gözünde gördüğüm ışığın yansıması bugün benim gözlerimden okunabilir böyle günlerde. Belki kendim göremedim ama milli mücadele yolunda attığı adımları hatırlatan reklamları izlerken aynı yolu yürümekten asla vazgeçmiyorum. Bize bırakılan eşsiz miras belki çok ağır ancak gururla bu mirasa sahip çıkmaya cesaretim yine Atam'ın azminden geliyor.