(#13528857)nisa/34 de direk erkeklerin kadınlardan üstün olduğunun yazması garip olan. türk toplumunun hala kadını ikinci sınıf olarak görmesi de bu ayetlere dayanıyor olsa gerek.
kur-an bir bütündür, parçalara ayırarak yorumlamak, çokta mantıklı bir eylem değildir. ancak bu ateist kardeşlerimiz madem ki bunu yapmış, elimizden geldiği kadar açıklamaya çalışalım;
nisa suresi 34. ayet ile başlayalım ki, en tartışmalı ayettir;
bir kere baştan belirtmek istiyorum ki, islam kesinlikle şiddet dini değildir. bu ayette önemli olan "darb" mastarıdır. darb kelimesi arapçada, belki en fazla kullanılan kelimedir. çok değişik anlamları vardır. DARB ; Mastarı VURMAK, DÖVMEK, YAPMAK,BIRAKMAK AYRILMAK GÖSTERMEK, ETMEK EYLEMEK KOYMAK vb. birçok anlama gelir. Bu kelime, Arapça'nın (aspirin) gibi neredeyse her derde deva sözcüğüdür. Türkçe'de ETMEK EYLEMEK gibi .. Empoze etmek, baskı yapmak, zorlamak (DARB) Kota uyguladı (DARABE HISSA) iğne yaptı (DARABE HAGN) Vergi koydu (DARABE DARiYB) Vuruşmak, dövüşmek (TEDARUB) iş bırakma, işi terk etme, ayrılma (iDRAB) vb. birçok kelime bu kökten gelmiştir. Nitekim DARABE kelimesi Nisa 101. ayette (sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak, açmak, ayırmak) anlamında kullanılmıştır .. (Yeryüzünde SEFERE ÇIKTIĞINIZDA düşmanın üzerinize ani saldırı düzenlemesinden korkarsanız) Şu halde KADINLARI DÖVÜN ayeti olarak meşhur olan bu ayet, ikişer, üçer, dörder.. ayetinin evliliklerin giderek çoğaltılmasını değil; giderek azaltılmasını amaçlaması gibi, kadın dövme olaylarının TERK EDiLMESiNi HEDEFLEMEKTEDiR.
maide suresi 58. ayette ise, hırsızlık yapanın elini, tekrar böyle bir şeye başvurmaması için, kesin buyuruyor.
şimdi bu ayetin ne dediğinden çok, nasıl uygulandığı önemlidir. çünkü hırsızlıktan kasıt nedir, onu iyi anlamak gerekir. ayrıca, bu ayetin nasıl bir ortamda indiği ve ne şartlar altında uygulanacağını bilmekte gerekir. zira kur-an'ı kerim bir bütündür ve tek tek ayetler halinde incelenmesi, çokta mantıklı olmaz.
Ergenlik yaşına gelmiş, aklı başında bir insan zaruret hali yokken, bir şahsa ait ve korunmakta olan da değerli bir maldan 10 dirhem gümüş değerinde bir malı çalarsa hırsız kabul edilir. bunun olabilmesi için iki şahit ve kişinin bizzat kendisinin suçlu olduğunu kabul etmesi gerekir.
Ayette belirtilen cezanın uygulanması için fakihlar öyle şartlar ileri sürmüşler ki neredeyse el kesme cezası uygulanamaz haldedir.efendimizde had cezalarını şüphelerle kaldırın, buyurmuştur.
ayrıca, iSLAM hukukunda, vatandaşını korumaya gücü yetmeyen devletin onu cezalandırmaya da hakkı yoktur.
örneğin, hz.ömer(r.a) önleyici tedbirler alınmadan, vatandaşların karnı doyurulmadan cezai müeyyidelere gitmeyi yasaklamış ve açlık nedeniyle hırsızlık yapan birini cezalandırmamış, açlık kıtlık yıllarında valilerine gönderdiği tamimde hırsızlık suçlarındna dolayı el kesilmemesini emretmiştir.
HZ ömer asgari ücretin asgarisi olarak kendi maaşını ölçü kabul etmiş,ondan sonra sahabenin hizmet derecesine göre devlet bütçesinden verilen maaşı arttırmıştır. Bütün Müslüman vatandaşların birbirleriyle kardeş olduğu,en az maaş alanın devlet başkanınınkine denk maaş aldığı bir toplumda hırsızlık olmaz.
hırsızlığa karşılık el kesme cezası, ancak böyle bir ortamda hırsızlık yapılmışsa uygulanabilir. yoksa günümüzdeki gibi, vatandaşını hiçe sayan bir devlette hırsızlık cezası uygulanması söz konusu değildir.
halen türk medeni kanununa göre boşandıktan sonra kadınlar hemen evlenemezler. belli bir bekleme süresi vardır. ancak son dna teknolojileri ile artık bu yasak kalkabilir. çocuğun babası artık basit bir test ile bulunabilmektedir. lakin 7. yüzyldan 20. yüzyılın neredeyse sonuna kadar insanların böyle bir şansı yoktu.
ayetlerin meallerini okuyunca diyanetteki meallerle aynı olmadığını görebilirsiniz, ve önündeki ardındaki ayetle beraber okunursa ne demek istediğinide anlayabilirsiniz, tabi amaç anlamaksa ve öğrenmek olmalı önce, yoksa davul zurna az.