--spoiler--
şiir çıkmazdadır. bütün şiir yazanlara, edebiyat yazanlara hatırlatmak gerekir: şiir çıkmazdadır. çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır, toplum değişiyor, insan değişiyor, insanın yeri değişiyor, insanın ilişkileri ve sorunları değişiyor. ülkemizde en azından birtakım kavramlarla yeni yeni karşılaşıyoruz. şiirin en azından artık bir avunma, oyalanma değil, bir saptama, belki bir önerme olduğu anlaşılıyor.
insanın doğasıyla şiir değişiyor. bu değişme ancak değişmenin ve değişenin, eskimenin ve eskiyenin farkına varmakla izlenebilir. bilgi şartı yanında bunları ayırt etmenin asgari bazı sağlam bir duyarlılıktır.yüzyılımızın bütün gereçleri de bunu sağlamaya elverişli üstelik. 1930un eksik idealizmi 1940 realizmi ve 1950nin hastalıklı romantizmi ile bugünün insanın betimlemek mümkün değil.
çünkü insan çıkmazda. ama bütün sorun bir çıkmazın bilincine varmakta. şiirin çıkmazda olmadığını düşünenlerden yana değiliz.
çünkü bu çıkmaz; bilince, bilgiye, uygunluğa, çağdaş şaire ve insana yeni bir imkandır.
diğer yazma biçim ve biçemlerine kesinlikle benzemeyen edebi eser türü. yazması ile okuması, anlaması ile tartışması bambaşka masalların adıdır. ama azalmaktadır. çünkü içimizdeki koskoca orman yanmaktadır.
ruh işidir. tanımı yıllar evvel izlenmiş Dead Poets Society 'de robin williams tarafından sembolik şekilde anlatılmıştır.
yoğun hissediş, mühim ön koşul.
şiir diyince aklıma can yücel, can yücel diyince de o şahane eseri gelir.
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,Senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak."O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
istemeden de yazılan, ilham perileri denilen arkadaşların ziyareti sonucu ortaya çıktığı savunulan, sanatın toplum mu yoksa sanat için mi, oldugu kaygısını taşımayan yazılı eser.
inan bana unutursun her ne olursa olsun
Bilemezsin sen daha narin bir çoçuksun
Söyleyemezsin unuttuğunu inan unutursun
Unutursun sen daha narin bir çoçuksun
inan bana unutursun her kim olursa olsun
Baban bile olabilir bu hatta annen bile
Kardeşin bile olabilir bu sevdiğin bile
Alıp götürür seni zaman herkese yaptığı gibi
Sakın üzülme yemin ederim unutursun
Bı bakarsın otuzunda
Bi bakarsın evlenmişsin
Hatta çoçuğun olmuş turkuaz gözlü
Unutursun canım unutursun gülüm
Ne olacak yok mu sanki benden
Yahu sanki tek şair ben miyim
Sana açık saçık severek şiir yazan
Altı üstü bi adam bir de yüreği atan
Unutursun güllüm unutursun unutursun inan
Kolay olmaz elbet aklına gelir insanın
Belki bır yıl en fazla bir ömür sürer
Unutulup gitmesi bu adamın
Ya sen unutulurmusun sen ???
Sen de unutulursun güllüm benim
Bu unutulmak sana mahsus değil dir
insan yaşadıkca unutuverir
inan bana unutursun her ne olursa olsun
Bı bakarsın günün biri istanbulda
Bir gün benzer tarih 5.7.9 a
Karşılaşmışız
Hatırlarsın canım hatırlarsın gülüm
O kadarda unutmadık deriz içimizden
Kim bilir ne olmuş ikimizden
Dedim ya düşün çoçuğun olmuş
Elinde yüzü sana bakan bir çoçuk
Belki benim elimde de bir kız çoçuğu
Güzel mi güzel hatta belki adı senın adın;)
Haberin yokmuş bir düşün
Unutulur canım unutulur gülüm
inan bana unutursun
inan bana bende unuturum seni
Belki bir yıl en fazla bir ömür sürer
Ama unuturuz inan ölünce herşey biter
bugüne dek hiç bir üstadın tanımının birbirini tutmadığı ucu açık bir olgudur. yaşayandır, yaşlandırandır, güldürendir, ağlatandır, düşündürendir. sınırı olmayandır. şairinin sanat anlayışına göre sınırları çizilmeye çalışılandır. çoğu zaman eleştirilendir. hatta son dönemlerde özellikle türk şiiri konusunda '' şair çok şiir yok'' yorumuna gark olan duygu, mantık, felsefe düşüncesi, şekli ve biçimidir.
