1 mayıs 2009

entry124 galeri1
    123.
  1. bitip geçen ve yalnızca geriye düşülmeyen bir 1 mayıs olmuştur. taksim meydanına çıkılmıştır ancak gene de görüntü on binin altında solcunun kutlayabildiği bir 1 mayıs oldu. yazının uzun olmasından ötürü iki parçaya bölerekten yazacağım; zira ikisi birbirinden biraz farklı içerikteler.

    öncelikle 1 mayıs'ın siyasal içeriğinden başlayalım. kuşkusuz belirli bir tarihsel birikimi arkasına alan sol ve sendikal hareket bu 1 mayıs'ta işçi sınıfının sesinin çıkması için çaba harcamaya koyulmuştur. demokratlık-anti-demokratlık çizgisine hapsolmadan ilerleyebilecek bir 1 mayıs bugün için elzemdir. kapitalizmin ve dahası bütün dünyanın bir krizle çalkalandığı günümüz koşullarında ekonomik hak ve taleplerin siyasal bir iktidar bakış açısına çevrilmeden bu 1 mayıs geçemezdi. ancak nitekim bu 1 mayıs anti-demokratlık hadisesinine sıkıştırıldı ve alan tartışmaları içinde siyasal perspektif kayboldu. belirli bir tarihsel birikimi alan tüm ilerici güçler için bu bir kayıptır.

    nitekim bu kayba neden olan bir dizi nedeni sayacak olursak; sendikal ve sol hareketin örgütlü gücünü nasıl alana taşıyacağını bilmemesi, her yerellikte 1 mayıs'ın kutlanma isteği ve siyasal aklın kaybolmasıdır. ilkine değinirsek örgütsel gücün alana taşınamadığını gördük. görülen manzarada tam da sermayenin istediği görüntüler gözükmüş, devletin ve dahası akp'nin gerilim politikaları başarılı olmuştur. barikat kurmanın ciddi bir iş olduğunu bilmeyenler 1 mayıs'ın bir terör eylemiymiş gibi gösterilmesine su taşımışlardır. barikat kurmanın saksılarla olacağını sananlar varsa bundan 138 yıl önce paris'li işçilerin nasıl ve hangi koşullarda barikat kurduklarına bakmalılar. 30 kişilik grupların toplanarak çatışmasının bir anlamının olmadığı bir kez daha görülmüştür.

    1980 darbesini izleyen günlerde eylülizmin bir sonucu olarak çıkan "her yer 1 mayıs alanıdır." sloganı günümüz şartlarında geçerliliğini yitirmiştir. bir sembolün, dahası yasaklı bir meydanın geri kazanılması için tüm güçlerin buraya yığılması gerektiği gerçeğini unutanlar 1 mayıs'ın 23 nisan'daki gibi protokol bir kutlama olduğunu sanmaktalar. adeta bir komedi haline dönen her alanda 1 mayıs ısrarı solun ve sendikal hareketin güçsüzlüğünü göstermekten başka bir işe yaramamış, 1 mayıs'ın ileriye sıçratıcı bir etkisi olmamıştır. tek ve kitlesel 1 mayıs eğer zor geliyorsa bazı hareketlere, o zaman yapılacak en akıllı iş belli başlı merkezlerde(ankara, istanbul, izmir, adana ve tercihen diyarbakır olabilir) 1 mayıs kutlanabilirdi. her bölgede tek 1 mayıs'ın kutlanması en azından daha güçlü ve gür bir sesin çıkmasını sağlayabilirdi. ama 1 mayıs'ı bu biçimde görmeyenler eski solculuk günlerini anmak ya da 364 gün yatıp 1 gün mücadele etmek uğruna 1 mayıs'ı heba etmişlerdir.

