dün gibi hatırlarım üniversiteyi yeni kazanmışım daha ilk gün kayıtlar için gitmişim, kapıdan bir girdim o da ne! üç tane hatun hemen yanıma koştu "merhabaler biz ön sevişme ekibiyiz, ilk olarak sizi kıvama getireceğiz" diyerek beni okşamaya başlamasın mı! lan durun n'ooluyor demeden yetkili memurlardan birisi "arkadaşlar sevişmeyen kaldırysa kantine alalım onları hadi! bütün günü öldürdünüz;! kantinde grup yapılacak lütfen sevişmeyenler o tarafa!" diye bağırmaya başladı!
lan sevişmekten canım çıktı valla... akşama kadar seviştikten sonra kayıtlarımı tamamladım, dekan çıkışta peçete tutuyordu "gençler korunmayı ihmal etmeyelim" diye de uyarıyordu sağolsun.
ertesi gün ilk derse girmek için beklerken dekan kantine geldi. "duyduğuma göre aranızda günü iki posta sevişmeyle kapatanlar varmış... benim üniversitemde bu olmaz! kimse bu arkadaşlar odama gelsin! bir iki hap vereceğim onlara... odtü'ye bakıyorum en ezik öğrenci günde beş kasıyor! biraz da sizin gayret etmeniz lazım" dedi ve gitti... bir kaç delikanlı ve bir kaç kız utana sıkıla dekanın odasına gitti. sanırım büyük bir grup olayı oldu. zira kampüste inleme sesleri duyuldu bir iki saat...
hayretler içerisinde eve döndüm. yemek yedim biraz uzanayım dedim. yatağa gittiğimde ne göreyim! elektrik devresi kurulmuş! üzerinde de not!
"sevgili öğrenci bu mekanizma, eğer en az 3 posta sevişmezseniz vücudunuza 500 volt elektrik verecek şekilde ayarlandı. mastürbasyon sayılmamaktadır. acil durumlar için dekanlık karı servisi 444 f uck'ı araya bilirsiniz..."
ya...
iliğim kemiğim kurudu mezun olana kadar... dekanın adı da johnny sins'di... sonradan film yıldızı olmuş...
bu yıl öss`ye girip hayallerimin peşinden gitmeme neden olacak gerçekliktir. adres verin orayı kazanacağım gençler söz.
hazırlık + 4 yıl lisans okudum. 5 dönemdir yüksek lisans yapıyorum bir bana mı denk gelmedi yoksa şakirtler mi çok şanslı?
üniversiteler gerçek bir hormon yuvasıdır. özellikle yeni katılan gençler bu kadar nüfusu bir arada görmenin etkisiyle devamlı sapıtıyorlar. günümüz üniversitelerinde öğrencilerin merkezî düşünceleri genel olarak bel altına yoğunlaşmış durumda. işin acı tarafı da bu düşünceleri içlerinde yaşamayıp her gördüğüne gidip yazılarak giderme derdindeler. yüzsüzlük, lakaytlık, karaktersizlik, onursuzluk hat safhada. bigün birine yazıp reddi yiyen aynı günün akşamı 3 kişiye daha yazabiliyor. birinden ayrılan 2 gün geçmeden koluna yenisini takıyor. hepsinin derdi hayatımda biri olmalı, mutlaka ama mutlaka biriyle beraber olmalıyımdan ibaret. tek başlarına vasıf sahibi olduklarını düşünmüyorlar çünkü, yalnızken bir hiçler adeta. bu sebeple bu yüzyılda üniversiteden mezun olacak kişilerden pek bi performans ummayın, %70 i işsiz sürüsüne katılacak ve fast food şirketlerinde asgari ücretle çalışacak, o da olmazsa gidip intihar edecekler.