şiirde imge manyağı olup çıkmış tonla insan geziyor şu sıralar ortalıkta. hiçbir çağrışım yaratmayan hatta insan zihnini zorlayan-sarsan, manasız imgelerle yenilik yarattığını sananlar ağırlıkta. ifadeyi manaya feda etme modası, adeta sadece iç güdüleri etkilemeye yönelik gibi duruyor.
bilinen sözcüklerle bilinmedik sözler kurmaktır. şiir kadar değişik tanımları kaldıran başka bir sanat yoktur belki de. bu konudaki güçlük, dilin, bir anlaşma aracı olarak kavram-nesne ilişkisi olmasından kaynaklanır. düzyazının ne zaman, nasıl şiire dönüştüğünü bir giz gibi görme eğilimi sanırım bundandır. dil, belki de, başlangıcında şiirdi, söz şiirden çıktı. bu açıdan bakarak, bir şairi en çok düşündüren konu, sözle şiir arasındaki ilişkidir dense, yanlış olmaz. şair kimi zaman sözün en arı alanına iner, kimi zaman da onu çığırından çıkarır. ikisi arasında bir gidip gelmedir şairin olayı.
Koş ey biçare! Koş! Arkana bakmadan, durmadan koş!
Belki kaçabilirsin böylece hayatın gerçeklerinden.
Belki kurtulabilirsin böylece kafanın içinde yankılanan seslerden.
Nereye gittiğini bilmene gerek yoktur koşarken.
Tek amacın uzaklaşmaktır zaten.
Bilinçsizce uzaklaşmak her şeyden...
Kaçmaya çalışırsın hayatın kendisinden.
ilk anlar her şey güzel gider üstelik.
Her bir adımında biraz daha ardında kalmaya başlamıştır hayatın gerçekleri.
Biraz daha soyutlamışsındır bu dünyadan kendini.
Aklında ne geleceğin kaygısı kalmıştır
Ne de duygularını ifade edemediğin kızın adı...
Her şey geride kalmıştır artık.
Kalkmıştır etrafını saran o karanlık.
Bırakmıştır aleyhine konuşmayı içindeki o lanet olası sanık!
Attığın her adımda biraz daha rahatlamak...
Aldığın her solukta biraz daha unutmak...
işte tüm isteklerin bu kadardır.
Tüm amacın bu uğurdadır...
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, süremez ya...
Vücudun yorulmuştur, devam edemeyecektir bu kaçışa.
istemezsin inanmak buna...
Hayır! Durmamalıyım! Koşmalıyım! Koşmalısın! gibi emirler yağdırırsın aklına
Dinlenme vakti gelmiş bir vücuda tüm bu sözler ne fayda...
istediklerini yerine getiremez kalbin
Bir kez daha yenilmiştir benliğin
Kaybedişlerine bir çizik daha atmak zorunda kalır elin...
Sessizce oturursun bir yere
Sessizce başlar yaşlar gözlerinden süzülmeye...
Tekrar gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksın
Tekrar gerçeklerle yaşamak zorunda bırakıldın!
Bu sefer kalbin oldu yarı yolda bırakan seni
Bu sefer çok kararlıydın oysa ki...
Ey biçare... Akıllanmayacak mısın sen hiç şu kısacık ömründe?
Ayakta duramayacak mısın kendi kendine?
Gelecektir elbet o günler de...
Gülecektir gözlerin bir gün senin de...
O günleri buluncaya kadar...
Koş ey biçare! Koş! Arkana bakmadan, durmadan koş!