    siyasal aklın kaybolması ise ilk başta sözü edilen anti-demokratlık hadisesi ile örgütsel gücün niteliğine denk düşmektedir. az önce belirtildiği gibi solun ciddi bir örgütsel sıkıntısı vardır. bu sıkıntı nicelik bazda değil; nitelik bazdadır. sadece taş atılması vs.. söz edilnmiyor burada. bir kortejin nasıl bir disiplinle ve soğukkanlılıkla oluşturulması gerektiğini dahi unutmaktadır sol. elbette bunda siyasal aklın zayıflaması da vardır. işçi sınıfının sermayeye karşı ayağını denk almasını söyleyeceği gün demokrasi tartışmalarına heba ediliyorsa orada dur demek gerekiyordu. nitekim denildi ve az da olsa işçi sınıfının sesi çıkabildi. ama kriz koşullarda yeteri kadar gür değildi. ama en azından kadıköy'Deki sınıf uzlaşmacısı, sarı sendikaların mitinginin işçi sınıfının sözü olarak sahaya yansımaması bir artıdır.

    şimdi de yazının ikinci kısmı olan noktaya geçecek olursak bu 1 mayıs'ta polisin aklanmasını gördük. ancak söz konusu aklanmayı televizyondan izleyenler ile alanda görülenlerin bambaşka olduğunu söyleyelim. kendi gördüklerimi aktarmak gerekirse polislerin uyguladığı şiddet bilerek televizyonlara yansıtılmamıştır çünkü televizyon muhabirlerinin görüntü alması engellenmiştir. gözümün önünde kendi vücudundan başka bir silahı olmayan bir gencin kafası kırılıncaya dek dövülmesi buradaki iki yüzlü bir takım çevrelerin bilmedikleri şeylerdir. eklemekte fayda var: söz konusu genç disk'e bağlı bir sendika üyesidir, gördüğüm kadarıyla elinde ne bir silah ne de başka bir şey vardır. ancak tek isteği korteje katılmak olan genç polisler tarafından zor kullanılarak susturulmuştur ara sokaklarda.

    bunun dışında bir takım başka görüntülerin çıkması, polisin bazı siyasal parti üyelerine işkence yapması bir takım çevrelerin bilmekedikleri şeylerdir. işin komik yanı çatışan gruplar kendilerini korumayı bilmişken, yalınayak gelenler ise dayak yemiştir. tabi ezberden konuşanlar, 1 mayıs'ı bir terör eylemi gibi görenler için bunların hiçbir geçerliliği yoktur. neden? çünkü ne söylersek söylensin, isterse işçiler oraya çıplak gelsinler ve dayak yesinler gene provakasyondan söz edilecektir.bu kişiler için tek geçerli yol sermayenin kölesi olmaktır. başka hiçbir yol mübah değildir. 5bin kişilik gösterinin ise sürekli olarak gaz bombası ve polis copuyla durdurulmaya çalışılması bu kişiler için doğaldır.

    işkembe-i kübradan sallamanın moda olduğu günümüzde bilginin de sefaletini görüyoruz. baştan yargıya varanların da ülkemizin en demokrat kesimleri olması söz konusu olan kavramın sefilliğini gözler önüne sermektedir. gerçekten bilgiyi edinmek isteyenleri ise bir dahaki sefere 1 mayıs'a bekliyoruz. eğer ellerinde zaman gazetesi ile gelirlerse polisin kendilerine bir şey yapmayacağını da hatırlatıyoruz. işçi sınıfının bayramının politik anlamını bir kez daha öğrenmiş olurlar böylece. bir bayramın ne kadar politik olduğunu görmeyenlerin belki gözleri açılır.
    2 ...
  2. 122.
  3. Türk-iş'in düzenlediği 1 mayıs mitinginde ne kadar proleterya düşüncesinden uzak olduklarını gördük , şövenizm esirleri sizi.
    0 ...
  4. 121.
  5. bursada fomara meydanında 5 bin kişi -evet evet yanlış okumadın 5 bin- tarafınca kutlanılan işçinin emekçinin bayramı. ayrıca konuşmaların gereginden uzun olması, fonda durmadan selda ablanın 'yuh yuhu' çalması da tarafımca garipsenmiştir. zira her 1 mayısta ya 1 mayıs marşı ya da 'bi şey yapmalı' çalar idi. konuşmalar o kadar uzundu ki halay çekemeden bazı gruplar dagıldı. yagmurun yagmasıyla liseli örgütler 'yagmur çamur dinlemeyiz, akp'yi redederiz' * sloganlarıyla 1 mayısa şenlik havası getirdiler. bir de arama da popomu elleyen polis ablaya burdan selam ederim.* sopa degildi *onlar bagetti cicim.

