tüm halk kesimlerinin katıldığı bir mayıs olmuştur taksim'de.işçiler,memurlar,sporcular,taraftarlar katılmışlardır;
1-metin kurt önderliğindeki disk'e bağlı spor-sen,
2-karabüksporlu futbolcular hak-iş kortejiyle yürümüşlerdir.hatta karabükspor futbolcularından biri''bizde futbolun emekçileriyiz''demiştir.
3-çarşı grubu ve fenerbahçeli vamos bien grubu şişli tarafından yürümüşlerdir.
karabüksporlu futbolcuların hak-iş'le yürümeleri biraz kötü oldu.hak-iş'in ne olduğu bellidir.ama konumuz hak-iş'in niteliği değil.önemli olan 1 mayıs'a katılmalarıdır.
türk silahlı kuvvetlerinin emiri altında olmuş olsakta kutladığımız gündür.
nöbetçi çavuş olduğum güne denk gelmiştir. saat 5.30 da koğuş nöbetçisini yatmaya gönderip arkadaşı uyardırdım.2 kişi bir mayıs'ta saat 7 ye kadar 1 mayıs marşlar söyledik. poşet arkadaşlardan birisi uyanıp eşlik etmiştir bize. akşam haberlerin de enternasyonel ve 1 mayıs marşını dinledikçe kendimize geldiğimiz gündür.
Sabaha karşı uyanıyoruz iki kadın.saat 05:00. Heyecandan uyuyabilmek ne mümkün? * kalkıp çay demlemeye karar veriyoruz. Bir yandan demli çay, bir yandan 77 mayısının görüntüleri.
Buluşma noktasına gidene kadar hep bir geç kalmışlık duygusu... sonra, otobüsler kalkıyor birer birer toplanma yerine doğru.
Otobüslerde marşlar, türküler, kıkırdamalar.
Herkes heyecanlı, bayram herkesin gözlerinden okunuyor.
1 mayısı kutlayacağız ayağına giden komünistlerin içine sıçtığı gündür. artık işçinin kutlamadığı, siyasi bir topluluğun saçma sapan sloganlarla kendi amaçları doğrultusunda söylemler yaptığı bir gündür. kimse kusura da bakmasın artık işçi ve emekçi günü olmaktan çıkmaya başlamıştır bu memlekette.
bazı taraflar da ısrarla bu olayın olması gereken şey olduğunu iddia edecek kadar namussuzlar. işçi, sadece tek bir görüşe sahip olunca olmuyor efendiler. her düşünceye sahip insan emekçi olabilir. ama bazı aklını siktiğimin keskin zekaları, sadece belli bir topluluğun bu günü yaşamasını isteyecek kadar beyinsizce konuşuyor.
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı mı yoksa komünist tehditin bir şekilde sesini duyurma günü mü? kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün artık işçi veya emekçi konuşmalar altında başka işler çevriliyor. her alanda aşağılık oyunlarını bu memleket insanına sindirmeye çalışan rus evlatları, kendilerine popüler bir yol buldular ve işçinin bayramını da sahiplendiler. yazık...
taksim heyecanının tüm yurtta etkisini gösterdiği bayramdır. ilk defa katıldığım bursada, bugüne kadar böyle bir kalabalık olmadığı söylenmiştir herkesçe.
tabi, ülkenin batmak üzere olması da büyük etkendir elbet.
kutlamaların gayet düzenli ve coşkulu geçtiği gün olmuştur. göze soka soka meydanı polisle doldurmadan da işçilerin kendi organizasyonuyla gayet güzel düzen ve güvenliğin sağlanabildiği görülmüştür. polisin duyarlı yaklaşımı da kendi hanelerine artı puan olarak yazılmıştır. gelecek yıllarda daha da sorunsuz ve daha da coşkulu 1 mayıslar izlemeyi umuyoruz.
polissiz de oluyormuş dedirten gündü kimse kimseye ne kurşun sıktı ne de panzer sürdü birbirinin üstüne.
süleyman celebi'nin dediği gibi : ''devlet provakasyon cıkarmazsa proveke olmaz''
- polis, bu ülkede halkın huzuru ve güvenliği için yok, kendisi başlı başına bir tehdit unsuru.
