herkes özleyebilir hem de herşeyi ama bir insanı özlemekten bahsediyorsak bunu herkes beceremez. evet herkes özleyebilir ancak özlem sabretmeyi de gerektirir ve sabretmek,özlediğini beklemek,her baba yiğidin harcı değildir...
sevdiğin zaman, her akşam kendi evinde uyumanın insana koymasıdır. bir kere elini tutunca 2sn.ye tenine dokunmadığında duyduğun acıdır, birgün temelli gideceğinden korkmak ama inanmak istememektir, sesini duymadığın her an hayaletiyle yaşamak nerede ve nasıl olduğunu bilsende endişelenmektir, sana kızıp gözlerine bakmadığı her an gülümsemenin silinmesidir, gururunu bir yana bırakıp en içten sesle sevdiğini söyleten histir.. gerçekten sevdiğinde sürekli yanında gezdirmek zorunda kalıcağın histir, uyumak için eve gittiğinde, tuvalete gittiğinde, başka biriyle konuştuğunda veya başka bir şeyle ilgilendiğinde elini sımsıkı tutup bırakmamanı söyleyen histir. hep benim kalıcaksın değil mi hep elimi tutucaksın değil mi diye sorduran histir. aşkın yol arkadaşlarından biridir.
--spoiler--
inan ben özlemedim seni. cok oldu seni unutalı. senden güzelleri de oldu, senden cok sevenleri de.. neden özleyeyim ki seni?
inan ben özlemedim seni. ama bırakıp gittiğin liseli kız yok mu. hala her gece gözleri yaş içinde seni diliyor...
ben mi? ben coktan unuttum seni!
--spoiler--
ne kadar farklı bir duygudur, olgudur... özler insan yanında olmazsa sevdiği, bazen sevdiği yanındadır ama gene de özler... doyamaz bir türlü... bazen uzun süre gelmez giden özlenir, bazen gider ama ertesi gün gene gelecektir özlenir... zaman kavramının uzunluğu ya da kısalığı önemli değildir bu gidişlerde... acı aynı acı, özlem aynı özlem, isyan aynı isyandır. ama bazen giden, kalanın bir parçasını da götürür yanında... sonra arka kalan bakarda, çok yakışmıştır kendisinden giden ve kendisini kendisinden götüren... sevdiğini anlar o zaman insan... özlemek de güzeldir oysa kavuşmanın hayaliyle yanıp tutuşurken...
"o"nu ozleyince, eger bir de cok uzaklardaysa, zamanin gecmedigi, hicbir seyin artik eski zevki vermedigi, icinde bulundugun boslugu doldurmak icin ne yapacagini bilemedigin, dayanilmasi zor duygu...
ancak yüreği kocaman olanların göğüs gerebileceği yürek acıtan duygu..
zira yüreği küçük olanlar beceremez özlemeyi , daha doğrusu kaldıramaz onun o deli yükünü.
gözlerini özledim hiçbir şey konuşmadan bir şeyler anlatan gözlerini... sıcaklığını özledim sarıldığındaki... kalp atışlarımı dinlemeni özledim... ellerinin sakallarımda gezişini özledim... ısırdığın elimi bağrına basışını özledim... saçlarını özledim kızılın mükemmel yakıştığı saçlarını... beni bekleyişlerini özledim o iskelenin önünde... kıskançlığını özledim şaka da olsa hepsi... "ah ne kadar çok şeyini özlemişim" şimdi aklıma geldi hepsi... unuttuğum bir şey var mı bilmiyorum... bu hasretlik, bu özlem, bu imkansızlık, bende seni yok etmiyor... kısa zamanlara sıgdırılmış sevdanı özledim... ama en çok da sessizce yanında oturmayı özledim... hiçbir şey konuşmadan denizi izlemeyi özledim... düşünmemeye çalışıyorum ama ben seni çok özledim bilmeni istiyorum... bunları okumayacaksın ya da okusanda hiçbir anlam ifade etmeyecek sen de... kulağına sevda sözcükleri fısıldamayı özledim...
simdi sen okyanusu geciyorsun ucakla,
benim aklimsa,
acimasin diye tuzlu su ile,
iyilestirmeye calistigimiz agzindaki yarada.
ozledim iste oglum, sen daha donmeden koseyi.
mışıl mışıl uyunulması gereken saatte,rüyada görmek,ağlamak gibi eylemlerin ardından ortaya çıkan enteresan duygu seli.genellikle telefona sarılmakla sonlanır.