    (bkz: trampet çalmak)

    ayrıca lütfen;
    (bkz: polis boş durma ögrenciye çay getir)

    gene de kavgasız kazasız belasız bursada şenlik içinde kutlanılan bir bayram olmuştur kendisi.
    0 ...
  6. 120.
  7. kazancı yokuşunda direnerek barikatı yaranlara selam olsun!

    (bkz: yaşasın 1 mayıs)

    (bkz: 1 mayıs'ta 1 mayıs alanındayız)
    3 ...
  8. 119.
  9. Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarında

    Kadıköy ün yolları kesilmişti.

    Büyük bir gösteri bekleniyordu.

    Devasa bir sahne kurulmuştu.

    Meydan hazırlanmıştı.

    işçiler gelmeye başladılar, bir iki şarkı duyduk, bir iki de konuşma yapıldı, meydanda seyrek bir kalabalık vardı ve biz asıl mitingin başlamasını beklerken kalabalık dağılmaya koyuldu.

    Anlayamadık.
    Miting daha sonra mı başlayacak dedik.

    Sonra anladık ki miting bitmiş.

    Hayatımda gördüğüm en acıklı mitingdi herhalde bu.

    Taksim Meydanına da birkaç bin işçi girmişti.

    Yıllardan beri 1 Mayıs ta Taksim Meydanı na girilmesine devlet izin vermediği için Taksim e girebilmek büyük bir devrimci başarı olarak değerlendirilmişti.

    Bazı küçük gruplar da Taksim in arka sokaklarında polisle çatışmış, molotofkokteyli atmış, camları kırmıştı.

    işçinin, emekçinin bayramı istanbul da böyle kutlanmıştı.

    1960 ları, 1970leri hatırlayanlar, devrimci hareketin düştüğü duruma içleri yanarak bakmışlardı.

    Başka türlü olabilir miydi?

    Hayır olamazdı.

    Gelecek yıl, Taksim Meydanı na girişe izin verilirse 1 Mayıs ın neredeyse hiçbir anlamı kalmayacak.

    Niye böyle oldu peki?

    Nedeni çok karışık değil.

    Ezilen kitleler meydanlara bir umutla bir hayalle, bir beklentiyle giderler.

    Çoğunluğu ordunun denetimine girmiş olan sendikaların, işçiye, emekçiye, yoksula, ezilene bir umut vermesi mümkün mü?

    1977de Taksim de öldürülen yoldaşlarının katillerini aramayanların, o katillerin bugünkü uzantısı olan çetelerle kolkola girenlerin, kitleleri harekete geçirecek bir hedefi ortaya koymaları mümkün mü?

    Devrimciliği Ergenekon yandaşlığına, ordu hayranlığına indirgemiş olanların bir heyecan yaratması mümkün mü?

    Devrim halkla olur.

    Devrimi orduyla yapmak isteyenlerin devrimci bir ateşi yakmaları mümkün mü?

    Bugün devrimci etiketini benimseyerek ortalarda dolaşanların çoğu eski yoldaşlarının katilleriyle çoktan anlaştılar.

    Devrimcilik, ilericilik, solculuk diye faili meçhullerin faillerini& koruyanlara, canileri umut olarak görenlere, darbeciliği alkışlayanlara rastlıyorsanız, devrim bir umut olur mu?

    Devrim, böyle bir şey değil.

    Devrim, cesaret ister.

    Devrim, mücadele ister.

    Devrim, sisteme ve o sistemin silahlı bekçilerine kafa tutmak ister.

    Devrim, değiştirmek ister.

    Devrim, halkına güven ister.

    Devrim, halkına zulmeden gaddar darbecilerden hesap sormak ister.

