frank rijkaard'ın başı sağolsun. malum babasını kaybetti adam ve keşke bu maçta takımın başında olmasaydı. johan neeskens çıksaydı bu maça keşke. hem de biraz kafasını dağıtmış olurdu. maça konsantre olamadığı belliydi rijkaard'ın. bunu ilk önce servet'i oynatmayarak, daha sonra da barış özbek gibi futbol oynamaktan bihaber olan oyuncu yerine cana'yı-cana ilk golde hatalı olabilir ama o çıktığında agresifliğimiz azalıyor ve pas trafiği iyice bok oluyor- çıkartarak kanıtlamıştır. pino ısrarını da anlayamıyorum. bu adamın yerine emre çolak denense daha başarılı olabilir. fırsatları vermek gerek ki bunu rijkaard fazlasıyla yapıyor. (bkz: aydın yılmaz)
galatasaray gerçekten çok kötü oynuyor. dörtte dört yaptığında dahi hiçbir zaman güven vermedi bana. yıllardır alışılagelmiş olan, maç başladığındaki o meşhur galatasaray baskısı tarih olmuş gibi sanki. baros'un yokluğu arda'nın yokluğu kadar önemli. kewell da baros'un yokluğunda pek etkili olamadı. misimoviç alışma sürecinde. umarım kısa sürede bu süreci atlatır. zira taraftarların sabrı tükenmiş durumda. pino'dan ise umudum yok, galatasaray adına önemli bir transfer olduğunu düşünmüyorum. insua gün geçtikçe kendini geliştiriyor. beğenmeyenler de olabilir ancak solda hakan balta'dan iyidir ve sanırım bunda herkes hemfikirdir. umarım rijkaard kendine gelir ve kendisine azalan güvenimizi tekrar fazlasıyla kazanır ve bizi umutlandırır. (bkz: galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır)
hakem... aytekin durmaz... ''evet galatasaray kötü oynadı. zaten kötü oynadınız, hem de eskiden size çok haksız penaltı verildi, şimdi penaltı istemeye hakkınız yok '' diye bikbik ötenlere acıyarak baktığım maç. yahu arkadaş tamam kötü oynadık da, kötü oynadık diye aleyhimize penaltı mı verilmek zorunda? o penaltı verilmese skor 1-1. yani, hakem maçın skoruna gayet etki etmiştir, kimse zaten karabük çok gol kaçırdı penaltı olmasa bile demesin atsaydı kardeşim banane.
zemin ise bombok. federasyon hala aynı saçmalamalarda. seyretmekten başka bir şey yapmıyorlar. çok acizler gerçekten. artık bir çare bulsunlar. birkaç yıl önce bizi buz pistinde oynattıkları maçı hatırlıyorum. uğur uçar'ın sezonu kapattığı maç hani. ne diyeyim artık yıllar geçti, değişen bir şey yok...
gökhan zan'ın 2010-2011 sezonunda ilk onbirde başladığı ilk maç. şu cümleyi tanım olsun diye yazarken bile insanın tüyleri diken diken oluyor. oynatan kişi neyi düşünerek bu arkadaşla maça başlamıştır bilemiyorum. şimdi bu kadar rezalet bir oyundan sonra; yazıklar olsun hepinize veya allah belanızı versin gibi şeyler söyleyenler olmuştur. kişisel fikrim manasız tepkiler olacaktır bunlar. çünkü galatasaray o kadar kötü duruma geldi ki, oyuncalara bireysel olarak kızmak saçma olsa gerek. futbolcuları tek tek irdelersek; herkeste bir mutsuzluk havası, isteksizlik, formsuzluk gibi bir çok olumsuz görüntü mevcut. takımın neredeyse elle tutulur bir tane tarafı kalmadı. bütün bunların tek sorumlusu olarak frank rijkaard ve ekibini görüyorum. herşeyden vazgeçtim maçtan sonra yaptığı açıklama tam bir skandal. beyefendi milli takımı düşündüğü için servet çetin'i kadroya almamış. resmen herkesle dalga geçiyor, kimsede çıkıp ne diyosun sen kardeşim demiyor. şaşılacak şey. fakat şunuda belirtmek lazım. rijkaard'ın b planı yok diyenlere cevabını dün sahada vermiştir. zvjezdan misimovic'i çıkarıp sabri sarıoğlu'nu oyuna almak büyük bir taktik deha gerektiren bir durumdur! kendisine yolun açık olsun diyorum.
