21 aralık'ta son bulan maya takvimi'nin akıbetinden korkanların sığıngacı olan güzelim şarap köyü. hakkını vermek lazım ama çok çok çok iyi reklam propagandası.
aralık ayının yaklaşmasından mütevellit mekandaki tüm oteller doludur.
Sebebi ise ; maya inanışı/takvimine göre 2012 aralık ayında kopacak olan kıyametten burası etkilenmeyecekmiş.*
meyve şarabı diye meyve aromalı şarap yapan firma.
şarabın sadece %20 si meyvedir. geri kalanı üzüm şırasıdır.
daha iyisi için: (bkz: küp vişne şarabı)
Bana göre alaçatı'dan bile güzel olan, meyve şarapları, güler yüzlü halkı, yöresel yemekleri ve inanılmaz güzellikte tam fotoğraflık evleriyle gönlüme taht kurmuş bir yer. Bugüne kadar gezdiğim en güzel yerlerden biri olarak hafızama kazındı. Yoluuz düşerse mutlaka uğrayın.
Ha bir de bugün orada bulunurken bir anons yapıldı megafonlardan. ingiliz bir çift, türk düğünü yapacakmış bu hafta orada ve tüm halk davetliymiş. Çok ilgi çekici bir şey bu başlı başına ama olayı komik hale getiren lu oldu. Anons bittikten sonra ablamız -Tahsin yaramazlık yapma len orda- diye çocuğuna çemkirdi megafondan. Epey güldürdü bizi sağolsun.
izmirin selçuk ilçesine bağlı şaraplarıyla meşhur bir köydür. selçuğa 8 km uzklıkta olup selçuk garajından minibüs seferleri vardır. her sene eylül ayında şarap festivali yapılmaktadır. gidip görülmesi gereken bir yerdir.
Dün gittim. Pek bi numarasını göremedim. Haziran ın pek sıcak olmayan sıcağında eriyen asfaltla asfaltlanmış 8 km lik aslında tek şerit ama iki şerit olarak çalışan bi yoldan çıkılıyor.
Halkı, esnafı gelen misafirlere karşı sıcak ama olayları sadece para. O sıcaklığın hemen arkasından "şunu almayacak mısın bunu almayacak mısın" a bağlıyorlar.
Kliseye çıktım. Klisenin içi bildiğin terk edilmiş inşaat. Inanılmaz. Insan biraz düzenler içini.
Klise bahçesi olmuş sana çay bahçesi. Iki bardak karadut 8 lira. El kadar bez bebek 5 lira.
Bi araba japon turist vardı. Çok acayip insanlar. Japonya nire şirince nire.
yolunu asfaltlamışlar ama şimdiden erimeye başlamış şirin bir köy. eminim asfaltı yaptırırken kaliteli malzeme üzerinden gösterilip gerekli(!)kısıtlamaları yaptıktan sonra yapılmış asfalt. o yol temmuzda ne hal alır düşünmek istemiyorum.
devletin kontrolörleri yok mudur? iş yapanı, kontrol edeni tırt ise bu devlet ayıbını görmekten aciz midir? hiç bir devlet yetkilisi o yoldan geçmedi mi, o yolun ağlayan asfaltını görmedi mi?
dün gittik, en son 15 yıl önce falan gitmistim, degismis haliyle, ama güzel yine adı gibi bir köy iste. şarap fiyatları 12-18 tl arasında degisiyor, oturdugumuz yerde türk kahvesi 2 tl'ydi. çöp şiş 11 tl'ydi falan. şaşırdım bu fiyatlara, çok daha pahalı diye düsünüyordum. bir de tattıgımız sakız reçeli vardı ki yazarken yutkunuyorum, ama aldırmadı hatun kişi, ben yapamam ki kurabiye falan diyerekten. çok dertliyim, bir dahakine alıp kurabiyemi kendim yapmazsam..
sokakları şarap kokan, dar bir sokaktan yukarı çıkarken küçük ve viran edilmiş bir kilisesi olan, şu an yerini tam olarak hatırlayamadığım ama kiliseye yakın bir yerde dilek çeşmesi bulunan, sokaklarında şalvarlı tombul teyzelerin el emeği göz nuru el işlerini sattıkları, ölmek için seçtiğim köy.
şirince ile ilk tanıştığımda * bu kadar popüler değildi, son zamanlarda çok fazla seveni var. bilinmesini istenmeyen yerler vardır ya benim için de şirince öyle bir yerdi. hatta son gidişimde gördüm ki çok şık bir butik otel açılmış. çok fazla turist ziyaret ediyor köyü. talebin artması ile doğru orantılı olarak daha fazla şarap üreten şarapçılar, kaliteyi muhafaza edememişler ne yazık ki. şarapları eskisi kadar iyi olmasa da, emekliliği yaşayacak az yerden biridir.
en güzel böğürtlenlisi diye böğürüyor insan ta ki yaban mersini şarabıyla tanışana kadar. kış mevsiminin en çok tüketilesi içkisi şirince'nin meyve şarapları olsa gerek.
daha bu sabah kahvaltı için orada bulunduğum, izmir'in selçuk ilçesine bağlı eski bir rum köyü. şaraplarıyla ve otantik evleriyle ünlüdür. yılın dört mevsimi yerli ve yersiz* turistleri ağırlar. izmirliler içinse şehrin curcunasından biraz olsun uzaklaşmak için birebirdir.
dükkanlarda şarap tadarak gezerseniz 1 şişe şarap içmiş kadar olursunuz.
bir rivayete göre en güzel şarap; böğürtlen, kavun ve mevsiminde şeftali şarabıdır.
anneannemin evine yakın olması nedeniyle her sene bir kez uğradığım sevimli köy. insanları çok sıcaktır ve şaraplarıda bir o kadar güzeldir. özellikle bir karadut şarabı vardır ki içerken nasıl gittiğini anlamazsınız. benim diğer favorilerimde kavun, böğürtlen ve yaban mersinidir. her sene mutlaka bir şişe karadut şarabımızı alır ve döneriz. geçen sene fiyatları 10 liraydı ama bu sene 12 lira olmuş.
şirincede ilk yerleşmeler 19. yüzyılın ilk yarısında başlamıştır. buraya gelen ilk rum'un adı hacı panayot idi. rahatları kaçmasın diye "köyün nasıl?" diye soranlara "çirkince" diyor ve köye göçü engellemeye çalışıyordu. işte bundan dolayı adı türkler arasında çirkince idi.
"2000'li yıllarda selçuk" adlı çalışmadan.
ayrıcana burda kahvaltı yapmayı tavsiye ediyorum yapmış biri olarak. 4 kişiydik ve 1 kişilik kahvaltı söyledik resmen fazla geldi, envai çeşit reçeller ismini bilmediğim gubidik besin öğeleri felan.
ulaşmak için yol kenarındaki uçurumlardan insanın ödü kopar. bir de dardır o yollar. otobüsle falan da çıkılabiliyor ve nasıl izin veriliyor anlamış değilim. düştük düşeceğiz gibi...
fakat ulaştıktan sonra o heyecana değiyor. muhteşem doğa, arnavut kaldırımları, tertemiz havası, evlerin sıralanışı, şarapların sıralanışı ve ''al beni al beni'' diye bağrışmaları falan. severim orayı ben ohh miss.