    Asker postallarının arasında dolaşmaz devrimci.

    Ezilen türbanlı kızlara, vurulan Kürt çocuklarına, ibadethanesi kapatılan Alevilere, işkencede öldürülen solculara arkasını dönmez devrimci.

    Sistemin işbirlikçisi olmaz.

    Öyle o partiyle, bu partiyle uğraşmaz, bütün o partilerin arkasında duran ve adına sistem denilen yapının üstüne gider doğrudan.

    Bir amacı olur.

    Bir hedefi olur.

    Halkının en özgür, en zengin, en mutlu yaşayacağı yolu açmak için uğraşır.

    Halkından nefret ederek, halkını küçümseyerek, halkını horlayarak devrim mi olur, devrimcilik mi olur?

    Efendilerinin postal bağlarını kendine bayrak yapanların devrimciliği, sahtekârlıktan başka bir şey değildir.

    Devrim, sahtekârlarla olmaz.

    Devrim, kavgayla olur.

    Devrim, yürekle olur.

    Devrim, değiştirir.

    Ezilenlerin ezilmesini önlemektir devrimin işi.

    Dünya değişiyor diye ağlamaz devrimci, dünyanın değişmesi sevindirir onu.

    Ve bir yandan dünya değişsin diye uğraşırken bir yandan da ezilenleri değişen dünyanın sarsıntılarından korumak için yollar arar.

    O yoldur devrimin hayali.

    O yolu bulmaktır devrimin umudu.

    Eşitlik ister, hakkaniyet ister, özgürlük ister.

    Bir ulusun değil bütün ulusların hakkını savunur, ezilenlerin sadece kendine benzeyenini değil bütün ezilenleri kucaklar.

    O marşlar boşuna yazılmadı, o marşlar boşuna söylenmedi.

    Bırakın devrimin yerine darbeyi koyanları, bırakın enternasyonalizmin yerine ulusalcılığı koyanları, bırakın bir zamanlar kurbanların yanındayken şimdi katillerin yanında olanları.

    Devrim, halkıyla yürür.

    Devrim, dünyayla yürür.

    Ve hiç unutmayın...

    Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarında.

    Binler yürür o zaman, on binler, yüz binler, milyonlar yürür.

    Yürür o kavganın ufuklarından.

    Yeter ki o kavgayı sürdürecek yürek olsun.

    Ahmet ALTAN / Taraf
    5 ...
  10. 118.
  11. öncelikle bu günü kürtçe mesajlarla dile getirenleri işçileri sömürmelerinden dolayı komik ve aciz bulduğumu belirtmek gerekir. iyi niyetli gerçek emekçiler 3000 olarak belirlenen rakamı 5000 e çıkarmış olsalar da hiçbir olaya sebep olmamışlardır. gelin görün ki tipi işçiyle alakasız insanlar oley şehrin amına koyacağız olmadı orantısız güç diye çığıracağız mantığıyla hareket etmiştir. evler yanmış, işyerleri hasar görmüştür. molotof kokteylleri ve sapanla atılan misketler bazı gerçekleri bir kez daha göz önüne serdi. 23 nisan gibi bir günde olay çıkaran zihniyetler için 1 mayıs kaçınılmaz fırsattı ve değerlendirildi. istanbul insanı çileden çıktı, orospu çocukları felekten bir gün daha çaldı.
    5 ...
  12. 117.
  13. bir çok kişi ve kuruluşun nemalandığı, rant kavgasına giriştiği, işçi ve emekçi bayramının 2009 modelidir.

    bir grup taksim meydanı'nda halaylarını çekip, elele, kolkola işçilere ve emeğe adanmış bu günü kutladılar(ki bugün bile çalıştırılan emekçilerin sayısı oldukça fazladır). insanca bir şeyleri yapabilmenin gururunu yaşıyorlardı... gereksiz ve bir o kadar da anlamsız olan bir pankartı açmaya çalışanlara da sağ duyuları ile engel olmaya çalıştılar hani...

