candan erçetinin şarkısı bu şehirden kaçmak isteyen insanın döndüre döndüre dinleyebileceği nadide şarkılardandır. Yorgun, gitmek isteyen ama gidemeyen insanları anlatır ne de güzel anlatır.*
ezginin günlüğü'ün oyun albümünde, konstantin kavafis'in şiirinden bestelediği olağanüstü güzellikteki şarkısı. sözleri de söyledir:
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir ardından gelecektir
sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
aynı mahallede kocayacaksın
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir arkandan gelecektir
aynı evde kır düşecek saçlarına
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
medeniyetin oluşum mekanıdır, medeniyet şehirliliktir hem etimolojik, hem sosyolojik olarak... şehirler kendilerine özgülüklerini yitirdiklerinde devasa köylere, çoklu gettolara, mega köylere dönüşürler; istanbul gibi...
şehir deyince, mehmet ali kılıçbay'ın şehirler ve kentler isimli kitabı es geçilmemelidir...
aşklarımız da oldu
aptal yalanlarla son buldu
anladık ki aşk yoktu
zaten hiç olmamıştı
şehrin stresine dön
sakinleş git birkaç hap al
gözlerinin altı mosmor
uykusuzluk adama kor
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
karakolda dayak yedik
biz bu şehre yenildik
işkencelere direndik
biz bu şehre kinlendik
bu şehirdee
yoktur hiç bir mucize
bu şehirdee
yoktur tek bir mucize
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
böyle olamam,böyle yapamam
bu koşullar altında,senle olamam
candan erçetin'in söylediği, aralarda ceza'nın da eşlik ettiği bir parçadır.
büyük ihtimalle istanbul düşünülerek söylenmiştir.
gerçekten de öyle yaşanmış hikayeler vardır..
bu şehir insanı uzak kılmıştır. *
sözleri..
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Senin için yazılmış her şiir bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü verecem işte
Bu şehir benim bir demir atmış ki gönlüm yosun tutmuş
Limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu
Ne kadar uzağa gitsem de kopamadım
Ne kadar yakınsam ona
Ben o kadar uzağım ondan
Her taraf tuzak her bir yer yalan
Tutulmamış ki hiçbir söz
Hep yalan dolan var
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Gel bu şehrin havası böyle kalsın
Aynalar yalancıdır
Bu şehrin dört bir yanında ayna var alımlıdır
Bir kandırır ki anlamazsın
Verilen sözler unutulur
Belki yarına umut olur
Fakat bu şehir unutturur
Bazen hatırlatır ve ağlatır güldürür
Bir gün yaşarken bir gün öldürür
Bir türküdür bu duyduğun senin için
Dikenli gül ve yaşanacak bir gündür
Bu şehirde doğdum bu şehirde söndüm
Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım
Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım
Bir de şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle
Şehre inat dert üstüne dert koymayalım ayrılmayalım
Gönül bir bağlanmış ki sorma
Her güneşli gün ve her yıldızlı geceyi özler o da bizim gibi
Kardeşiz biz sanki, yağmuruyla ıslanan ağaç gibi
Kökünden bağlı kopmaz, özümdür o bilinmez
Sözüm var and içilmiş bir günde dört mevsimmiş
Bu şehir benim ve bu şehir bizimmiş anla
Pes etmedik umutla yürüdük işte her gün aynı yolda
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
Gel bu şehrin havası böyle kalsın, tuzakla dolmuş her yer
Yorulmuş tüm bedenler acep neden?
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden