bir insan evladı olarak anacağım gündür.
bundan yıllar önce onlarca insanın öldürüdüğü taksim meydanında kutlama falan yapamam ben.
sadece sessiz bir haykırış.
bu fotoğrafı provokasyona twitterda da devam edenlerden aldım. adamlar kendi yoldaşı tarafından kafasına taş yiyen birini polis yaralamış ve hatta öldürmüş gibi göstererek kahraman ilan etmişler ve kocaman yazılarla katil devlet hesap verecek! yazmışlar. kimmiş bunu yapanlar? sosyalist yeniden kuruluş partisi ulan siz bu kafayla devam ettikten sonra binlerce kez kurulsanız ne yazar?!
edit: görüntüyü tekrar tekrar izledim. şahsın vurulduğu anda hamle yapan bir polis kafamı karıştırdı. o an gaz bombası atıyormuş gibi duruyor. eğer ki durum böyleyse ve basın bunu bile bile yanlış lanse ettiyse onların da allah belasını versin.
ama, kaçıp gitmek varken polise saldırmakta direten ve kafasına gaz bombası yiyen biri hakkındaki ve devletimize "katil" yakıştırması yapanlar hakkındaki görüşüm hiçbir zaman değişmeyecektir. sen karşındakinin kafasını yarmak için hamle yapıyorsan, kendi kafanın yarılacağını da hesap etmiş olmalısın.
Bu devletin bir polis devleti haline geldiğini bir kez daha bizlere göstermiş olan emekçi bayramıdır. Resmen polis devletinde yaşıyoruz.
Taksim meydanının tadilatta olduğu gerekçesiyle, sendikaların taksim meydanına çıkmasına izin verilmediği söyleniyor. Anladığım kadarıyla alanın 4'te 3'ü kullanılabilir durumda. 4'te 1'lik kısmın tehlike yaratacağı ve güvenliğin sağlanamayacağı söyleniyor. Bunu da haklı sebep olarak görenler var.
Şimdi, sendikaların girmemesi için aldığınız önlemleri, taksim meydanının 4'te 1'lik kısmı için alsaydınız, yine halk biber gazı yemiyor olacaktı. Dolayısıyla güvenlik önlemi gerekçesi inandırıcı değildir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, biber gazını şu anda yiyenler sadece sokaktakiler değil. Olayların yaşandığı mahallerdeki evlerin içlerinin de şu anda biber gazıyla dolduğunu düşünüyorum.
Evet bir polis devletinde yaşıyoruz. iktidarın istemediği faaliyetlerin gerçekleşmemesi için, elindeki silahlı gücü kullandığı zamanlardayız.
2 mayıs'ın ilk dakikalarından bildiriyorum, etraf sakin görünüyor. kaldırımları parçalayanlar, mobeseleri kıranlar, esnaf dükkanlarını, polisleri ve polis araçlarını taşlayanlar, etrafa ses bombaları, molotof kokteyli yağdıranlar, tazyikli su, biber gazı ve dayak yiyenler falan hepsi rahatlamış olmalılar. gerideyse birçok maddi zarar ve yaralıların dışında, şu dakikalarda komada hayatta kalma mücadelesi veren 17 yaşındaki bir kız kaldı.
ne içindi bütün bunlar? şuursuz bir muhalefet için, saçma sapan bir inat için.
30 yıldır 1 mayısçılara kapalı olan taksim meydanını açan ve bu günü resmi tatil ilan eden hükümet, taksim'deki yayalaştırma çalışmasından ötürü bu yıl burada kutlama yapılamayacağını açıkladı. zira meydanda geniş katılımlı kutlama için uygun bir ortam yoktu. ben de gittim gördüm, sahiden olası bir provokatif harekette can kayıpları yaşanırdı. durum sendika başkanlarına bu şekilde anlatıldı. bu seneki kutlamalarda grup halinde 30, 40 metrelik şantiyelerden yuvarlananlar olmasın diye onlara kazlıçeşme meydanı önerildi. seneye ise daha ferah bir taksim'de yapacaklardı kutlamalarını. ama karşı tarafta bir tane aklıselim insan olmadığı için meydanlar da yanlarında cephanelik taşıyan yüzleri kapalı vatansever teröristlere kaldı.
ihsan eliaçıkın sürüsü de o meydanlardaydı. işe anasayfalarında şuara'nın 39. ayetini kendilerine mal ederek başladılar. o ayet şöyleydi, "onlar ki, zorbalıkla karşılaştıklarında birlikte mücadele ederek galip gelirler!". sonrasında da zorbalıkla mücadele için tekbir getirerek kendi devletlerinin polisine saldırdılar ve galip gelemediler. antikapitalist müslümanlardı onlar. sadece müslüman olmayı becerebilselerdi zaten otomatikman antikapitalist olacaklardı oysa.
şantiyelerde yanarak can veren, madenlerde göçük altında kalarak '' kader '' lerine terkedilen, elektrik santrallerindeki arızaları onarabilmek için göletlerde donma tehlikesi geçiren / can veren, çalıştığı yerde oluşan patlama sonucu hayatını kaybeden, en kötü ve ağır şartlarda üç kuruş para için yaşam mücadelesi veren ve bu uğurda yaşamını yitiren emekçi ''insan'' larımıza allah rahmet eylesin...
vatanı için birşeyler üreten emeğin mücadelesini vermekte olan, işçi dayanışmasının, emek dayanışmasının sembolü olan 1 MAYIS iŞÇi BAYRAMI'NIZI KUTLARIM.
devlettin yaptığını hoş karşılamıyorum. binlerce gaz bombası, tazyikli sular, her önüne gelene saldıran bir polis anlayışını hoş görme veya gösterme gibi bir faşistlik içinde yer alamam.
ancak.
abi şimdi 3 senedir taksimde kutlanıyordu devlette izin veriyordu. bu sene niye vermedi. inşaat var.
ulan benim gibi 6 günlüğüne istanbula tatile gelmiş birisi bile taksim meydanının mevcut halinin 1 mayıs kutlamaları için inanılmaz zor, kontrolsüz ve tehlikeli olacağının farkında. meydanın ortasında kocaman bir açıklık var yerin neredeyse 20 30 metre aşağısına inen. sen kalkıp burada kutlayacağız diyorsun. ulan beyoğlunun ara sokaklarında kutlayacaksan tamam kutla ama taksimde kutlayamazsın işte bunun nesini anlamıyorsun.
içişleri bakanlığı, temsili olarak 5bin kişilik bir ekip belirleyin çelenginizi bırakın daha sonra bizim size gösterdiğimiz bir yerde kutlamalara devam edin dedi. onuda kabul etmedi sendikalar.
ee abi tamam da sen devletin sana mümkün mertebe varolan anlayışlı haliyle çözüm üretme tavrına kalkıp taksimi işgal eder gibi elinde taşlarla sopalarla yürürsen elbet bir engellemeyle karşılaşacaksın bu çok aşikar.
ha polis gene orantısız güç kullandı. gene analarına bacılarına sövdürdüler çok fena hemde.
sonuç olarak. geçen seferler sadece devleti veya polisi suçlu bulurken bu sefer suçu başlatan taraf ne yazık ki sendikalar olmuştur. poliste başlatılmış olan suçu taçlandırmıştır.