Yine yeni yeniden yanlış genelleme yapmak için kendi kendine açılmış orta sorusu.
Bir kere hangi kaynakta yazmaktadır ki tayt giyen sporcuları ülkücüler dövmüştür?
Neyse konumuz o değil. Ama saçma bir bok atma olmuş. Devletin polisine taş, molotof atan, bankaların camlarını kıran, bölgede yaşayan halkın arabalarına "amerikaya hayır" dieyerek zarar verenleri de görüyoruz.
bir genelleme yapıyorum zekamla övünüyorum beyinsizlğini tüm sol'a mal etmek yaıptır.
Genlleme yapılacaksa al sana genelleme;
Önder sav telefon kullanmayı bilmiyorsa tüm solcular telefon kullanmayı bilmiyordur.
Nokta.
Bu kadar kıt beyinlilerin türkiye'nin aydınlarını temsil ettiğini söyledikleri sol'u kendilerine görüş olarak benimsemeleri ne acı. ben solcuları daha zeki bilirim,
uzun zamandır öyledirler. ilk kurulduklarında çok farklı bir çizgideydi ve güzel bir mantıkla kurulmuşlardı. sonra milleti kesmeye/öldürmeye başladılar farklılıklarından dolayı. türkiye tarihinde bir sürü olay var böyle. ama ifşa edilmez işte... daha yeni yeni adam gibi konuşuluyor bu sivas katliamı meselesi.
türk kafatasi ölcülerinin nasil olmasi gerektigini anlatan kitapları hiç okumayanların, bilmeyenlerin anlamlandiramayacagi sonuc.
eksik ogrenmelerle, yarim aydinlanmalarla olmuyor bu is... konu ülkücülük bile olsa..
bir kısmı faşistttir. diğer kısmı faşist kısma özenip faşist olduğunu sanan kısımdır. ki bu sorunsaldır.
özenen kısmın halkımıza zararı büyüktür. özellikle lise çağındaki öğrencilerimize.
Dürüstçe söylemek gerek ki olanı da vardır olmayanı da. Öyle ülkücüler tanıdım ki bazılarıgenel profille alakası olmayan insan gibi insanlardı. Bazıları ise insansılardı.
ittihatcılar/ulusalcılar faşisttir ve bir kısım ülkücüyü kullanmaktadırlar.
ilay ı kelimetullah için nizam ı alem ülküsüne hala inanan ülkücü varsa, bu inancın zerresinde faşistlik yoktur. nihal atsız gibi, at hırsızlarını kendilerine ideal secenler faşisttir.
türk islam sentezine inanan hiç bir ülkücü faşist değildir. olamaz. allahın kelamını dünyaya hakim kılmak isteyen bir ülkücü allah kelamına karşı gelemez.
kulaktan dolma ülkücüler faşizanlığa daha yatkındır. bilgili kültürlü ülkücülerde ise faşizanlıktan çok vatan severlik vardır.
ülkücü filan değilim, şahsi gözlemim budur sadece.
Valla o faşist midir nedir, Türk ü savunmak, erkek gibi olmak, bu vatani karşılıksız sevmek ve bunca yıl dünyayı korkudan titreten ırkımızı araştıran Türkçü aydınlara saygı duymaksa ülkücülerin alayı faşisttir.
ülkücüler faşist değildir. daha faşizmin ne olduğunu bilmeyen dev-lis mensubu ateşli ergen arkadaşlar, her nedense ülkücülere faşist derler.
bir kere, liberalliği ve muhafazakârlığı savunan bir ideolojiye mensup insanlar bunlar. sistematik olarak faşist olamazlar. zîra faşizm totoliter bir rejimdir ve iktisadî olarak devletçidir.
not: ülkücü değilim.
not2: siz türk-islam sentezcisi ülkücülere bu kadar faşist diyorsunuz ya; demek biz türkçülerle karşılaşsanız kalpten gidersiniz mâzallah *
Komunistler kadar faşist değildirler, çünkü ülkülerinden bir insan kasabı stalin çıkmamıştır, bir bebek katili mao çıkmamıştır, daha doğmamış bebeği anne karnında öldüren bir apo çıkmamıştır.
--spoiler--
Yavuz ırkçı ev sahibini bastırıyor!
Varlığı, fetihler ve dolayısıyla başka kavimlerle temasla geçen Türk milletinin başka toplulukları izole edeceği getto ları hiç olmadı... Zamanında o küçük sömürgeci Belçikaya verilen Ruandadaki gibi ırmaklarımızdan insan ölüleri akmadı...
Başka devletlerin kimlik bile vermediği, insan yerine koymadığı kavimlere biz Paşalıklar verdik... Kılıcımızın en keskin olduğu zamanda bile adaletten ayrılmadık... Hiç gaz odalarımız olmadı; saf ırk yaratacağız diye insanların gözlerine şırıngayla ilaç vererek, onları mavi gözlü yapmaya çalışan Doktor Mengelelerimiz de...
