her yıl olduğu gibi (sanırım 4-5 yaşımdan beri), 9.30da uyanıp doğum günü pastamdan bir dilim yedim 1 ocak 2010 sabahı'nda da .. yine gözlerim doldu, yine ağladım, yine yalnızlığımı farkettim.
dedim ya, dünden ya da yarından farkı olmayan sabah. yalnız olanlar yalnızlığını hissetti bir kez daha, mutluluk abideleri de mutluluğunu yaşadı doyasıya..
akşamdan kalmış, saatlerce oynamış, güzel kafanın etkisiyle yaşadığı acıyı hissedememiş ve hepsi sabah sabah tepesine binmiş bünyenin sabahıdır. acılarla doludur, yemek yiyemez, içemez, oturur bön gibi bakar ortalığa hani kendimden biliyorum yalan yok.
etraftaki bira şişelerinin şakırtısıyla ve arkadaşın sitem dolu sualiyle karşıladığım sabah. diğer ev arkadaşımın fırına attığı pizzayı fırını çalışır vaziyette bırakarak unutması, ardından sızması. demekki neymiş; alkol her belalığın anası yangın tehlikesi ve gelecek ay bizi bekleyen kol gibi elektrik faturası. çok güzel bir başlangıç bence yeni yıl için. zaten pek bir beklentim yoktu.
vücut fonksiyonlarının geri kazanılmasına çalışılan zaman dilimidir.
yılbaşı yasaklansın lan ne biçim partiydi o öyle klasjdalksdjasdlk 2010 senin de aq...
uyandım. off! daha güneş doğmamış! saat 09.00! gökyüzü gri! kuzey kutup dairesinde olmak vardı şimdi, belki izlanda! fiyordlarda björk şarkıları. belki de kingfisher sky! evet kingfisher sky, bu sabahı anlamlı kılabilirdi. off! yine yağmur yağıyor. işte bu en azından güzel bir haber. odam mı? almış başını gidiyor. "bırak öyle kalsın bir süre la paz" aynen öyle. bir ara el atacağım ama. kolalar, meyve suyuları, romanlar iç içe. baudelaire görse kesinlikle beni dışlardı o derece. les fleurs du mal'in etkisi olduğu bir sabah. herkes uyuyor, şehir uyuyor. bu anı seviyorum!
charles baudelaire bir yana dursun, caddelerde naif bir ezgi var. senfonik metal çalsa da bir yerlerde gidebilsem diyorum içimden. asfaltlarda su birikintisi. kimse yok! siyah ve gri hakim şehirde. gökyüzünde bir gösteri var. yavaşca bakıyorum. sonra devam ediyorum. merdivenler ben indikçe daha da uzuyor. within temptation çalsın şimdi! odamda buluyorum dilimlenmiş ekmekleri. hiç omlet yapasım yok şimdi. 3-4 dilime çikolata süreceğim bu sabah. meyve suyunu elimin tersiyle itiyorum. kola içeceğim. sabah sabah kola, evet!
pencereden dışarı bırakıyorum. hala bir dinginlik var! kola bitmek üzere. danışmaya ineyim. kimse yok benden başka! sanırım bu sabah bir manyak benim. banane! belki birileri vardır. evet! latin birisi gözüme ilişiyor. fernando bu. offf! yorgun bedeni gözlerimi fazla yoruyor. "n'aptın?" "sorma, dışarıdaydım" "belli, yeni yılın kutlu olsun" "sağ ol, senin de, la paz" sonra bir griliğe karışıyorum...
her yeni yılın ilk günü oldugu gibi bu da sıradan bir gündür. yeni yıl için dilenen dilekler beklentiler hepsi hikayedir saçmalıktır. dilemekle olmuyor, beklemekle olmuyor.
yılbaşını evde geçiren yazarlar için gıcık bir sabah olabilme ihtimali yüksektir. zira dün geceyi dışarda çılgınlar gibi eğlenerek geçiren arkadaşlarının yılbaşı maceralarını dinlemekten gına gelmiş bünyeler olabilir.