Şair olmak kolay mı? Şairim diyen kişi kara gözden çok şey okuyabilecek hassas bir yürek taşımalı. Havadaki turnalardan yârini kıskanan hisleri olmalı. Kimsesiz kaldığında kaldırımları kendine dost seçebilmeli. Bir bülbülün muhrik nağmelerinde “Sus matem senin hakkın değil matem benim hakkım” diyebilmeli. Gözünüzü kapadığınızda şehri duyamıyor ve hatta aşk derdinden mecalsiz kalmışken “Allah’ım ne olur biraz daha aşk, daha da aşk…” diye dua edemiyorsanız o zaman hakiki manada şair değilsiniz demektir…
duygusal yoğunluğu yaşadığı anda adeta zihnine ayna tutup , yansıtma yaparak şiir ortaya çıkaran kişidir.
şiiri; insanın duygusal yoğunluğunu tam anlamıyla karşılayan bir kavram olarak görmüyorum.yansıtmadır. sebebi ise; dilin her zaman tam olarak düşünceye karşılık gelemeyeceği fikrinde olmamdır.. ne kadar uğraşılırsa uğrasılsın, zihinde oluşan düşünce aynen dile aktarılamayabilir. bundan dolayı şiir; şairin zihnindeki duygusal hareketliliğe çok benzeyen ama tıpa tıp aynısı olmayan bir eserdir.
''en uzaklardan en derin karları yararak ve en kasvetli fırtınaları geçerek kulübeme gelen kişi bir şairdi. bir çiftçi, bir avcı, bir asker, bir gazeteci, hatta bir filozofun gözü korkabilir, ama bir şairi hiçbir şey engelleyemez. çünkü şair, saf aşkla hareket eder. ne zaman gelip ne zaman gideceğini kim bilebilir? işi gereği her saat yola çıkabilir, hatta doktorlar bile uyurken...''
şair, san'atının olanca "nasıl" ve "niçin"iyle kelâm mevcelerini tasarruf cehdine memur...
şair, his cephesinden, daha ilk nefeste vecd çözülüşleriyle yere seriliveren bir afyon, tiryakisi; fikir cephesinden de, bu afyonu esrarlı havanlarda hazırlayan ve tek miligramının tek hücre üzerindeki tesirini hesaplayan bir simyacı...
şair ne yaptığının yanısıra, niçin ve nasıl yaptığının ilmine muhtaç ve üstün marifetinin sırrına müştak, bir tılsım ustasıdır.