Neslin sağlıklı devamı için hasta, sakat ve zayıfların öldürülmesi gerektiğini savunan filozof ve bilim adamları yetiştirmedik, Batılılar gibi... Amerika kıtasını keşfettikten sonra yaptıkları katliamları onların insan bile sayılamayacak kadar ilkel oldukları gerekçesine sığdıracak çapta aşağılık tecrübemiz hiç olmadı...
Azteklerin, Mayaların, inkaların mirası nerede? Kızılderililere ne oldu? Brezilya haricinde, Meksikadan Arjantinin güney ucunu kadar Orta ve Güney Amerika neden ispanyolca konuşur? Bu dilin fonetik yapısına bayıldıkları için mi? Ya da 190 milyonluk koca Brezilya, neden eskinin namlı sömürgecilerinden 10 milyonluk Portekizin dilini konuşur?
Fatih Sultan Mehmet bütün Haçlı tarihi boyunca eşine rastlanamayacak Bosna Kanunnâmesini çıkardığı devirde, Batının sömürgecilik ve ırkçılık ruhu pusuda baş kaldırmayı bekliyordu... Biz ise nizam-ı âlem derdindeydik... Önceliğimiz her şart altında adaletti...
Aman dileyene hiç vurmadık, yardım isteyen bütün mazlumlara elimizi uzattık... Bazen de Yarın canımıza batar mı, batmaz mı diye hesaplamadan kıymıkları kucağımızda taşıdık... Öyle komplekssiz ve rahattık ki, fethettiğimiz şehirlerin isimlerini bile değiştirmedik... Cami, köprü, kervansaray yaptık ama kale yapma ihtiyacı pek hissetmedik...
En acımasız, en vahşi saldırı altındayken bile biz kalmayı becerdik... Biz Çanakkalede düşmanımıza su verirken, savaşta esirlere ve sivillere nasıl davranılacağını kurallara bağlayan Cenevre Sözleşmesinin imzalanmasına daha 35 yıl vardı...
Önceki yüzyılın başında coğrafyasının her tarafında yangınlar çıkarılırken, o yangınları bir mezalime çeviren etnik unsurların istanbuldaki soydaşlarından intikam almayı aklımızdan bile geçirmedik, ne Ermeniden, ne Bulgardan, ne Rumdan...
Sefarad Yahudilerine ispanya dar edilirken de biz vardık el uzatan, 1991 Körfez Savaşında Saddam Hüseyinden kaçan Kürtleri topraklarında misafir edip, ekmek paylaşırken de... Şu çağda bile Güney Asyalı veya Afrikalı kaçak mültecileri topraklarına ayak basmadan imha etmek için Adriyatikte veya Egede kurşunlayanlara hiç benzemedik...
Türklerin hâkimiyeti altındaki topraklar, tarih boyunca zulüm altında kalan ve kırılmakta olan kavimlere sadece misafirhane değil, yurt oldu; Çarlık Rusyasının kırımından kurtulmak için Kafkaslardan göçmek zorunda kalanlar gibi... Geleni ayırmadık, ötelemedik, paylaştık, yoldaş olduk, kardeş olduk...
Ahali eğlensin diye maymunlarla aynı kafeste gezdirilen Pigmelerimiz de, Aborjinlerimiz de olmadı... Zenci kelimesinin Türkçe karşılığı hiç türetilmedi... ingiltereden Bulgaristana kadar yayılan taraftar ırkçılığı bizim sahalarımızda hiç görülmedi, küfrün her türlüsü akla gelirken bile kimseye siyah olduğu için hakaret edilmedi, maymun sesi çıkarılmadı, futbol sahalarına muz kabuğu atılmadı...
Atılamazdı, çünkü tarihimizde, siyahların su içeceği ayrı musluklar yoktu, sonra eşitlik sağlıyoruz diye, siyah bir öğrenciyi üniversiteye kabul edip, sandalyesini sınıfın dışına koyarak, ders dinleme hakkı verilen Oklahoma örnekleri hiç yaşanmadı...
Irkçılıkve sömürgecilik ancak güçlüyken hayata geçirilebilen kavramlar... Biz en güçlü zamanımızda bile bu kavramlardan uzak durduk, hak ve adaleti esas aldık... Tarihin gördüğü en kanlı iki savaşı topraklarında başlatanların ideolojisidir, ırkçılık ve sömürgecilik...
Ama kaderin garip tecellisi şimdi siyasî lejyonerler tarafından hesaba çekiliyoruz, Irkçılık yapmayın diye... Bu çerçevede, Türk kavramını anayasadan çıkarmaya, Türkçenin altını oymaya, parçalanmaya itilmek isteniyoruz...