- polis, vali, emniyet müdürü ve o kafadaki siyasiler, bundan önceki olaylı 1 mayıs denemelerinin baş sorumlusudur. ne oldu, hani dükkanları yakıp yıkıyorlardı hayvan oğlu hayvanlar? böyle "nooldu nooldu" demeyi sevmem fakat burada da başka bir şey denmiyor. bık bık bık öten, halkın canına kastediyorlar da, devlet malına falan zarar veriyorlar da, ötenler umarım gerçekleri görmüştür bir nebze.
- bu ülkede, siyasetçilerin nasıl her şeyi kendilerine yonttuklarının da kanıtı olmuştur 1 mayıs 2010. önce, genç sivillerin "bizim eylemimiz sayesinde oradasınız" temalı saçmalığı geldi. o gün, chp'li bir yönetici, biz direndik aldık diye buyurdu. en son bu sabah gazetede okuyorum, tayyip erdoğan; biz lütfettik oldu buyurmuş ki 8 yıldır iktidardalar yeni yaptılar neredeyse.
1 mayıs'a katılanlar katılmayanlar, destekleyenler desteklemeyenler. görün artık bu siyasetçilerin gerçek yüzlerini. her konudan bir oy veya prim koparma endişesi...
- 1960ların sonlarında, gençler dünyayı değiştirebileceklerine inanıyorlardı. ve değiştirebilirdiler de. müzik ile bile kitleleri sürükleyebiliyordu özgürlükçüler şu anda sadece bir ticari ürün oldu müzik. en azından türkiye içinde, bazı şeylerin değiştirilebileceğini gösterdi bu gün. alanda tek polis yokken, kimilerine göre 100.000 kimilerine göre 200.000 kişi.
1 mayıs'a katılanlar, cumhuriyet mitinglerine katılanlar, israil dönüşü tayyip erdoğan'ı karşılayanlar, birlik olup seçim barajının düşürülmesini isteseydi ama kimse toplanıp bir şeyi değiştirebileceğine inanmıyor bu ülkede.
katıldığım bir organizasyon. okul sebebiyle cumartesi günü 00:30'da yola çıkıp hiç dinlenmeden saatlerce aykta durmama ve üstelik bir nevi grup organizatörü olmama rağmen dirhem yorgunluk hissetmeden iyi ki katılmış dediğim ve yine olsa değil 5-6 saat ayakta kalmak 20 saat bile ayakta kalırım dediğim mükemmel hadise.*
"taksim 1 mayıs alanı olsun mu?" sorusu...
ardından silah sesleri, sirenler, çığlıklar...
kurşunlanıp yere düşenler...
kan...
oluk oluk..
insanların açık olan tek sokağa doğru yönelmesi...
ezilen insanlar...
alanda yaralıların üzerinden geçen panzerler...
yas... sızı... öfke...
33 sene sonra *işçilere de açılan taksim meydanı... davul-zurna eşliğinde halay çeken işçiler, sendikalar, örgütler, siyasi partiler, 1977de orada olanlar, 1977de orada olmuş olanların yakınları, aileler, gençler, yaşlılar...
neşeliydi.
polis aramalarında dahi "bir gün taciz edilmeden alanlara girebileceğiz, inanıyorum ben buna" diyen arkadaşa dönülüp, "ne diyorsun sen? öyle deme kurtuluş yok tek başına değil mi polisler?" denilmiştir çünkü 1 mayıs önemlidir.
halaylar çekilmiştir, bazı arkadaşlarla alanlarda kavuşulmuştur hep bir ağızdan söylenen marşlar ve türkülerin keyfi açlığınızı unuturmuştur.
bilir misiniz siz? umut etmek, umut ettiğin şey uğruna sesin yettiğince bağırmak hayatta insana kendisini insan hissettiren yegane şeylerdendir.
öğrencilerin coşkusu bir yanda, yoldan geçenlerin sataşmaları bir yanda, -mahir hüseyin ulaş deniz- sesleri bir yanda, bir yanda türk bayraklarıyla gelen tipliler, diğer yanda ayrışa ayrışa kuş kadar kalmış siyasi örgütler, bir yanda anarşistler, bir yanda feministler, bir yanda eşcinseller, anti militarisler
siz bizleri sevmeyenler bilir misiniz? bilmem de farklılıklarıyla yan yana durmak, bağırmak, halay çekmek insana insan hissettiriyor kendini. o yüzden bizler korkmadan meydanlardayız sizse size aitmiş gibi düşündüğünüz güneş görmeyen hayatlarınızdasınız. sen de sömürüleceksin elbet, sistem senin de kanını emecek belki "şanslı"lardan olup sen kene olacak yapışacaksın diğerlerine. istediğin bu olmalı ey sussan, ey duran, ey düşünmeyen...
inandığın şey uğruna sesini yükselt bir kere, inan iyi gelecek.
uzun yıllar sonra bayram gibi kutlanan işçi bayramıdır. antalya'da güzel görüntülerle kutlanan ve mustafa akaydın'ın çok güzel bir konuşma yaptığı bayramdır. taksim meydanında tüm halkın kardeşliği görülmüş ve korkulanın yerini halaylar, sloganlar, güzel anlar almıştır.
katılım hakkında pek bilgi verilmediği bir mayıs'dır.
uzun zamandır görülen, ya da türkiye tarihinde ilk defa katılımın bu kadar yüksek olduğu bir mayıs'dı.
şişli dolayları karnaval gibiydi.
sabahın erken saatlerinde gittiğim şişli dolaylarında, yaklaşık 20 30 bin kişilik bir kitle vardı.
bir saat sonra sayı sadace şişli'de yüzbinleri buldu.
şöyle söylersem; saat 11'de konuştuğum arkadaşım, bana alanın dolduğunu söyledi( kendisi televizyon başından izliyor) ben bu saatlerde hala şişli'deyim ve önümde yaklaşık 150 bin kişilik bir kitle var.
150 bin kişiyi nasıl geçtiğime gelince, kortejden çıktım arkadaşım, koşa koşa kaldırımdan yürüyerek gittim.
(hani bazı andavallar 11' de şişlide olupta 12 30 da nasıl alana girdin diyebilir)
bu saatlerde hala şişhane dolayından yürüyen bir kitle daha var.
katılım hakkında bu kadar net sayı verilmemesinin sebebine gelince, saat bir buçukta alanı terk eden kitlenin yüzündendir.
ben alana 12 30 gibi girdim, alanda iğne atsan yere düşmüyordu, bir yerde 15 20 dakika soluklandım daha sonra arkama baktığımda alandan program başlamadan çıkan yapıları gördüm.
bee arkadaşım selam vermeye mi geldiniz oraya kadar.
birçok yapı nerdeyse program başlamadan alandan çekildi, hayır kimi protesto ediyorsun, o alan bir mayıs alanı.
bir mayıs marşını bile adam akıllı söyleyemedik.
katılım sayısı için alana veri olarak alınamaz, çünkü birçok yapı alandan çekilirken, birçok yapı alana daha yeni giriyordu.
katılım için ancak helikopter ile çekilen görüntüler net bir sayı vermesini sağlar, ben izlemedim ama hiçbir kanalın helikopter ile görüntü almaması ilginç geldi bana.
yıllar sonra en güzel işçi bayramının kutlandığı gündü. ancak 32 yıl sonra taksim meydanı'nın yeniden 1 mayıs'a açılması bazı çevrelerce iktidarın bir lütfu olarak gösterilmiştir. ancak bu doğru değildir. iktidar meydanı açarken ve 1 mayıs'ı tatil ilan ederken samimi mi ? gerçekten samimi olsaydı kanlı bir mayıs'ın 30. yıl dönümünü anmaya izin vermemek için istanbul'a cehennem azabı yaşatır mıydı ? (bkz: 1 mayıs 2007)
eğer 1 mayıs yıllar sonra "özgürce" kutlanmışsa, bunda o meydan için yıllardır orada dayak yiyen işçilerin payı vardır. onlar meydanı adeta söke söke aldılar. bunda elbette tekel işçilerinin de payı vardı. iktidar bu yönden oldukça tepki gelmeye başladığını görünce meydanı açıvermiştir. bu da bunca yıl meydanı kapatmanın manasızlığını ortaya koymuştur. kıscası 1 mayıs 2010'un taksim'de kutlanması akp'nin lüfu değildir, işçilerin (özellikle disk ve kesk gibi sendikaların ve örgütlerin, vakıfların) haklarını söke söke almasıdır. daha nice 1 mayıs'lara.
ağladık, ağladılar, ağladınız...
gördüğüm en düşük coşkulu 1 mayıs olmasına rağmen en duygusalıydı...
birbirine haber vermeden gelmiş onlarca eski dost tesadüfen orada buluştu, kucaklaştı, ağladı...
