Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Örnek Alma çiçek çiçek dolaşan arıyı
Sonra Pilin erken biter sikemezsin karıyı
Mutlu edersen gerdek gecesi taze gelini
Minnetle öpecektir her sevişmede elini
Olmuşu dururken yeme meyvanın hamını
Helali varken sikme namahremin amını
Yemeklere tat verir bir kaşık salça
Erkeği baştan çıkarır yuvarlak kalça
Elinden düşmez tası tarağı kadının
Baş tacı ederyeterki iyi çalışsın yarrağın
Ormana hayat verir diktiğin çam
Ömrüne ömür katar siktiğin am
Kırışık pantolonu düzeltir ütü
Yarrağı dimdik eder kadının götü
Kadının her yanı misler gibi kokmalı
Yarrağı götten önce sulanmış ama sokmalı
Pencereni açık koyma merdiven dayarlar
Amını sokağa bırakma yakalayıp koyarlar
Yatağa girmeden önce kadını bi güzel yıka
Onu mest etmek istiyorsan 3 deliğide tıka
ArAma her amcıkta var mı diye bir pire
Sonra talim edersin yıllarca otuzbire
Kadının vücudu tatlıdır benzer kovanda bala
Aklın varsa her noktayı bir güzel yala
Bilki dokuz nefsi vardır yataktaki kancığın
Hepsini doyuramazsan gider yataktaki amcığın
Önemli olan senin değil kadının istediği andır
Dünyadaki en tatlı şey iki bacak arasındaki
amdır
Mala mülke güvenme ona her avrat gelir
Sana ayda yılda dostuna hergün verir
Geleceğinle bol keseden harcama belini
Sonra kullanmak zorunda kalırsın elini
Bozulsada arada sırada evinin dirlik düzeni
Kadın aldatmaz kendini iyi sikeni
Her kurşun önüne atma torban darıyı
Sonra başkası siker elindeki karıyı
Kırkından sonra sanma kendini zampara
Amcık şöyle dursun bu günlerde göt bile para
Kadını kadın yapan götü değil önündeki amdır
Üzüm üzüme baka baka kararır
Kadın Yarrak yemezse susuz kalır sararır
Pili tükenmiş erkek erken uykuya dalar
Yarraksız kalan amcığı evin köpeği yalar
Olsada başında oyalı yazma
Yatağa girince kadına az gelir kazma
Sahip çık gece gündüz bağ bahçe bağına
Yoksa acımadan koyarlar o güzelim amına
Şehvetli kadını memesi herzaman diktir
Arzuzusu ve isteği bilki herzaman siktir
Sen sen ol her karıyı koynuna alma
Amını sikmeden götüne yakın olma
Kadını acele etmeden usul usul soymalı
Amına hemen değil gıdım gıdım koymalı
Yırtığı söküğü sağlam iplikle dik
Mutlu olmak istiyorsan kadını iyi sik.
hoş geldin!
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
çizebilseydim,
bahar olacaktı yüzün
yazabilsem,
en uzunu şiirlerin
olmadı, beceremedim
adını duvarlara yazacak çağım da
çoktan geçit benim.
yasak sevdamın
gözaltı tarafı
çaresiz,
seni yüreğimde erittim.
ama yine de
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
seni olmadığın zamanlarda da sevmiştik,
olmadığın baharlarda da
ama hiç bu kadar telaşlanmamıştık.
beklememişiz üstelik birbirimizi
birlikte ıslandığımız yağmurlarımız yok
ne kavgalarımızın adı bir olmuş,
ne dost diye baktığımız yüzler
ayrı ayrı akmış göz yaşlarımız.
ben, asırlardır okşamamışım yanağını,
senin yüzün ağlamaktan yorulmuş
ama yine de
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
bir, yüzün vardı görmediğim,
bir, sesin
hiç duymadığım
kokunu çiçeklerle tanımlayamazdım.
dokunmadım, bilemezdim
ellerinin beyazlığını.
hangi şarkının neresinde,
hangi şiirin en sevdalı sözünde
çıkacaktın, bilemezdim.
dilimin ucundaydın hep,
işte; şimdi düşüverdin!
