parayla değişen bir özellik.
öyle ki zengin ailenin çocuğunun ittirile kaktırıla yılların kurslarıyla kendini sanatçı sanmasına sebep olur.
sanatta sınıfsal bir fark var zanneder haspam yeteneksizliğiyle. cinsiyet farkıyla öne geçmeye çalışıp rol çalanların manasız özgüvenine değinmiyorum bile.
kıskanıyor muyum acaba diye sormadan edemiyorum bu paralı rahat çocukların çok bilmiş hallerini.
ama rahat arkadaşlar bunlar her şey oluyorlar ya ağzım açık kalıyor. karga gibi sesiyle koroya giren var bir de solo söylüyor tövbe yarabbim.
bir de cinsiyete bağlı olarak değişen bir özellik bizim ülkede.
misal bizim ülkede aslansın kaplansın oğlum sen yaparsın diye diye erkeklere manasız bir özgüven yüklediler. adam en güzel kızı tipine bakmadan hakettiğini düşünüyor. ben de niye güzel kızların yanında para olmamasına rağmen bu çirkin adamlar var. ağzı laf da yapmıyor. iyi de ne var? diyorum. gönül aşk vs. geçin bunları. bizim kızları çok eziyor bu ülke ondan.okumamış kendi okumuş güzel kız ister. boy 165 cm. 175 cm hatuna bakar. insan hiç bu kız bana bakmaz demez mi? ama asılıyor işte gülmeden edemiyorum seyrederken şuursuzu. keşke bizim kızların da jensen ackles, brad pitt, ian somerhalder * barış arduç, burak özçivit, gibi yakışıklı adamları kendilerine layık gördüklerini işitsem daha çok. * uç örnekler ama bir yerden eşitlemek lazım.
yaşamımızda keskin kırılma noktaları vardır; illa travmatik olmalarına gerek yok ancak mutlak surette tüm yaşamımıza iyi-kötü etki ederler ve kişiliğimizin biçim almasında ciddi öneme sahiptirler.
örneğin; 6 yaşında şahit olduğunuz bir ölüm, ailenizden olmasına gerek yok ya da ilkokul aşkınızın sizi reddetmesi ya da kabul etmesi ya da bir köy yerinde köpekler tarafından ısırılmanız vs vs ufak ya da büyük. bir meselenin ciddiyeti ergenlik sonrasında bizim kat'i yargılarımıza göre değişkenlik kazanır lakin ergenlik öncesi yaşanmış olaylar-durumlar bizim önem sıralamamıza göre değil o anın vahameti ve o zamanki şartların bilincimize tesiri doğrultusunda önem kazanır. yani bizim 10 yıl önceki küçük bir meseleyi büyütmüyor oluşumuz meselenin o şartlar altında hayli öneme sahip olabileceği gerçeğini değiştirmez.
işte özgüven de bu şartlar altında gelişir, değişir, şekil alır. siz; yaşamınızın bilinmeyen bir anında (hatırlamıyor bile olabilirsiniz) ufak ya da büyük bir darbe ile karşılaşırsınız ya da darbe olmasa bile bir etkiyle karşılaşırsınız. işte tüm özgüveninizin kaynağı o etkiye karşı oluşturduğunuz tepki'de saklıdır. kimi zaman yaşam zarları öyle bir atılır ki tepki verecek durumda olamazsınız ve o kırılma noktası sizin özgüven eksikliğinizin en mühim noktasını oluşturur.
söz gelimi; bir kız çocuğunun babasını kaybetmesi onun özgüveni yerinde mi olacak yoksa özgüven eksikliği mi hissedecek sorusunun cevabı olamaz bu sorunun cevabı her ne kadar çevresel faktörlerle hesap edilmesi gerekse de ilk atlanmaması gereken yer: geliştirilen tepkinin biçimidir. pasif agresif tepkiler yahut aleni agresif tepkiler farklı tepkime zincirleri oluşturabilir bu noktada da işte "insanın kendisiyle olan savaşı" başlar. bundan sonra kuklanın bir ipi sizdedir diğer ip ise yaşamın, talihin, kaderin, rastlantıların, zorunlulukların, şansın elinde olacaktır. yaşam bir çeşit yukarıda yazdığım gibi "insanın kendisiyle ve diğerleriyle olan savaşıdır" kendisiyle olan savaşını konfor ölçütlerinde belirleyebilecekken diğer unsurlarla olan savaşında kendi konforundan verdiği taviz ölçüsünde hareket alanı yaratacaktır.
özgüven bu savaş alanının ilk muharebelerinden birisidir ve bu muharebe malesef sonraki yıllarda olacağının aksine "çocuk halinizin" insafının arkasına saklanmıştır.
Özgüven, kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi; kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumu. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri (Örnek: Zekiyim, Sevilen bir insanım), hem bu düşüncelerin yol açtığı duyguları(Umutsuzluk, Utanç, Gurur), hem de bu duygu ve düşüncelerin ifadesi olan davranışları (Çekingenlik, Dikkat, iddiacılık) içerir.
kesinlikle insanları aşağılamak demek değildir. kendini özgüven fışkırması olarak nitelendiren bazı hadsizler olayın dozunu kaçırıp sağı solu hor görerek kendini bir halt sanmaktadır.
özgüven kişinin ihtiyacıdır. toplumda geri kalmamak için haklarını dile getirmek için bir ihtiyaçtır. öyle selfie çekip sosyal medyada paylaşınca özgüvenli olmuyorsunuz süsbiberleri..
Bazılarında aşırı olan duygudur.
Sanır ki dünyanın merkezi benim.
Sanır ki vazgeçilmezim.
Vazgeçilmez olmak varken unutulmayı seçtiğini de unutur.
Belki de mutluluğun sırrı budur. Kim bilir?*
Günümüz insanlarinda bi hayli azdir. Evet sende de az. Simdi bunu okuyunca kim beeen peh yeak ya moduna gireceksin ama önce bir dinle. Etrafina bak bi herkesin omuzları cokuk dik duran kişi tek tuk artık. Birine bi soru sorduğunda sikmeseler bari der tin tin kacar cevap vermez. ya da bi grup icinde biri cok konuşur sürekli sagdan soldan takdir bekler. Ya da biri sürekli ben ben ben der. O omuz düşüklüğü yuk tasimaktan olmadi* tamamen senin pisirikligin ya da o kaçış kezbanliktan değil çoğu kendine bi soru sorulduğunda heyecandan konuşmadigi icin kaçar. Adını sorunca heyecandan cevap veremeyenleri gördü bu gözler. O cok konusan arkadasin da sanmayın ki özgüveni tavan, değil. Başka seyleri bastirmak için konuşuyo çoğu zaman sağdan soldan aldığı ya evet haklı cevaplariyla egosunu tatmin ediyo ego da zaten başlı başına bir ozguvensizlik sonucudur. Ben ben ben diyenler benciller de ozguvene sahip olmayanlar kendini kolluyo sanmayin baskasina yardim edecek kadar guvenmediginden kendine. Günlük hayatta cok var bunun örneği ben aslında ezigin onde gideniyim ama degilmisim gibi takılıyorum caktirmayin tipleri bunlar sadece aklima gelenler sen anlarsın veya anlamazsin. Simdi bi de kendine dön bak normalde sanıldığı kadar ozguvenli misin burda takdir toplayıp ego kabartmak icin mi yoksa can sıkıntısı icin mi varsın bi dr kendinle yuzles hala yok benim özgüvenim var dersen aksini iddia edemem. **