27 yaşındayım. Hiçbir siyasi partiyi desteklemiyorum. Oy verme zamanı geldiğinde sandık başına giderken kime oy vereceğimi bilmeyerek gidiyorum.
Hiçbir siyasi olaya, toplantıya, mitinge, protestoya katılmışlığım yok. Belki utanç verici olsa da tüm bunlarla ilgili çok fazla bir bilgimde yok. Sanırım apolitik dedikleri bu.Vatanımı seviyorum. Aynı toprakta yaşadığım insanlarla barış içinde yaşamayı seviyorum. Din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet, sınıf, statü asla ayırt etmeden yaşamayı seviyorum. Milli maça çıktığımda göğsümdeki ay-yıldızı seviyorum. Ülkem için hizmet etmeyi seviyorum. Cumhuriyet'i seviyorum. Orada savaşmış nenelerimizi seviyorum. Atatürk'ü seviyorum, Ata'ma ve silah arkadaşlarına minnettarım.
Bir yerden şehit haberi geldiğinde, tv'de bir şehit anası ağladığında oturup hüngür hüngür ağlıyorum. Atatürk'ü çok seviyorum. Her maça çıkmadan önce dua okumayı, her gece uyumadan önce dua okumayı seviyorum. Şükretmeyi seviyorum. Dinimi seviyorum. Camii'ye gitmeyi seviyorum. Sevmediğim şeylerde var elbette. Günlük hayatımda Taksim'e gitmeyi sevmiyorum. Gitmiyorum da.Ancak Dün Taksim'e gitmeyi de sevdim. Orada gördüğüm insanların büyük çoğunluğunu da sevdim. Arada sağa sola saldırıp, amacı farklı olanları sevmedim tabii.. Yardımlaşmayı, bir olmayı, güvenmeyi, dayanışmayı, sevgiyi, saygıyı, duyarlılığı sevdim...
6-8 yaş arasındaki iki çocuğunun elinden tutmuş anneyi, 90 yaşında yürürken düşmemek için sağa sola tutunan dedeyi, daha aylıkken kucağında bebeğiyle gelen babayı sevdim. Ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyen 12-16 yaşındaki çocukları, herkesin eşit oluşunu, omuzunda maymunu motorunda Türk bayrağı olan abimi sevdim.
Sadece 1 ay önce, Kadıköy'de maçta belki de bana küfür edenlerden biri olan, boynunda Fenerbahçe atkısıyla 'iyi akşamlar kaptan' diyen kardeşimi sevdim. Tanımadığım ve bilmediğim çok fazla şeyi sevdim dün. Şimdi ise sevgi ve saygıyla çoğalmayı diliyorum..."
--spoiler--
--spoiler--
"1 ay önce, Kadıköy'de maçta belki bana küfür edenlerden biri olan, boynunda FB atkısıyla 'iyi akşamlar kaptan' diyen kardeşimi sevdim"
--spoiler--
27 yaşındayım. Hiçbir siyasi partiyi desteklemiyorum. Oy verme zamanı geldiğinde sandık başına giderken kime oy vereceğimi bilmeyerek gidiyorum. Hiçbir siyasi olaya, toplantıya, mitinge, protestoya katılmışlığım yok. Belki utanç verici olsa da tüm bunlarla ilgili çok fazla bir bilgimde yok. Sanırım apolitik dedikleri bu.
Vatanımı seviyorum. Aynı toprakta yaşadığım insanlarla barış içinde yaşamayı seviyorum. Din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet, sınıf, statü asla ayırt etmeden yaşamayı seviyorum. Milli maça çıktığımda göğsümdeki ay-yıldızı seviyorum. Ülkem için hizmet etmeyi seviyorum. Cumhuriyet'i seviyorum. Orada savaşmış nenelerimizi seviyorum. Atatürk'ü seviyorum, Ata'ma ve silah arkadaşlarına minnattarım. Bir yerden şehit haberi geldiğinde, tv de bir şehit anası ağladığında oturup hüngür hüngür ağlıyorum. Atatürk'ü çok seviyorum. Her maça çıkmadan önce dua okumayı, her gece uyumadan önce dua okumayı seviyorum. Şükretmeyi seviyorum. Dinimi seviyorum. Camii'ye gitmeyi seviyorum.