    bir grup vardı ki; ara sokaklardaki arabalar, evler, dükkanlar... başlıca düşmanları arasındaydı polisler ile beraber... misket oynadılar, kafa kondik nidaları eşliğinde. "ateşle oynama çocuğum" diyen ailelerine aldırmaksızın molotof kokteyllerini salladılar. polis müdahele etmekte fazla iyi niyetli davranınca da iş iyiden iyiye zıvanadan çıktı... sonra birkaç gaz bombası ve o tanıdık provokasyon kokan manzara karşımızda!

    mecidiyeköy'deki işçi ve emekçilerin arasına karışan, sevgili modlarımıza göre muhtemelen isanlardan oluşan bir grup vardı ki akıllara zarar... ne için savaştığını dahi bilmeksizin savaşıyorlardı. zira yanlarındaki cephane savaş için yetersiz kaldığından olsa gerek o karşı oldukları devletin memurlarına, gene o devletin kaldırım taşları ile taarruza geçiyorlardı.

    sonuç itibari ile baktığımızda bir kaç geçmişten gelen alışkanlıklar dışında gayet güzel şekilde kutlanabilen, sağduyuyu en azından şahsıma hissettiren bir işçi bayramı olmuştur. son olarak da sokak arasında kaçışanlara "kaçmayın ulan, gelin buraya... vatan hainleri" anonsu yapan polis memurumuza değinmek isterdim ama kendisine söylenebilecek bir şeyi kendi payıma üzgünüm ama bu yaşıma kadar öğrenemedim. o halde pekala faşist diyebiliriz. zira artık tanımlanamayan her nesneye faşist demek moda... sonun sonu olarak da 1 mayıs 77 de buradan ateş edenler bulunsun pankartının kapattırılması vardır ki akıllara zarardır. yasal olmayan herhangi bir istek barındırmayan pankart şahsi fikrimdir ki gösterilerin sonuna dek orada kalmalı idi... hoş gerçi pankartı gördüğünde "ulan amma beceriksizmişiz" diye iç geçirecek olanların sayısını düşününce pankartın açılabilmiş olması bile çok büyük bir gelişmedir ya ayrı mesele...
    14 ...
  14. 116.
  15. geçen senelere nazaran güzel bitmiş bir gündür. kutlanmasından utanan ya da bunla övünen herkesin bayramıdır, kutlu olsundur.
    0 ...
  16. 115.
  17. benim bildiğim bluevelve şehir eşkiyalarının ortalığı brbirine katmadığı, günün ruhuna uygun bir şekilde gerçekleşen kadıköy mitinginde bile durup dururken ve hatta taşıyan polisin tüm tirazlarına ve engellemelerine rağmen bir polis copuyla akraba olmadan gelmez. taksim'e gitmişse ya gözaltında ya da hastanede olması lazımdır. değilse söylentilere inanmayın. * *

    -------

    edit: mesajları taşımışlar bağlantı kopmuş. bu mesaj (#5131337) ile bağlantılıdır.
    0 ...
  18. 114.
  19. o değil de bi$eyi çok merak ettim.

    valilik önceki yıllarda bu sendikalara hep temsilci düzeyinde, kontenjan dahilinde taksim'e çıkabileceklerini söylemi$ti. bu yıla kadar direnen sendika ve konfederasyonlar bu yıl bu çağrıya uydu ve belirli sayıda katılımla taksimde kutlama yapıldı.

    lakin bazıları da bunu söke söke aldık demezmi arkada$ ben yanarım ona.
    geçen yıl söylediğim kelamlar vardı;
    türkiye'deki sikko sendika anlayı$ından ötürü ne i$çi bi yere gelir ne emekçi. devletten taviz aldığını zannediyor halen birileri. yahu adamlar aynı. hiçbir $ey deği$medi bu ülkede. vali aynı, emniyet müdürü aynı, kanun nizam aynı, taksim aynı, uygulama aynı. ama sen zafer kazandım diyorsun. peki benim mazlum zafer kazanan komutan edalı i$çi emekçi karde$im geçen sene niye cop yedin o zaman. bi söyleyiver bana. yönetim kanadında deği$en hiç bi skim olmadığı halde sen neyin zaferini kazandın?

