oy vermek için değil akp belasını bu milletin başından atmak için oy verilmelidir. bu sebeple karşısında ki en güçlü rakip kimse onay oy verilebilir. bunun dışında oy bölünmesi yaşatacaktır.
ak parti nin varlığı göz ardı edilerek yapılan önermedir. ak parti nin ortalama anadolu insanı nın pek çok beklentisini karşıladığı aşikardır. gerçekler öyle iki telli den anadolu insanını yorumlamaya benzemez.
sahil şeridi,kaymak tabaka,bazı toplumsal unsurlar ve imtiyazlarını kaybetmek istemeyenler için chp var tabii...
gerçek olan durumdur. adam gibi adam lider gibi lider eksikliği olmasından kaynaklanır. seni milletvekili diye yönetecek olanların çoğunun aşiret ağası olup sadece oy getirdiği için aday gösterilmesi ve senin o adamlardan birini seçmek durumunda olman da başka bir sebep. bu seçim sistemiyle olacağı da bu kadar zaten fakat biz partilere değilde kişilere oy versek o kişiler partiler üstü bir oluşum olarak tbmm'de kabineyi oluştursa. en azından seçtiğimiz adamı bilsek, demokrasinin tadına varsak güzelce. bu seçim sisteminin bu parti oluşumlarının çift dereceli seçimden pek de bir farkı yok çünkü.
genelde bu durumdan yakınanların sol eğilimli insanlar olması ve bu görüşe en yakın partininde ''chp'' olması nedeniyle potansiyel sol oylar boşa gitmektedir. boş oy atmak yerine, kendi görüşüne en yakın ve ülkeye en az zararı dokunacak partiye oy verilmesi tarafımdan daha hayırlı olur gibi görülmektedir. ha bu baraj sistemiyle bu olay işe yarar mı? orası biraz karışık ve komplike.
verdiği 1 oyla dünyayı kurtacağını zanneden insan psikolojisidir.
oyumu hiçbir zaman iktidara yakın gördüğüm bir partiye vermeyeceğim zira muhalefetlik iyidir. en azından vicdan azabı çekmezsiniz. her türlüde iktidarı eleştirebilirsiniz.
şimdi soruyorum ülkede oy kullanacak parti arayanlara.
alman merkelden memnun musunuz?
amerikalı obamadan memnun musunuz?
ingiltere hükümetinden memnun musunuz?
isviçre hükümetinden memnun musunuz?
israil hükümetinden memnun musunuz?
yunanistan hükümetinden memnun musunuz?
gördüldüğü üzere dünyada oy verecek parti yok biz de olmamış çok mu?
vatandaş kelimesinin karşılığını tam manası ile dolduran birey olmamasından kaynaklanıyor olabilir mi?
unutmayalım ki neyi hakediyorsak, onu veriyor hayat bize.
ülkede oy verilecek parti sıkıntısına pansuman çözüm; bir parti kurmaktır. Kafanıza göre programı yazacağınızı zannediyorsanız avcunuzu yalarsınız.Atatürk ilke ve inkılapları dairesi içinde olcaktır program. Yoksa içişleri bakanlığının ilgili birimi yeniden yazmanızı talep edebilir.
çok doğru bir tespittir. chp ve mhp'nin hali ortadadır. adamlar kendi çıkarları doğrultusunda siyaset yapmaktadırlar. recep bey'in söylediği gibi akşam farklı sabah farklı konuşmaktadırlar. düne kadar kıçlarını yırttıkları türbana, 'acaba o kesimden oy alır mıyız' düşüncesiyle şimdi göz kırpmaktadırlar. akp de savunduğu görüş itibariyle düşüncelere ters düşmektedir. ee kime verecez lan biz.
şimdi mutlaka bazı çok bilir demokrasi savaşçısı atlak çıkıp da "kardeşim demokratik bi ülkede yaşıyoruz, halkın onay, destek verdiği şahıslar parti kuruyor, onay, destek ve oy verdiği partiler de meclise giriyor. sen hazımsızsın v.s v.s." diye akıllarınca süper bi tespitte bulunacaklar. zira demokrasiyi bi tek onlar kavramış ve özümsemiştir. alıştık bu sığ zihniyete bu ülkede.
ancak kesinlikle ülkemizde ve dahi çoğu az gelişmiş veya gelişmiş ülkede ne yazık ki siyasal girişim, parti, hükümet v.s. oluşumları halkın mecbur kaldığı seçeneklerden oluşmakta. insanın ve demokrasinin doğasında var bu. ha ben böyle diyorum diye olayı nihilizm, anarşizm övgüsü boyutuna getirmek değil amacım. zira onun daha zararlı olduğunu bilecek kadar yaşadık şükür.
benimkisi sistemi, siyaseti reddetmek değil de, özellikle büyüyen kapital, daha da açlaşan, bireyselleşen otorite ve iktidar erklerinin tüm dünyada, "topluma hizmet" etmek demek olan siyaseti, "toplumu kullanarak kendi zümresine çıkar sağlamak" biçimine evirmesi karşısında duyduğum yılgınlık, inançsızlık, güvensizlik...
kanım biraz daha hızlı akarken, heyecanım daha fazlayken, iktidarlara olan kızgınlığım ölçüsünde ümidim de olurdu. "Anap'ın, Dyp'nin, CHP'nin karşısında X partiyi desteklemek lazım, falanca adam parti kursa ve iktidar yahut muhalefet olsa çok şeyler değişir" diye düşünmüşlüğüm çoktur geçmişte. Ama son 9-10 senedir artık ümidim de heyecanım da yok.
Ben küçükken çok bilgili, görgülü, memleketi için ciddi anlamda kahrolan, çok acılar çekmiş, iktidarları da muhalefeti de eleştiren bazı büyüklerim vardı. Ve ben bazen ümitsizliğe kapıldığımı söylediğimde hepsi sanki ağızbirliği etmişçesine "evet durum iyi değil, hatta daha da kötüye gidiyor bazı şeyler. Ama hayır! Ümitsizliğe kapılmayacaksınız. Siz gençler ümidini kaybederse işte o zaman herşey biter" derlerdi. Ki buna benzer şeyleri sağcısı-solcusu hepimiz bir şekilde duymuşuzdur. Ama bunu söyleyen ve gerçekten fikirlerine saygı duyduğum onca büyüğümün bunları söylerken kendi söylediklerine kendi bekledikleri kadar inanmadıklarını hissediyordum, görüyordum. Bu bir tür sorumluluk gibi birşeydi sanırım. Kendinden sonraki kuşaklara, düzenin, siyasetin, siyasi ahlakın, toplumsal ahlakın, kültürel değerlerin, birikimlerin daha da kötüye gideceğini bile bile, göre göre söylenmesi gereken, söylenmediği zaman içinde bir yumruk gibi ölene kadar kalacak bir şey. Biraz da "ben en azından benden sonrakileri uyardım"; demek kendine itiraf edemeden...
kim ne derse desin, kim ne argüman sunarsa sunsun, yaşadım, gördüm. Yaşıyorum, görüyorum. Ne herhangi bir siyasetçiye, ne herhangi bir siyasal sisteme, ne yalanlara çoktandır inanmıyorum ben. inanamıyorum. Hissetmiyorum.
Velhasıl "ülkede oy verilecek partinin olmaması" sadece yakın tarihimizle alakalı bir durum değil. 20. yy.dan itibaren, artık, kapitali olup da şerefi olmayan ve ilk fırsatta siyasi hayata girmekten çekinmeyen aksine salyaları akarak atlayan kodamanların olduğu heryerde ve zamanda, bilgisi, vatan, topluma hizmet ve insan aşkı olmayan politikacı adaylarının olduğu her yerde ve zamanda gerçek anlamda oy verecek nitelikli ve karakter sahibi bir parti olmayacaktır. Biz kendimizi kandıraduralım, onlar da bizi.
Politika insan doğasına aykırıdır. Politika toplumun doğasında olan bir ihtiyaçtan doğar ama sadece bunun doğuşu saftır, temizdir ve gerçekten ihtiyaçtır. Ve insan kendi iradesiyle yarattığı bu ihtiyacı yine kendi iradesiyle, hırsıyla amacından çooook farklı kullanır. Gerisi yalandır. Gerisi çıkar savaşıdır.
4 metrelik pusulanın bir tarafa kaçması sonucu oluşan durum. halbuki oy verecek trilyonlarca parti vardır ancak oy verilecek kalitedeki şahıslar bölük pörçüktür, asıl sorun kanaatimce budur.
kemik oy denilen saçmalığın doğmasına neden olan ülkemiz sorunsalıdır. zira oy verebilecek bir parti bulamayan genç yada kafası karışık herhangi bir adam gidip sandıkta kehrende olsa babasının atasının bilmem neyinin bağlantısı olan partiye yada alalade aklına yatan partiye oyunu atar. takım tutmak gibidir.
fırtına öncesi sessizliğe benzer. vardır yapılacak, söylenecek bir çok şey. ama takılı kalmıştır hepsi semada. derken bir gün bir çocuk çıkar ve bağırır "kral çıplak, kral çıplak" işte o zaman yoluna girer herşey. henüz bu çocuk kral çıplak diye bağıracak yaşa gelmedi. yoksa belirsiz olmazdı hala ülkenin geleceği.
endişem var takunya seslerinden.