beşiktaş'ın bu maçta aldığı galibiyet, sergen'in golleri falan beni en az galatasaray'ın avrupa'da aldığı galibiyetler kadar sevindirmiştir. chelsea'nin ilk defa abramovich başkanlığında hayvanlar gibi zengin bir kulüp olarak şampiyonlar ligi'nde boy göstermesi, iddialı oluşu, kendi seyircisi önünde dayanılmaz göt oluşu falan, şahaneydi. velhasıl galatasaray'ın önceki gün atatürk olimpiyat stadı denen garabet yuvasında real sociedad'a 2-1 yenilmesini de unutturmuştu.
sergen'in 2. golün sevincinde eeh yeter siktir git dercesine okan koç'u ittiği maç olmuştur. az önce özeti izlerken bir an golün tekrarını mı izliyorum lan diye şüphe etmememe sebebiyet verdi.
çok net hatırlıyorum, abramoviç'in chelsea'si o senin yıldızlar karmasıydı. yayın başında ekranda takım dizilişini görmüş ve ulan takıma bak be demiştim.
nitekim beşiktaş fark yiyecek muhaha diyenlerin aksine daha birinci yarı da biri süper bir organizasyonla diğeri de cordoba'nın asistçi kimliğinin cudicini'nin saçmalama kimliğinin ortaya çıkışıyla iki gol gelmiştir.
bizler ekran başında boğaz parçalarken, yüzlerce kartalda stanford bridge'de kartalın kanat seslerine ortak oluyor, tribünde çıldırıyordu. nitekim stad anonsundan gelen uyarı o günün belki de özetlerindendi:
"beşiktaş taraftarı, lütfen yerlerinize oturun"
ilhan mansız'ın düdükten sonra topa vurmasıyla atılmasıyla, çakallar yine heveslenmişti. ama beşiktaş'ın umudu asla bitmezdi. nitekim sadece bizim yarıda oynanan bir maça dönmüştü. chelsea korner atma rekoru kırıyor, ortalar sağdan soldan geliyor. ataklar bitmiyordu.
biz o gün orada 'çanakkale geçilmez'i gösterdik, dünyaya bunu anlattık. sergen'de en cool oyundan çıkışı gerçekleştirerek bizleri bir kez daha hoşnut etmişti.
o sezon CL den gruptan çıkmamıza saniyeler varken diğer maçta sparta gol atmış ve onlar bir üst tura çıkmıştı.
her beşiktaş taraftarının kalbinde yer etmiş 100. yılın ekim ayıydı.
Mircea Lucescu önderliğindeki Beşiktaş, kuruluşunun 100. yılında, 2002-2003 sezonunda elde ettiği lig şampiyonluğuyla 2003-2004 sezonunda Şampiyonlar Ligine doğrudan katılma hakkı elde etmişti. O sene ligi 2. sırada bitiren Galatasaray ise Şampiyonlar Ligine 3. ön eleme turundan katılıyordu. Bulgaristan'ın CSKA Sofia takımını içerde dışarıda 3-0'lık skorlarla eleyen Galatasaray tarihinde 10., Beşiktaş ise 3. kere Şampiyonlar Liginde gruplara kalmayı başarıyordu. Böylelikle 2 Türk takımı aynı anda gruplara kalarak bir ilke imza atıyordu. Hem salı hem çarşamba günlerini anlamlandıracak böyle bir milli heyecanı zaten o yıldan sonra sadece 1 kere (2007-2008 sezonunda Fenerbahçe ve yine Beşiktaş'la) yaşayabildik.
Chelsea, Lazio ve Sparta Prag'la birlikte G grubunda yer alan Beşiktaş, grubun ilk maçında bir önceki sene Uefa Kupası çeyrek finalinde elendiği Lazio'yu konuk etti. iç sahada alınan 2-0'lık mağlubiyetle kötü bir başlangıç yapan Kara Kartal'ın yeni istikameti Londra'ydı. Roman Abromovich'in Chelsea'yi satın almasıyla, bir yıldızlar topluluğuna dönüşen güçlü rakibi karşısında Beşiktaş'ın şansı çok az görünüyordu. Hele ki Stamford Bridge'de. Ancak Beşiktaş'ın herkese bir süprizi vardı. Tıpkı 2000'lerin başında Barcelona'ya yaptığı gibi.
bu maçtan önce o zamanlar sık sık yapptığım bir totemi yine maçtan önce yapmıştım. bizim orada ki *fifa 2003 olan tek internetcafe ye gidip beşiktaş ı almış chelsea yi world class ta deplasmanda 2-0 yenmiştim. ilk başta ben farkında değildim ama sonra dönüp baktığımda 7-8 kişinin arkamda benim yaptığım maçı seyrettiğini ve kaçırdığım gollere ah vah ettiklerini gördüm. o zamanlar türk takımları maç yapmadan önce gidip sanal alemde aynı gün o rakibi yenmek gibi bir çocukluk totemim vardı işte. bu maçta skorunu doğru tutturduğum nadir maçlardan biri olmuştu.
keskin nişancı cordoba sergen yalçın kırmızı gören ilhan 10 kişi kalan beşiktaş...
ve londrada 2 farklı, gol yemeden alınmış bir galibiyet. bu durum bazı spor yorumcularının bugünlerdeki hayalidir (bkz: rok) gerçi onlar bunu kendi evinde düşünürler.