istanbul taksim odaklı işçi bayramıdır. istanbulda ikamet etmediğim için televizyondan gördüğüm, polisin olay çıkmaması için çok uğraştığı durumdur. (valla ben demedim televizyon dedi).
atv haberi bugünkü duyarlı(!) ve toplumu kardeşliğe ve barışa yönelten seviyeli(!) haberciliğinden ötürü kutlarım...
bugün 30 küsür yıldır süren travma ve stres yerini bayram havasına ve işçi, öğrenci, birçok grubun kaynaşmasına bıraktı. ne polis büyük stres yaşadı, ne işçiler ne de vatandaş.
akşam ise atv haber'e gözüm ilişti, bu kalabalık kitlenin polis korteji olmadan, hiçbir olay çıkmadan yürümesini nasıl yansıtacaklar?
ilk etapta orta karar bir giriş yapan atv, ilerleyen dakikalarda büyük bir kavga, molotof, taş, biber gazı, cop ve tartışma yaşanmamasının haberini bulamayınca söz heykele geldi.
taksimdeki heykeli * istanbul'da oturmayanlar da bilir. bu 1 mayıs'ta insanlar heykelin üstüne çıkmışlar, oturuyorlar ve bayrak sallıyorlar.
bizim dostluk ve kardeşlikten yana medya ise bunu nasıl yansıttı izleyenler bilir. 'atatürk'ün kafasına bastılar!', 'atatürk'ün eline bayrak yerleştirmeye çalıştılar!', 'hatta bir kişi atatürk'ün gözlerini bile oydu!'
bu duyarlı, ilkeli ve gerilimden uzak yayından ötürü size teşekkür ederim atv. herkesi diğer haberler yerine hergün atv haber izlemeye davet ediyorum...
250-300bin civarında katılım olduğu söylendi. saat yarım gibi meydandaydım. polis labirent gibi barikat kurmuş, neredeyse meydana girmek imkansız gibiydi. sanki girmeyelim diye yapılmıştı barikatlar. neyse ki bi süre sonra barikatları bozarak daha kolay giriş çıkış yapmaya başladık.
sabah sekizde başladı benim için. bir otobüs dolusu insan, marşlarla türkülerle çıktık yola. sonra devasa bir kalabalık karşıladı bizi ilk olarak, selama durdular hepimize, tek tek. herkes gülümsüyordu birbirine, kalabalıkta yanlışlıkla birbirine çarpan bedenler öfkeli değil, hoşgörülüydü. garip bir huzur ve bir o kadar da cesaret doluyordu insanın içi. herkes tanıdıktı sanki ama aynı semtte oturduğum arkadaşlarımı görünce hiç tanımadığım birini görmüş gibi de heyecanladım. saçlarına al yazmalarını bağlamış kadınlarımı gördüm, bir köşede el ele kör bir çift duruyordu, onları izledim. '77 de ölen otuz dört kişinin fotoğrafları dolaşıyordu elden ele. kalabalığın içinden zayıf, güzel bir kadın:
"ali fuat özkaş'ın resmini istiyorum, onu taşımak istiyorum ben" dediğinde ben biraz kızdım önce kendi kendime, sonra:
" hepsi ölmedi mi? ne fark eder ki isim?" dedim.
"ama o benim abim, geç kalıyoruz diye aceleyle çıktık evden. fotoğrafı evde unutmuşum." dediğinde o güzel kadın, arkamı döndüm gözümden düşen damlayı görmesin diye. utandım çünkü, sonra ben de aradım onunla ali fuat abinin fotoğrafını.
zaman geçti, kolumda babam yürüdük taksim'e doğru. henüz dört yaşında olan nisan ve güney'i gördüm yolda, el ele tutuşmuş iki kardeş koşuyorlardı kalabalığa, babaları da peşlerinden. ne kadar da güzellerdi!
anarşistler, transeksüeller, doktorlar, sendikalılar, eşcinseller, lezbiyenler, liseliler, üniversiteliler, gayler, devrimci kitleler, feministler, tekel işçileri, travestiler, avukatlar, boyacılar, anneler, dedeler, simitçiler, sucular.. rengarenkti hepsi, günlerin bize getirdiği mutluluktu artık 1 mayıs. bizlerse bahar gibi tazeydik.
iki kişiydim ben orada; bir görünenim bir de yüreğimdeki sevdiğim. biz ikimiz yüz olduk, bin olduk. biz ikimiz, siz olduk bugün.