ilköğretim ve liseden düşünen öğrenci çıkarsa üniversitede de düşünce, özgürce ya da düşünce özgürlüğü yaşansın tabii. ama üniversiteye kadar zorla öğretilen ya da benimsetilen inanç özgürlüğü pardon türban özgürlüğü yaşanacağına göre diğerine gerek yok artık.
eğer bir vatandaş müslümanların çoğunlukta olduğu kendi ülkesinde üniversiteye giremiyorsa, dahası hristiyanların nerdeyse nüfusun tamamını oluşturduğu ingiltere'nin en köklü üniversitelerinden biri olan cambridge'de ibadetlerini daha kolay yerine getirebilmesi için kendisine küçük bir oda ayarlanıyorsa, ve bu üniversiteden genetik mühendisi olarak dereceyle mezun oluyorsa, kimse kusura bakmasın ama, bu ifadelerdeki haklılık payı, başörtüsü yasağındaki haklılık payından * çok daha fazladır.
üniversitede düşünce ve inanç özgürce yaşansın diyenlerin düşünceden anladıkları türk islam sentezi, inançtan anladıkları da başörtüsünden başka birşey değil. yıllardır aynı hikayelerle üniversiteleri bilim yuvası olmaktan çıkararak bir tür ülkü ocağı yahut medreseye çevirmeye çabalıyorlar ve bunda da büyük ölçüde başarılı oldular.
bazıları bu ülkede "düşünce özgürlüğü"nü pek de ateşli savunurlar,ancak sıra düşüncenin ifade edilmesine(sözle ya da davranışla)gelince "hoop,orada dur,biz sana sadece düşünce özgürlüğü verdik,içinden istediğin gibi düşün,ama bunu ifade etmek de nerden çıktı!"tutumunu sergilerler.
hem de sözkonusu özgürlük,bu milletin can damarlarından biri olan,yüzyıllardır büyük hürmet gösterdiği ve asırlarca bayraktarlığını yaptığı bir Dinin hükmünü yerine getirmek olunca,birtakım "elit"ler şahin kesilmekte ve her zamanki gibi olmamış durumlardan örnekler vererek baskının sürmesini şiddetle savunmaktadırlar.bugüne kadar görülmemiş teoriler üretirler,kendi yaptıkları baskıyı görmeksizin "bu özgürlükler diğerleri üzerinde baskı doğurur" gibi mesnedsiz,örneksiz ve sinsi fikirler ortaya atarlar.