(bkz: bu yil da yalan olan galatasaray)
vay vay vay. ay ay spagetti ay.
ne saçma maçtı ama.
kardemir ne mutlu ki emin ellerde ama, bir de stadı olsa, zemini olsa..
güzel olmaz mıydı?
dr.oetkerin pastalarını andıran zeminde top da, futbolcular da tutunamadı.
sanki düşük hızlı internet bağlantısıyla oyun oynanıyormuşçasına; her hareket birkaç saniye gecikmeli gerçekleşiyordu.
hakem beyefendi de sağolsun, hayatım boyunca gördüğüm en skandal yönetimlerden birini gerçekleştirdi.
koskoca ülkede, faulün ne olduğunu(ve ne olmadığını) bilen birini bulmak bu kadar zor mu yahu? yoksa, buluyorsunuz da, öğütücünüzden geçirip bu hale mi getiriyorsunuz?
tanrı aşkına, bu şartlarda futbol izlemek ve izlettirmek kimin hoşuna gidiyorsa çıksın ortaya!
bu seferlik, bu şartlara rağmen futbol oynamaya çalışan futbolcuları tebrik etmekle yetineceğim ve size de çok mutlu bir hayat dileyeceğim derken, vazgeçtim.
çünkü birilerinin yalakaları dört maç sonra gelen mağlubiyetle hemen ortaya çıkıverdiler.
neymiş? karabük deplasmanı galatasarayın en önemli deplasmanıymış. yahu milleti gaza getirecekseniz biraz mantıklı sebepler sunabilmeye yetmeli şu varlığı belirsiz zekalarınız. her maç önemli değil midir? karabükspor deplasmanını özellikle en önemli deplasman yapan nedir?
galatasaray, dört maçlık galibiyet serisinden sonra, tarihinin en kötü başlangıcına izma atıyor diyorlar mesela. ben buradaki şimdiki zaman ekine takılıyorum. ne demek istiyorsunuz sayın yorumcular? dört maç bekledik tekrar yenilsin diye, o yüzden gecikmeli biçimde şimdi nefret kusuyoruz diyebilecek cesaretiniz var mı?
servetin kadroya alınmaması da skandalmış mesela. bana sorarsanız, sezon başında bu sene bizim de hocamızın da son şansı diyebilecek kadar densizlik gösterebilen bir futbolcunun kulüp yönetimi tarafından şimdiye kadar cezalandırılmaması skandaldır.
bir de frankciğimin başı sağolsunmuş. o yüzden tekniği taktiği tartışamazmışız..
bu takım neden birbirine bu kadar uzak oynuyor? sorun nereden kaynaklanıyor? neden kimse insiyatif almıyor? bunların cevabını arasana?
ama yok, rijkaard gitsin, fatih terim gelsin, değil mi? tüm bu tantana bu yüzden, yanılıyor muyum?
bu aralar alıntı yapmaya bayılır oldum. o yüzden bu yazımı da alıntıyla bitireceğim sevgili okur. nezin ünenin 1997 tarihli müthiş bir şarkısı vardı, karnaval diye. türk pop müziği tarihinde hem müzikal dolgunluğuyla, hem de görsel materyaliyle en önemli eserlerden biridir bence. işte oradan geliyor alıntı;
sevgi elden ele bir rus ruleti
çirkinler atarlarken maskeleri
tutuşuyor güzellikler, dökülüyor
tüm pespayeler çılgın gibi
devler olmuş birer çürük ihtiyar
cüceler kapmış çelik hançeri
korkaklarda zafer nidaları
tufan gibi bir alkış, tezahürat
nereden çıktı bu karnaval?
kimler var maskelerin ardında?
zamanın son halkası bu kör hayal
büyük küçük dost düşman bir arada
düşmenin sınırı yok...
sevgiyle kalın, ne istediğiniz konusunda dikkatsiz olun..