Belki kaçabilirsin böylece hayatın gerçeklerinden.
kayıtsız ve şartsız bırakıldım,elimi tutmadılar;
yine.
yükselirken dozu mutluluğun damarlarımda,şah'a dayandı.
sen sanmıştım,gurursuzca kandırmışım kendimi yine.
belirsizmiş işlemin sonucu,farkına vardırılmak zor bi andı.
evet yine küstük hayat sana
ama biliyorum ki umrun değil "nereye gidersen git"diyorsun,
farkettim artık konuşmuyorsun bile.
verdiğim nefes hüzün dolu,
bu sen misin?
oynayan aynı bu 4 perdelik oyunu
biraz başka rol kapayım diye zorlandı bünye
doğarsın,büyürsün,ölürsündü 3 perde.
tahmin zor değil,görmedi beni içim acırken bile
hep oscarlıktı bu tek kişilik "yalnızlık" oyunum..
kendine has teknik kurallarının olması bir yana artık tabiri caizse ortalık malı olmuştur. bu yüzden şiirin ne olduğu değil, ne olmadığı tartışılmalı ve insanlara açıklanmalıdır.
duyguları en güzel ifade eden, kelimelerin büyüsüyle insanı bir anda hüzünlendirip bir anda güldürebilen, ruh halini değiştiren, edebiyat dallarından biri.
batıda da, bizde de, şiiri denemeden, öteki türlerde doğrudan tanınmış yazarlar göstermek hiç de güç değildir. ama şiir, sözcük kuyumculuğu olduğuna göre, bu deneyimden romanda, öyküde, oyunda yararlanılabileceği söylenebilir; ancak bu, romanın, öykünün, oyunun şiirden çıktığı, çıkacağı anlamını taşımaz hiç de. tam tersine, bütün yazınsal türler, ancak kendilerine özgü temeller üzerine kurulabilir. t s eliot'un koşuk oyun denemesi, geleneği yaşatmak kaygısından kaynaklanıyordu ve düz söze güvensizliğini yansıtıyordu. oysa ahmet muhip dıranas, oyunlarında, kişilerini kendi şiiri gibi konuşturmak hevesinden kendini alamaz. necip fazıl kısakürek de bu eğilimi taşır.
hermann hesse'e göre; şiir, dünyanın benliğe yansıması, benliğin dünyaya cevabıdır. tamamiyle bilinen bir yalnızlaşmanın, bilinci, şikayeti ve oyunudur.
şekilden çok şekilci insanlar beni eden sinir
kafiye kaygısındakiler eden şiiri kötü
gören eden yok aslında önümüz açık
hep geri duvara yaslanmış unutamayan dünü
ağlamayanı yok insanlardan doğanı, kadar ölene
belki bu yüzden kıskanılır gülene, birinin ölümü
nasıldımcılardan çok neyimciler bizi eden sinir
hep geri duvara yaslanmış unutamayan dünü.
bir isim bulmaktı sevdamıza tek gayem
belki bir yol aramak çığırından çıkan topraklarda
bir nefes, bir heyecan ya da yaşanmamış bir roman
küçük bir çocuğun elinde can çekişen bir arı kuşu gibi
durduğu mahkumiyeti bozmaya yelteniyordu kalbim
ve sevda bir dağ gibiydi hınca hınç
yelkenlerini açmış bir gemi gibi süzülmek göklerde
ve uzatmaktı elimi sensizliğe doğru
''dur'' dedim kalbime ama duymazdı ki serzenişlerimi
belki isyanı banaydı onu hapsettiğim için
belki koşmak istiyordu senin kollarına
ve coşmaktı tek amacı
küçük çocuğun elindeki arı kuşu gibi
ağlamak..
ağlamak yetmiyordu ki beni sana getirmeye
çaresizliğimi, acizliğimi bile anlatamıyordum
ya da dinlemek istemiyordu kalbim kim bilir
koşuyordum umarsızca ve yalın ayak
ama sana yaklaşmak istediğim her adım
sanki beni daha uzak kılıyordu
ve daha imkansız oluyordun gecelerimde
şimdi ölüm vaktim gelmişti
mezarımdaki kelebekler gibi
ben de kanat çırpacaktım belli ki sana
ve kırık bir aynadan baktığım solgun yüzüm
biraz olsun şenlenmişti
sana koştuğum çorak topraklarda
ve ölmüştüm
çünkü ölmek büyütecekti bu körpe bedenimi
kalbimde kocaman bir kadın
ve ruhum çocuklar misali hür ve şen
ağlamak yoktu artık
''ağlamak çocuklara mahsus'' derdin ya her zaman
şimdi gülmek ve heyecan vardı senin kollarında
topraktın benim için
sımsıkı saracaktın bedenimi
ve ölmek
ve sana kavuşmak yeniden doğar gibi
ve...
ve yine coşmak, yine sevdalanmak......