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
ağır ağır çıkılan bir merdiven yok
eskittiğin yıllardan değil,
sızlayınca yüreğin, anlıyorsun:
yine gecikmişsin
sen, yeni yeni öğreniyorsun sevmeyi,
bense çoktan düşürmüşüm aklıma ölümü.
gönlün bedene baş kaldırdığı yerdeyim
ama yine de
hoş geldin,
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
unuttum, bana ne vakit gelmiştin,
saklayacaktım seni.
yüzün gözümde kalacaktı.
bilmeyecektin böylesine sevildiğini.
uykusuz gecelerimde büyüyecek,
sensiz sabahlara uyandığımı duymayacaktın
olmayacaktın sıradan
eskitmeyecektim sevdamı
yoksa yine mi beceremedim?
ama yine de hoş geldin,
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
ben, bir bu dağları eskitemedim,
bir de sana düşmüş yüreğimi
gittiğim yolları hiç hesaba katma!
düşünü görmediğim uyklular zaten haram.
gökyüzünü boyayacak zaman da kalmadı
haydi sar kolarını
ayrılık diyeceğim,
dilim varmıyor
daha yeni söylemiştim;
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
saatin zembereği boşaldı.
bodrumlu balıkçı ismail
çoktan denize açıldı.
antalyada barlar kapanalı
yaklaşık bir saat,
karsta saçakları çatıların,
hala buzları taşımakta.
ve ben hala üşümekteyim
sensizlikten.
düşlerimi hiç terketmedin
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
deniz tuzunu saklıyor.
çizdiğim beyazlarda
karlar çürüdü
suyumuz ekşi,
gönlümüz kırık.
sevip de kaçanların hiçbiri,
yüzyıllardır yakalanamadı.
firarinin umudu tükenmiyor,
yaşamadan bitmiyor kör olası
ama yine de
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
bu hikayenin gecesini uzun yazdım
bir tek, elin kalacak elimde.
sıcak tut, söndürmesin terim.
kapat gözlerini,
sabahı geciktirelim
yorgun olduğu kadar
suskundu gönlüm.
senden evveli anılara yükledim
sevdaya dair ne varsa duyduğum,
yetersiz şimdi.
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi
ne nazım benle içti,
ne cahit sıtkı
onlara geciktiğim gibi
geciktim sana da.
yaşını yaşıma erdirip bir yol,
yazılan onca şiiri,
tutulan onca şarkıyı
ne yaparız şimdi?
ikinci perde deyip yeinden başlayamam ki!
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi
bir tarafımızı eylülde budamışlardı,
kalanı, sevdana kurban
içtiğim içkiye seni düşürdüm,
bu akşam gözlerimi
küllükte söndürdüm.
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
yaşlı yüzümü değdirmek için yüzüne,
ilişmek için gözüne,
ben yaktım ışıkları
uzaktan sevmenin çok ağırmış faturası.
düşünsene, nasıl uzun beklemişim
bağışla sevgilim, ben geciktim
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
korkunun bittiği yere
yazdım adını,
dağların en kuytu yerine
sonsuzluk değildi beklediğimiz,
bir parça mutluluk diye diretmiştik.
çok mu geldi bilmem ki
tanrının gözüne
ama yine de
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!
eskidi saatler.
zamanı geldi,
yeniden düşmeliyim yollara
geceler sırtımda,
cebimde sevdalarım
yardan öte söyleyecek
sözüm vardı benim
düşlere saklamalı şimdi yari,
uyanmamacasına!
yükselmeli ateşim,
kanamalı, sıkmaktan
avuç içlerim.
terleyip atmalıyım içimden seni.
kimseler bilmemişti,
görmemişti gelişini,
benden gidişindeki gibi
ama yine de
hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi,
hoş geldin!