kesinlikle bașliktaki arkadaşa sözüm yok ama hint avrupa odaklı tarihçilerin yine tespit sıçması durumudur.
bahsedilen muharebeler sadece kendilerini ilgilendiren bölgesel muharebeler dir. adı üstünde savaş bile değil muharebedir. o vakit cengiz han'ın batı seferini(avrupa, anadolu, ortadoğu) de dünya savaşı olarak kabul edelim yahut hunlarla başlayan kavimler göçü de dünya savaşı kabul edilsin. bu adamların seferleri sonucu savaşmayan ırk, budun, millet, halk kalmış mı coğrafyada?
bunu bu tarihçilerin yüzlerine vurmak doğu tarihçilerinin görevidir. yazık ki beyfendiler hala, tarihi kendi etraflarında dönüyor sanıyor.
Tarih sayfalarından iki dünya savaşının olduğunu okuyoruz. Bunlardan birincisinin 1914-1918, ikincisinin ise 1939-1945 yıllarını kapsadığı yazılır. Halbuki, bu savaşların “birinci” ve “ikinci” dünya savaşları diye adlandırılması tamamiyle yanlış bir yaklaşımdır. Eğer belirtilen tarihlerde başlayan savaşların dünya savaşları diye isimlendirilmelerinin sebebini dünyayı paylaşmakla ilişkilendirir ve buna göre onlara dünya savaşları diyorsak, tarihte dünyayı paylaşmak ve topraklar işgâl etmek amacıyla bir çok devletin katıldığı savaşların adlarını örnek gösterebilirim. Bakalım, neye göre onları dünya savaşları diye adlandırmışız?! Tarihçi Thomas Bailey, haklı olarak tarihte en az dokuz dünya savaşı yapılmış olduğunu bildirir. Diğerleri hangileri mi? Augsburg Savaşı (1688-1697), ispanya Taht Savaşı (1701-1713), Avusturya Taht Savaşı (1740-1748), Yedi Yıl Savaşı (1756-1763), Amerika savaşı (1778-1783), Fransa Kuşatması (1793-1802), Napolyon Savaşları (1803-1815).
Evet.