    tanım: geçen yıl ve bu yıl arasında hiçbir kağıt üzeri deği$ikliği olmamasına rağmen, taksim meydanında kutlama yapılabilmi$ gündür. acırım geçen yıl o cop yiyenlere...
    5 ...
  20. 113.
  21. Galatasaray'ın hacettepe'ye 2-0 yenildiği gün.
    2 ...
  22. 112.
  23. yaklaşık 55 dakika önce sona eren gün.
    0 ...
  24. 111.
  25. bilindik görüntülere sahne olmuştur, diğer 1 mayıslardan hiçbir farkı yok.

    işçi görünümlü militan tipler halkın dükkanlarına saldırmış, çevreye saldırmış, emniyet güçleri ile çatışmıştır. eee bir yıldır saklandıkları inlerinden çıkma günleriydi o gün. inlerinden çıkıp yapacaklarını yapmalıydılar. yaptılar da. işçiymiş emekçiymiş. taaaaaksime kadar yolunuz var. yürüyün gençler.
    2 ...
  26. 110.
  27. isci sinifinin zafer günüdür. bugün 5 bin girdi taksim'e, "yarin" 10 bin olacaklar...
    1 ...
  28. 109.
  29. herkesin tatil ayaginda, gosteri ayaginda gezip tozdugu; bazilarinin da sabahin 8inden gecenin 1ine kadar calistiklari gun olmustur.
    4 ...
  30. 108.
  31. 107.
  32. işçi sendikalarının çoğunun iktidara geldiğinden beri düşman bellediği ak parti'nin bayram ve tatil ilan ettiği, 31 yıl aradan sonra işçi sendikalarının taksim'e çıkmasına izin verdiği artık kimsenin "bayramımızı yaşayamadık" diyemeyeceği gün. hükümet elinden gelen her türlü güzelliği yapıp, maksimum tavizleri verdikten sonra 1 mayısı iple çeken insanımız ne yaptı peki?

    adam gibi disk-kesk filanca sendika bayrağını alıp taksim'e koşan, türküler söyleyip, yasal sloganlar atan yurttaşları kati surette ayırıyorum burada bahsedeceğim insanlardan.

    ama şunu da söylemek lazım, işçi-emekçi bayramı dedik, ben taksim'deki anıtta chp ve tkp bayrakları gördüm. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? işçi bayramının politikayla ne ilgisi var? size bu bayramı bu partiler mi verdi? taksim'e çıkmanız da en ufak bir etkileri mi oldu? tamam iyi hoş, çıktınız taksim'e heykele niye tırmanıyorsunuz? yahu koskoca meydan yetmedi mi? niye heykele 30 kişi birden tırmanıyorsunuz kale fethetmiş gibi? taksim yasağını deldik havalarında olanlar vardı bir de, sözlükte de rastladım. neyi deldiniz pardon anlamadım, emniyet müdürü ile vali izin verdi size, izni aldığınız halde yasağı deldik başardık havaları da neyin nesi? ama tabi niyet güç gösterisi, korku yaratma gibi şeyler olunca taksim'e legal yollardan çıkmak da sarmıyor dimi? adım gibi biliyorum taksim'e çıkmasına izin verilen birçok işçi görünümlü memnun olmadı, polise saldırmak ve kaos yaratmak için kendince bir sebebi vardı, o da alındı elinden.

    geçelim duyarlı vatandaşlarımızdan içimizdeki teröristlere, anarşistlere.

    1 mayıs işçi bayramıyla uzaktan yakından alakası olmayan, tiplerinden * ve yaş aralığından zaten üniversite öğrencisi olduğu gayet belli olan, sendikalarla hiçbir bağlantısı olmayıp deniz gezmiş bayraklarıyla ortalığı savaş alanına çevirenler. polisin insan gibi dağılın uyarıları, suyu, gaz-biber bombası filan dinlemeden hala taksim'e çıkmaya yeltenenler. molotof kokteylini gazetecilere, polislere fırlatanlar. bunlar insan mıdır sorarım size. yahu olaylardan tamamen alakasız bir banka şubesinin camlarını kırmak (ki dikkat ettiyseniz camda türk bayrağı vardı o orospu çocuğunun hedefi kesinlikle bayraktı), atm'ye çekiçle saldırmak bunlar 1 mayıs mı? bunları coplamayacak polis teşkilatı var mı dünyada? bunlara plastik değil otomatik silahlarla sahici mermi atmak gerekmez mi? daha fazla yazmak istiyorum format dar geldi.
    5 ...
  33. 106.
  34. 106.
  35. yitip gidenleri özlemle andığımız, marşlar söyleyerek, sloganlar atıp halay çekerek kutladığımız gündür. kutlu olsundur.
    1 ...
  36. 105.
  37. 104.
  38. emniyetin marjinal grup açılımı yaptığı emekçi günü.

    disk' in taksim meydanı' na girmesine izin verilmiş, lakin "marjinal" grupların girmesine izin verilmemiştir. he, marjinal diye nitelendirilen gruplar disk' in kortejinin aralarında bir şekilde taksim meydanı' da girip pankartlarını açmıştır.

    kutlu olsun. 31 yıllık hasret sona erdi diyelim.
    1 ...
  39. 103.
  40. evet sevgili yurttaşlarım, bir 1 mayıs'ı daha geride bırakmak üzereyiz.

    hatrımda kaldığınca özetleyelim ilk önce bu serüveni.
    aylar öncesinden başlayan psikolojik mücadeleler neticesinde önce resmi tatil ilan edilen 1 mayıs, daha sonrasında taksim için mücadele öncesi mücadelelere tanık etti bizleri. neydi istenenler? teorik olarak uluslararası bu işçi bayramı günü tüm ezilenlerins eslerini duyurabileceği mühim bir gündür. fakat her konuda olduğu gibi bu konuda da işin pratiği ve teorisi ayrışıyor. pratiğe baktığımızda kendilerini ıspatlama çabasına giren marjinal grupların sahne alıp, sağı solu talan etmesi, konuyla tamamen alakasız masum halkın canını yakması gibi durumlarla 1 mayıs bizi karşı karşıya bıraktı yine.

    bu akşam haberleri izliyorum da, taksim ele geçirilmiş, heykelin üzerine çıkılmış fotograf çekilmiş falan, iyi güzel. genel itibarıyla öncekilere nazaran daha barışçıl bir taksim izledik bugün. polislerin orantısız güç uygulamaları bir nebze olsun azalmıştı. halay çekip bayramlarını kutlayan kimi alkışlanası gruplar sahne aldı, izledik, gelişmeyi görüp sevindik. haberlerin devamında mecidiyeköy taraflarında bir camiye isabet eden göz yaşartıcı bomba neticesinde cemaat ve mahalle sakinleri bir olup 1 mayıs katılımcılarına karşı tutum gösterdiler. ellerinde sopalar gençkızlarımızı dövdüler, her iki eylemciye düşen bir polis memuru orada yoktu ne acayip ki. halk birbirine girdi resmen. alın size kutuplaşma. bir tarafta muhafazakarlar, diğer tarafta devrimciler. bir ülke için halkın bütünlüğünün bozulup bölünmeye yüz tutması kadar kötü bir durum yoktur. ne yazık ki son yıllarda hareketlenen laiklik ve laiklik karşıtlığı, türban severler ve türban karşıtları, atatürk ve hümeyni yandaşları gibi çeşitli şekillerle bizi ikiye bölmeye çalıştı akp ve chp iki partiden de hiç haz etmeyen biri olarak, daha yakın olduğum görüşün de akp olmadığını belirtmek isterim. neyse.

