Bürünür ahengine senli vakitler
Rengâhenk olur dokunur kalbe
Düş tepeleri ardından doğan güneş
Tel tel olur harelenir saçlarında
Eğilir söğüt dalları gölgene yoldaş
Cıvıl cıvıl kuşlar gönlüne sırdaş.
Bilgeliğin ışığı gözüküyor artık saçlarımda
Oysa bilmiyorum hala kendimi bile
Boşluk hissi var hala kendimden kaçışlarımda
Söyleyemedim cümlelerimi gelmedi dile
Bir akşamüstü cümlelerim gözlerini doldurduğunda
Bir son sarılma ki benim için hayattan yenilmiş bir sille
Küstüğüm günler aylar, her yeni takvim yapraklarında
Sana dair habersiz günler oldu benim için çile
Bir baksan bomboş bir kutuyum atılmış bir köşeye
Bir baksam kendince hapsolmuş beynim yokluğuna
Sabahları ilk ışık vurunca odamdaki biçare perdeye
Açılır gözlerim yine sensizliğe alışmak uğruna
Bir baksan benzerim yolunu tutmuş avareye
Bir baksam ölüm derim bu kekremsi suskunluğuna
bayan aşığı ile büyükada koyunda,
bay almış metresini gezer hünkarsuyunda,
orospuluk alçaklık var hepsinin soyunda,
haya namus kalmamış rezalet diz boyunda.
Bu acının tarihi yok bedelsiz çekilen meşakkatten gelme
Vurdumduymaz senelerin semirttiği kalabalıklar içinden
Kötülüğü kanıksamış idmanlı insafsızların arasından
Gölgene küfür edip cisminden korkanların aynasından
Bu acının tarifi yok hasbelkader açlıklardan gelme
Yiyip doymaz oburların yücelttiği saçmalıklar içinden
Haksızlığı yurt edinmiş istilacı hodgamların arasından
Kendine yakışanı sende görmek istemeyenlerin aynasından
Bu yangının geçesi yok
Bu yazgının seçesi yok
Hayat denen meşgulenin yarınlara hevesi yok...
Can içerde mahpus
Söz dilde gardiyan
Körükler yüreğini
O dinmez feveran
Yutkunur mecalsiz
Dil avaz dil çaresiz
Baskın vermiş geceye
Haber düşmez heceye
Dört bir yandan kuşatmış
Boğuyor bilmeceye.
Bu terkediş mevsimsel dal dökümü
Göverir gövdesinden taptaze umutlar
Duran ölür susan biter giden gibi
Gelen bilir artık senin kıymetini
insan bu güdümü kendinden menkul
Sanır kazandım hayli yol aldım
Sırra kadem basar nafile serzenişler
Ömrün her anında pusuda terkedişler.
Orhan veli nin dediği gibi iş olsun diye yazdığımı fark ettiğimden beri elime kalem almıyorum. Artık fantaziye kaçıyorum. Örneğin bana bir kelime bir sayı bir isim verin 5 dk sonra ne oluyoruz anasını satayım dersiniz? Duygu ? Benim duygum muygum yok ulan modunda .
Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
Ellerini yıkıyor uzattığın ne varsa
Otuz boğum ile on adet parmakta
iki satıh bitimi irade bildirimi
Bazı yumruk olur öfkenin temsili
Bazı açık kalır hasretin bekçisi
Kimi tetik çeker katleder merhameti
Kimi avuç avuç affeder nedameti.
Niye yazıyorum ki bunları.
içimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim.
Yine de anlatıyoruz ama.
Bizi farkedince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım.
Gelecektim.
Ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim.
Ona böyle yazdım.
Merhametle bakarak gülümsedim.
Görünüşü acımayı da zorlaştırıyor insana...
Servi gölgesi çınar heybeti
Çardakta koruk üzüm tanesi
Dalda boyverir zeytinler
Tarlada başak buğday
Ay ışığına rağbet etmez ay çiçekleri
Gündüzün güneşin çocukları
iğde çiçeği kokusunu bindirir rüzgârın terkine
Uzun uzadıya yol boyu esas duruşta kavaklar
Toprağa yakındır bostan güzelleri çilek karpuz
Fesleğen mor menekşe sıklamen sümbül saksısını yadırgayan kadife çiçekleri
Söğüt su yanında evladiyelik
Kayın süslü gelin göze güzellik
Meşe dağ kaçkını çam gizli ortağı
Katıktır muhabbete çay ve fındık
Pancardan çıkan şekerse katık
Yamaçların rengahengi kır çiçekleri
Rahiyası bir başka yarpuz kekik nane reyhan
Gücenmez misalen elma ağacı
Eğilir cömertçe toprağa dalı
Yüksünmez hakeza ceviz fidanı
Serpilir zamanla durur meyveye
Nihayet topraktır özünde vatan
Kök salana dik durana en güzel imtihan
dağ başında bir avcı kulübesi
yerler diz boyu kar
ocakta ateş
dışarda rüzgar
hadi gel
önce sevişmeliyiz uzun uzun
yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
bütün vücudunu santimetre karelere ayırıp
birer birer öpmeliyim
ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
böylece ölmeliyiz
aradan yıllar geçip
bizi buldukları zaman
etlerimiz çürümüş olsa da
kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
hadi gel
nefes almak hüner değil
seninle ölmek istiyorum...
''Seni kimseler anlamayacak,
Kimse seninle kendini bir tutmayacak,
Çağdaşı olanın vay! haline
Çağ aşılacak dağ aşılacak ama
Kurtulanlar kalanlara can taşımayacak.
Oportünist zamanların kıskacında,
Ördüğümüz ipliklere ilintili hayatlar,
Kopsa duyulmayacak boğsa görülmeyecek,
Yarının taziyesi şimdiden sunaklarda,
Feryadın az ötesi hain lain tuzaklarda.
Sinsidir dünya günübirlik oynaşır,
Hamiline acımaz ateşini harlatır...''
arkadaşlar ben iddia ediyorum ki mehmet akif ersoyu geçtim isaac nevtun, voltaireden bile daha iyi şiir yazıyorum. evet evet. bildiginiz. bunlardan bile iyi şiir yazıyorum. bakın şimdi bi tane hemen dogaçlama yazcam,
bir menopoz sarmaşığıydı seni benden ayıran
gözlerinde gördügüm o ışık mutabık yakamoz ışığıyla
içtiğim ayran ve annemin sütü geliyor burnumdan fitil fitil
ve yaklaşıyorum sonsuzluga kendimi uçuruma dogru itip itip....
ahhh diyorum sonra, malifisenta, beni neden sevmedin?
oysa gözlerindeki o kıvılcımın ben degil miydim sahibi?
bu ne güzelliktir Ya Rabbi, hayran kaldım ona lakin
o anlayamadı benim kurdugum bu sözleri....
şimdi bunları alıp ramiz karaeskinin şiiriyle karşılaştıralım.
"Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu
Kimi dalkavukça sözlerle
Korkaklar öpücük ile öldürür
Yürekliler kılıç darbeleriyle
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlı iken
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
Kimi yeterince sevmez
Kimi fazla sever
Kimi satar
Kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez"
bence gerçekler gün gibi ortada.
ha bu arada ergenligimde şiirden igreniyodum. nedendir acep.