saymakla bitmez.
en bilineni ise öğrencileri yatıp kalkan akademisyenlerdir. sözüm ona ''bilim adamları'' dır. alın size bunların bilim etiği anlayışları.
mesela şu araştırma görevlileri? böyle hippi gibi olanları vardır, genelde bir bok bilmeselerde asistan olarak gönderilirler ve orada olmalarının temelinde ideolojik torpiller yatmaktadır.
başlarlar alem yapmaya, ahlaksızlığı öğrencilerden önce, üniversitenin içinde arayın.
öğrencilere gelirsek, hangi üniversite olduğunun önemi yok, devrimci çocuklar böyle, bilirsiniz her grup kızlı erkekli kendine göre takılır, metalciler, faşitler, komünist faşitler falan.
bu devrimci gençliğinde bir dergi işleri falan var.
standlar falan kuruluyor, akşamına da toplanılan paranın bir kısmı ile içkiler alınıp evlere geçiliyor. herkes aynı yerde.
kızlı erkekli küfürleşmeler, herkesin önünde sanki kimse yokmuş gibi soyunup banyoya giren kızlar, hatta abartı olmayacak, tekerlekli sandalyeye mahkum bir kız vardı, pisliğin teki.
kendisini dürtmek için seferber oluyordu millet, oturduğu yerden kucaklayıp yatağa götüren sikip bırakıyordu, sonra da diğeri giriyordu.
oluyor tüm bunlar, özellikle o düzenlenen partilerde.
üniversite şu aptal devrimcilerin ve amsalak akademisyenlerin bahsettiği gibi bilim değil, cinsel atraksyon üreten bir yapı.
kimse kalkıp da üniversiteler bizimdir narası çekmesin, çünkü üniversiteyi üniversite gibi kullanmıyorsunuz.
bakın ben satırları yazdığım dakika da kim bilir hangi üniversite de hangi şehir de hangi meslek yüksek okulunda okuyan bir öğrenci şu sıralar evinde bir kızı bağırta bağırta sikiyor?
sonra siz bunun adına yaşam tercihi ve özgürlük diyorsunuz.
hepinize lanet olsun.
edit: bir de18 yaşını geçen yetişkindir size ne züheheheee! diyen aptallar olmuş, sizlerin ben anlayışlarını sikeyim!
hemde ne ahlaksızlıklardır bea üf el ele tutuşup gezebiliyor çiftler, istedikleri gibi eğleniyorlar, barlardan eğlence mekanlarından çıkmıyorlar, öpüşüyorlar, istedikleri gibi giyiniyorlar, bence hepsi ölmeli özgür olmak sizin neyinize bre deyyuslar diyip hepsini zindanlara vurmalıyız kesinlikle.*
Anadolunun bağrından kopup gelen hayatında büyük şehir görmemiş gençlerimizin üniversteli olduk diye kabak çiçeği gibi açılması, şanzımanı fireni dağıtmasıdır.
bahar şenlikleri zamanı millet rock müziğin tadına varmışken sevgililerin tenhaya çekilip sikişmesi. müziğin ritmine göre vurma ayrı bir fetişizm olsa gerek.
öğrenciler tarafından yapılanlar zaten anlatılmış. hocalar bakımındansa;
1- kitap satıcılığı= tüccarlık.
2- k.ç.m ağrıyo başım ağrıyo diye öğlen onbir onikilere kadar uyuyabilmek için haber vermeden derse gelmemeler ve öğrencilerin iki-üç saat boyunca küfürler eşliğinde hocayı beklemek zorunda bırakılması = adilik.
3- sınıftaki erkekler adam gibi çalışır yüksek not alır ama dersin hocası benjamin hoca ise, yok yok siz kopya çektiniz biliyorum ben şeklindeki dingillikleri = iftiracılık. . . ilâ ahira. . .
yalancılık ve çıkarcılık. vize, final öcesinde bakıyorsun herkes senden not dileniyor. aptal ayağına sorular sorarlar can alıcı noktalar için. sonra vize ve finale giriyoruz. "nasıl geçti sınavın?" diye soruyoruz, cevaplar aynı "yav çok kötü geçti. kalmazsam iyi...", "beklediğim gibi olmadı bütün soruları yarım yamalak yaptım.", "bu hocanın ben taa.... bütün sorular zordu.". sonra notlar açıkklanıyor mesela "kaç aldın?" diyorsun "sana BA, AA, BB" diyor. tamam, al o AA, BA, BB'leri ama yalancılığa ne lüzum var? yükselmek için bir de diğerlerini mi ezmen gerekiyor? ayrıca sınavdan önce hal hatır sormayan şahıslar, vizeler yaklaştıkça pek bi' sohbet sever olmuşlar. "meb55 nasılsın? meb55, şunun mantığı nedir?" sorularıyla da asıl amaçlarını belli ediyorlar.
işte böyle olunca durum, siz de oluyorsunuz bi' umursamaz ve diyorsunuz ki kendi kendinize "bir daha yardımcı olursam bu hayvanlara!"