Açık açık Türk ve Türkçe düşmanlığına dayalı örtülü ırkçılığın ve tam anlamıyla gerçek bir asabiyyenin tehdidiyle karşı karşıyayız... Bu kadar müşfik, bu kadar komplekssiz ve bu kadar hakka riayet eden bir milletin adı eğer hedef tahtası haline getiriliyor ve bundan rahatsızlık duyanlar ırkçılık la suçlanabiliyorsa, bunun tek bir anlamı vardır: Yavuz ırkçı ev sahibini bastırmaktadır...
Başka bir şey değil, olsa olsa hayalî ırkçılığa karşı adı konulmamış kontr-ırkçılıktır bu...
ideolojileri ve pratikleri ile teknik anlamda faşisttirler, ama "faşist" tanımını, "faşizm yabancı bir ideolojidir ve bizim yabancı ideolojilere ihtiyacımız yoktur" diye reddederler. bu nedenle, milliyetçilik iddialarına uygun "yerli" bir görüntü vermesi bakımından kendilerine "ülkücü" derler.
oysa ki, türkeş'in "9 ışık" ilkeleri arasındaki "milliyetçilik" ve "toplumculuk" ilkeleri yanyana geldiğinde, ortaya "nasyonal sosyalizm" de denilen nazizm çıkıverir. sadece bu iki ilke yeterli gelmiyorsa, diğer "ilkelere" de bir göz atmak yararlı olur. bu ilkeler arasındaki "ilimcilik" ilkesi, olayları ve "varlığı" incelemede sadece bilimi önder olarak görür ve dolayısıyla dini kuralları düşünme tarzından ve bu suretle devlet yönetiminden dışlar. "köycülük" ilkesi, kooperatifleşmeyi öngörür ki, bu sosyalist ekonomi modelinden bir alıntıdır. toplumculuk ilkesi, diğer bir deyişle "sosyalist ilke", devletin ekonomide var olmasını öngörür. özel mülkiyet esas olmakla beraber, "toplum zararına olmamalıdır".
bu ilkelere daha ayrıntılı bir göz atarsak, gerçekler daha iyi anlaşılır :
"1- MiLLiYETÇiLiK
Her şey Türk milleti için,Türk milleti ile beraber ve Türk milletine göre sözleriyle özetlenebilecek, Türk milletine bağlılık, sevgi ve Türkiye devletine sadakat ve hizmettir.
4- iLiMCiLiK
Olayları ve varlığı ön yargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mentalitesi ile incelemek ve girişilecek her çesit faaliyette ilmi önder yapmak prensibidir.
5- TOPLUMCULUK
Her çeşit faaliyetin toplumun yararına olacak şekilde yürütülmesi görüşüdür. içtimai ve iktisadi olmak üzere iki ayrı bölüme kapsamaktadır. iktisadi görüş olarak mülkiyeti esas kabul eder, fakat mülkiyetin millet zararına kötüye kullanılmasına karşı olan bir görüşü belirtir. Karma ekonomiyi ve ana stratejik iktisadi faaliyetlerin devlet kontrolunda bulunmasını öngörür. Sosyal görüş olarak sosyal adalet düzeni , fırsat eşitliği, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlaşma teskilatı kurulmasını kabul eder.
6- KÖYCÜLÜK
Köyleri tarım kentleri haline birlestirerek kalkındırmayı öngörür. Köylünün tefecilerin elinden kurtarılması ve ihtiyacı olan kredi ve diğer yardımların sağlanması için kooperatifleşmeyi hedef alır. Bilhassa orman bölgesinde yaşayan köylüleri öncelikle ve hızla refaha kavuşturmak amacını güder".
bu ilkelerden sadece "milliyetçilik" ve "ülkücülük"ü ön plana çıkaranların, diğer ilkeleri görmezden gelmeleri ilginçtir. diğer ilkeleri objektif bir gözle irdelemeleri halinde, aslında faşizmi savunduklarını göreceklerdir.
Bir sol görüşlü olarak; Ülkücülerin aslında faşist olmadığına, her ortamda olduğu gibi onlarda da kötü niyetli insanlar olduğuna inanıyorum. Artık ülkücü kardeşlerim bu tarz yakıştırmaları sevmedikleri gibi günümüzde kendi içlerinde ciddi anlamda temizliğe gidip taktir toplamışlardır. ülkü ocaklarına 'ne olursan ol gel' slagonu ile insani değerlere önem verdiklerini bizzat gördüm. artık faşist iktidar yanlıları olmuştur. kabullenme, hazmetme gibi niteliklerinden yoksun yobaz, görgüsüz ve ahlaksız bir kesime dönüşen iktidar destekçileri bu yoldan şaşmasınlar. Ülkücü arkadaşlara da faşist diyerek kendi pisliklerini başkalarına atmaya çalışmasınlar, komik oluyor.*