Sevmediğim şeylerde var elbette. Günlük hayatımda Taksim'e gitmeyi sevmiyorum. Gitmiyorum da.
Ancak Dün Taksim'e gitmeyide sevdim. Orada gördüğüm insanların büyük çoğunluğunu da sevdim. Arada sağa sola saldırıp, amacı farklı olanları sevmedim tabii.. Yardımlaşmayı, bir olmayı, güvenmeyi, dayanışmayı, sevgiyi, saygıyı, duyarlılığı sevdim... 6-8 yaş arasındaki iki çocuğunun elinden tutmuş anneyi, 90 yaşında yürürken düşmemek için sağa sola tutunan dedeyi, daha aylıkken kucağında bebeğiyle gelen babayı sevdim. Ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyen 12-16 yaşındaki çocukları, herkesin eşit oluşunu, omuzunda maymunu motorunda Türk bayrağı olan abimi sevdim. Sadece 1 ay önce, Kadıköy'de maçta belki de bana küfür edenlerden biri olan, boynunda Fenerbahçe atkısıyla 'iyi akşamlar kaptan' diyen kardeşimi sevdim. Tanımadığım ve bilmediğim çok fazla şeyi sevdim dün. Şimdi ise sevgi ve saygıyla çoğalmayı diliyorum....
basketbolu kötü oynayabilir. benim için hiç bir önemi yok. kendisi gerçek gs li dir. ömürlük sözleşme imzalamalıdır galatasarayla. bir nevi bülent korkmaz dır. yani efsanedir.
özellikle son 2-3 yılda kendini geliştiremeyen hatta eskisine göre daha da geriye giden basketbolcu. daha doğrusunu söylemek gerekirse avrupa'daki üst düzey basketbolun seviyesine çıkamıyor. bunu hem galatasaray'ın euroleague maçlarında hem de milli takımın uluslararası turnuvalarındaki performansından anlıyoruz. normal şartlarda galatasaray gibi bir takımın bırakın 1.-2. oyun kurusucu olmayı, 3.oyun kurucu olmayı bile hak etmiyor. yapabildiği iki şey var, havuza düşen ribauntları iyi alıyor ve çok iyi top çalıyor. ama bir oyun kurucudan ilk beklenmesi gereken oyun kurma, asist ve gerektiğinde şut sokabilme gibi özellikleri neredeyse hiç yok. özellikle milli takımda nilay yiğit gibi bir oyun kurucu olmasına rağmen -ki nilay'ın ölüsü bile ışıl'dan iyidir- ışıl'ın sürekli oynaması, hatta kritik anlarda birsel'in yerine oyuna girmesi basketbol faciasıdır. üst düzey bir maçta ışıl'ın kullanılabileceği tek an, takımın 10-15 sayı geriye düştüğü andır. o an sahaya girer, bir iki top çalma ve ribauntla takımı ateşler, hepsi bu. ondan fazlasını beklemek hayalciliktir.
topu çalmasından sonra rus oyuncuya sokak maçında rakibe yapışırcasına savunma yapan çömez gibi yapışmaya çalışıp geçilerek elemana boş koridor imkanı sundu ve basket faul oldu.
10'da 0 şut at, sonra taraftara şov yapıp hala basketbol oyna. vay amına koyim ya.
abartıldığı kadar iyi olmayan hatta hiç iyi olmayan basketbolcu. birsel vardarlı felan varken hele esamesi okunmaz. ama saçı tipi farklı stili farklı felan işte hasan şaşın kel ümit davalanın mohikan olması gibi bişe dikkat çekiyor. arkasından bağlı kahverengi düz saçları olsa bu kadar dikkat çekmezdi belki milli takıma giremezdi. her neyse iyi kazançlar.
edit: vay vay vay iyi fanboy'u varmış hatunun ehehe.