sevgili hakemin feci şekilde cüneyt çakır'dan gaz aldığı maç. hani barcelona maçında felan gördüğünü çaldıya herkeste methiyeler düzdü. buda karabük marabük dinlemedi çamura takılıp düşen adama bir saniye mantığını kulanmayıp (ki bakın nekdar teredütsüz ve hızlı karar verdim havası katacak)ahada penaltı dediği maç. arkadaş adam düştüde bi düşün nasıl düştü az mantık az mantık.
süper ligde 4. sezonunu oynayan karabükspor'un hak ederek kazandığı ve bu sezon evinde kendisinden puan almanın zor olduğunu gösterdiği maçtır. karabükspor evinde sadece beşiktaş'a yenilmiştir şu ana kadar. eğer quaresma klasını konuşturmasaydı beşiktaş ta puan kaybedecekti. bu arada karabükspor 1993-94 sezonunda 2 kez berabere kaldığı galatasaray'ı süper ligde ilk kez yenmiştir. son olarak karabükspor'un büyüklerden puan çaldığı maçlar şöyledir:
galatasaray-karabükspor: 0-0 (25 eylül 1993)
karabükspor-galatasaray: 0-0 (6 mart 1994)
karabükspor-beşiktaş: 2-1 (3 nisan 1994)
karabükspor-trabzonspor: 1-1 (25 nisan 1998)
beşiktaş-karabükspor: 1-1 (22 kasım 1998)
karabükspor-fenerbahçe: 0-0 (28 şubat 1999)
karabükspor-trabzonspor:0-0 (15 nisan 1999)
evet penaltı penaltı değildi, evet zemin berabttı ama galatasaray o kadar kötü ki, hiçbirini bahane olarak kullanamıyoruz bu futbolla. penaltı olmasa da galatasaray golü yiyecekti, e zemin desen biz o zeminde oynarken karabüklü futbolcular anfield road'da oynamadılar, onlar da aynı zeminde oynayıp takır takır paslaştılar.
normalde galatasaray'ın maçlarından sonra bir galatasaraylı olarak takımda o gün iyi oynayan oyuncular üzerinden yorum yapıp kendimce bir analiz yapmaya çalışırım ama bu maçta galatasaray adına sahada iyi oynayan tek bir futbolcu bile olmadığından kardemir karabükspor'u tebrik etmekten başka bir şey yazamıyorum.
galatasaray'ı sahadan silebildikleri için tebrik ediyorum kendilerini.
ufak not: cernat ve emenike üç büyüklerden hangisine gitse o takımı şampiyon yapar.
ek: misimovic'i ayırmak gerek çünkü onun işi en zor olanı. yerine xavi'yi koysanız ondan farklı bir futbol oynayamaz.
karabüksporun oyun olarak hakederek kazandığı bir maç olmuştur. özellikle emenike-cernat ikilisi çok iyi oynadılar. galatasaray hakkında söyleyecek fazla söz yok aslında. başta arda-baros yokluğunun üstünü çakma cüneyt çakırlık yapmaya çalışan bir hakem müsfettesi de eklenince yenilgi kaçınılmaz oldu. umarım sakatar çabuk iyileşir ve artık şu misimovic ve pino iyi oynamaya başlarlar.
maçın galatasaray adına özeti : 'sabri'nin vuruşunda top tek kişilik baraja çarpıyor'*
sabri'nin muhteşem serbest atış kullandığı karşılaşma.
dakika 89 galatasaray serbest atış kullanacak, sabri koca sahada gidiyor tek kişilik baraja topu vuruyor.
gökhan zan, aydın, serkan, ufuk, barış gibi oyuncular acaba karabük'te forma şansı bulabilir mi sorusunu akıllara getiren maç olmuştur. ama bu oyuncular galatasaray'da ilk on bir çıkıyor. yazık.
emenike hatrick yapacak deyipte sonradan göt olanların, maç bitiminde "emenike galatasaray'ı sikti attı." diyerek kendilerini avuttukları maç. bırakın bu işleri. yok fenerde 3 zenci varmış ta fener 6 tane atarmış. mantık buysa ben o mantığa osurmadan sıçarım.
galatasaray'da kan kaybının devamı olan maçtır. geçen haftaki ibb maçına bakıp herşey düzeldi havasına girmek yanlış oldu. çünkü ibb'nin savunması evlere şenlik bir maç oynamıştı.