    plastik mermiler gördüm çizgi halinde seyreden. polis memurumuz, maaşını bizim vergilerimizden alan polis memurumuz, üstlerinden aldığı emirler neticesinde counter strike oynarcasına plastik mermilerle ateş ediyordu insanların üzerine. tanrım bu nasıl bir görüntüdür? bir ülkenin kolluk kuvveti, aynı ülkenin vatandaşlarına, hem de topyekün bir şekilde ateş ediyor. utandım bizi bu duruma getirenlerden. üzüldüm ülkemin geleceği adına. yeri geliyor onlara, yeri geliyor bunlara yöneltiyorum eleştiri oklarımı. salt bir şekilde haklı tek bir kişi bile yoktu orda.

    manzaraya bakar mısınız, bir yanda göstericiler, teoride amaçları bayramlarını kutlamak sadece, bir yanda polisler, teoride amaçları halkın güvenliğini korumak, bir yanda sade vatandaş, teoride amacı gezip eğlenmek, para harcamak. şişli de tahmin ettiğim akdarıyla cevahir'in önünde üçü birbirine karışıyor. polis önce ordan geçen masum insanları ayırıp bir kenarda tutmak istiyor, amacı onların güvenliği. fakat bu öfkeli masum kadınlarımız nasıl çemkiriyor polislere, ben şuraya gidecem! nasıl bir cırtlak sestir bu yazık be teyze, biliyorsun olayların çıkacağını ne bok işin var orda. polis bir yandan da plastik mermiler ve tazikli suyla püskürtmeye çalışıyor göstericileri. göstericiler taksime gitmek istiyor falan filan fıstık.

    ne yaparsak yapalım, meydanlarda ne kadar götümüzü yırtarsak yırtalım, şu an olduğundan daha ileriye götüremeyiz bu ülkeyi bu yöntemle. hala göremediniz mi yurttaşlarım? kiminiz neoliberalizmden habersiz sağ tarafta toplanmışsınız, vur kır parçala ekseninde, kiminiz marksizmden habersiz solda toplanmışsınız, önce o vurdu sonra biz vurduk diyerek, kimi her şeyden habersiz kendisine dayatılan totaliter toplum figürünü yaşatıyor. analyın artık, birbirimize çemkirerek ne işçi sınıfını, ne türk ulusunu kurtarabilir, ne kürt sorununu çözebiliriz. bir kez olsun birbirimizi anlama yoluna gitmedik. her seferinde karşıt görüşlülere karşı cephe aldık, sen bir eşyden anlamazsın diyerek doğrusunu dikte etmeye çalıştık. e be benim güzel marksist, neoliberal, anarşist, kürt, türk, milliyetçi, faşist, akpci, laik, muhafazakar sınıflarım, bırakın artık birbirinizi yemeyi. hepimiz bir ucundan tutsak, birbirimizi itmek yerine odak noktasında buluşsak, ne güzel memleketimiz oalcak. yemeyin artık birbirinizi, gelin sevişelim, önce birbirimize saygı gösterelim, sevelim birbirimizi. 1 mayısımızı da, kutlu doğum haftamızı da, hıdrellezimizi de, 23 nisanımızı da, türkiye ulusu olarak hep birlikte kutlayalım.

    evet, haklısınız çok farklı kültürler, çok farklı bakış açıları, farklı ırklar, farklı beklentiler, farklı hayatlar, farklı sosyal statüler var. ama hala idrak edemediniz, türkiye bir tane. tek. bunun kıymetini bilelim. pirince giderken eldeki bulgurdan olmayalım.

    seviyorum hepinizi, kiminiz faşist, kiminiz solcu, kiminiz anarşist, kiminiz kürt, kiminiz türk, kiminiz ermeni, kiminiz ne idüğü belirsiz olsa da, seviyorum hepinizi. canlarım, ciğerlerim benim.
    2 ...
  41. 102.
  42. polisin işçisine, emekçisine zırlı arabasını üstüne sürerek ''kaçmayın ulann, kaçmayın vatan hainleri'' diye yırtındığı gündür.
    1 ...
  43. 101.
  44. haberlerde gördüğün yerde sürüklenen, panzerin altında kalan bendim denilesi konudur.
    0 ...
  45. 100.
  46. - uyumuşum abi pardon görmedim.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük