günümüzdeki özelleştirmelere bakarsak doğru algılamaktır. iki yıllık karı karşılığı satılan işletmeler, alındıktan bir kaç ay sonra üç beş katına satılan yerler satılan vatan malı sonuçta.
özelleştirmeyi yanlış anlamaktır(!) özelleştirmede vatan değil, o vatanın kalkınması için gerekli son derece stratejik, olağandan yüksek kar ve getiri sağlayan kurum ve kuruluşlar satılır.
yanlış algılamadır. fakat şöyle bir şey de var, telekomun satılması vatanı satmaktır! kitlerin elinde bulunan ve sürekli zarar eden kuruluşlar özelleştirilmeli, telekom değil!
devlet iradesinde çalışan kurumlar venezüella , küba gibi devletlerde kaldı. devletin işi ticaret yapmak değildir denetlemektir.ancak kurulum aşamasında olan devletler ticaretle ugraşmıştırlar. devletin malı deniz yemeyen keriz tabiri bu özelleştirmelerle yıkılmıştır. devlet bir cebinden çıkarıp diğer cebine koyamaz ; vergilerden bahsediyorum eskiden vergi alamadığı kurumlardan artık vergi alıp para kazanıyor. ekonomi kötü gidiyor diye zarar etme olasılığı yok her türlü parasını alıyor. yanlış anlaşılmasın her özelleştirme iyi oldu demiyorum ama bir çok özelleştirme yerinde olmuştur. (bkz: hanım koş sözlüğü kendini ekonomist sananlar basmış)
yeni kamu yönetimi anlayışında önemli yer tutan özelleştirmenin yanlış uygulamaları sonucu halka oluşan algı. devlet her özel kurumun yüzde 20 sine kurumlar vergisiyle ortaktır. ayrıca ilgili alanda koyduğu diğer vergilerle bu ortaklık oranı artmaktadır. iyi uygulamalarla bu algı ortadan kalkabilir. devlet uzmanlaşması gereken yerde uzmanlaşmalıdır bakıldığında atatürk döneminde yapılan anlaşmalarında etkisiyle birinci iktisat kongresinde piyasaya yönelik bir devlet anlayışından bahşetmiştir. devletin un şeker üreteceği dönem geçmiştir. yüksek teknolojini gerektirecek alanlara veya uluslararası rekabet gücünü arttıracağı alanlara yönelmesi gereklidir. türk telekom örneği bu noktada kötü bir örnektir veya tüpraşın ilk ihalesi özelleştirme beraberinde şüphesiz denetimi zorunlu kılmaktadır. yoksa babalar gibi satarım lafları gazetelere başlık olur.
vatan satmak değilse de, vatan satmaktan farkı olmayan olaydır. ha, bunun paradı, "devlet müteşebbis olsun" demek değildir tabii; emperyalist sermayeye teslim olmamaktır; milli ekonomi anayışına sahip olmaktır; sermayeyi topluma yayıcı modeller üzerinde çalışmaktır..
ben çok hayret ediyorum, bu vatan hainliğine denk cürümü (crime, anlayasınız diye) dini inançları gereği savunanlar var!
bir takım avrupai kavramları kullanarak tek tük kalan devlet kurumlarını sermayeye peşkeş çekmenin adını "özelleştirme" denen zırva bir kelimeyle üzerini örtmeye çalışan liberallerin sosyalistlerden dem vurduğunu gösteren ifadedir.
Devletin malı deniz yemeyen keriz söylemi ile devleti kemirenlerin bu hakları elinden alınınca çemkirme durumudur. Tekel işçileri en büyük örnektir. içlerinde çalıştıgım için çok iyi biliyorum ki yatarak para alıyorlardı ve bu delete büyük külfet oluşturuyordu.
Siz vatanı satın söylemine devam edin bu ülke kalkınmaya büyümeye devam ediyor.
algıda hata yapmaktır. özelleştirme yapılan kurumlar bütçelerini 1-2 sene içerisinde 2-3 katına çıkarmaktadır. ülke ekonomisine katkısı yadsınamaz. fakat özelleştirilen kurumlar kısa sürede nasıl bu kadar kara geçiyor hiç araştırdın mı? bak ben bir örnek vereyim, iskenderun demir çelik fabrikası devlet tekelinde iken 15.000 civarı işçi çalıştırırken şimdilerde 3000-4000 işçi çalıştırmakta.. peki aradaki 10.000 kişi ne oldu sizce? çok basit dimi, işsiz kaldı.
benim halkım, abim, kardeşim işsiz kalırken napayım ben kalkınan ülkeyi, özelleştirdiğin firmaya işçi çıkarmayacaksın şartı koymadıktan sonra bu ülkede kazanan hep zenginler olacak.
babasının evini sattıklarında babamın hatırasını mahvettin kemikleri sızlıycak diye laga luga yapan bay muhteremin vatanın malları satıldığında kimin hatrının olduğunu düşünmeme durumudur. *
vatanı kitlerden oluşan kişinin algısıdır. nasıl algılamasın ki arkadaş; hiçbir becerisi bilgi birikimi olmaksızın devlete kapağı atınca köşe dönülen bir ülkede yaşıyoruz. çalışsan da çalışmasan da ay başında maaş hesaba yatar.
vatanı satmaktan ziyade kapitalist batı yalakalığıdır.
49. hükümet demirel-inönü döneminden başladı ve hala sürmekte. özelleştirme hükümet politiaksından daha çok devlet politikası haline geldi.
sosyalist olduklarını soyleyen partiler iktidar da olduklarını zamanlarda bile özelleştirmeyi sürdürdü.
dediler ki kamu kurumları zarar ediyor, dendi ki kamu kurumlarında çalışanlardan verim alamıyoruz. bu yüzden özelleştiriyoruz.
sen bir ülke yönetirken bir fabrikayı yada bir kurumu zarar etmesinden kurtaramıyorsan o ülkeyi yönetmek senin harcın değildir. kamu kurumundaki çalışanların verimini yükseltemiyorsan ülkeye ne verebilirsin ki.
bunlar öne sürdüğü bahanelerden başka bir şey değil. emir büyük yerden geliyor. öyle bir yerden ki sosyalist olduğunu söyleyen aynı zamanda halkcı da bunlar, özeleştirmeye devam ediyor. senin sosyalist halkcı davanın değeri bu kadarmış.
kamu kurumlarına birinci öncelik kar değil sosyal hizmettir. bu yüzden kamu da personel şişkinliği vardır ( siyasetin etkisi de büyük).
özel sektör ise kar amacı güder. bunu da çalışanları sömürerek yapar. asgari ücret üzerinden sigorta yapar, personel sirkülasyonu vardır. ana amaç paradır.
özelleştime demek aynı zamanda vatandaşların haklarını, emeklerini de satmaktır.
büyük kesim ( emekci) düşük bir ücretle sömürülür. beyaz yakalılar ve sermaye sahipleri arasında gelir dağılımı bakımından uçurumlar vardır ve bu sınıflaşmayı doğurur.
liberal ekonomi bik bik hikayelerini bi kenara bırakın, 15 yıl oncesine göre daha kapitalist, tam bir açık pazar haline geldik, yalakası olduğunuz avrupaya daha çok benzdedik, bunu mu savunuyorsunuz ?
devletteyken zarar ediyordu diyerek kendini savunmak komiktir. sen torpili engelle, heryere adamlarını yerleştirme. işin başına işinden anlayan idealist kişileri geçir ve en önemlisi sorumluluğunu aldığın bir kurumun yönetim ve denetimlerini yerine getir kazanan devlet, düşen ise vergilerimiz olsun sonra.
ama kurumları kendi menfaatlerin için peşkeş çekersen, devletin tüm kurumlarına kendi adamlarımı doldurucam diye badem bıyıklıları her kurumun başına getirirsen sonunda ülkeyi satarsın.
bir ülke bu kadar genç ve potansiyel sahibi iken telekomun parlayacağı dönemde ülkenin telekom firmasını satarsan, enerji talebi patlaması yaşandığı dönemde enerji firmanı satarsan çok büyük bir stratejik yanlış yapmış olursun. şimdi gidin bakın o satılan şirketlere, yıllık ciroları kaç ve kendini kaç yılda amorti ediyor.
satılan türk telekom 2 sene sonra 320 milyon dolar'a kadar çıkarak türkiye 1.ligi yayın hakkı ihalesine girdi.
haklısın bu para hem milletimize hem de devletimize layık değil. elalem yesin, bunun adı da vatan satmak ya da başka bir şey olmasın.
ben anlamadım. tekel işçileri 3000 lirayı tekelden zorla mı alıyormuş?
ben anlamadım. tekel işçileri; Yoksulluk Sınırı 2 Bin 520 Tl olan bir ülkede 3000 tl aldıkları için aslında çok mu para alıyorlarmış.
ben anlamadım. tekel işçileri, 3000 alırken yetim hakkı yiyormuş da, 5600 USD ile dünyanın en çok kazandıran milletvekilliğini yapanlar ne hakkı yiyormuş.
ben anlamadım. devlet işletmesini beceremediği yeri satarken neden işçinin maaşı üzerinden kamu yaratmaya çalışıyormuş.
ben anlamadım. yetim hangi yetimmiş, bu tekel işçilerinin çoluğu çocuğu neymiş o zaman.
ortada, kapitalist olduğunu iddia eden ve aynı zamanda emperyal istekleri olan bir devlet var. bu devlet kapitalist olduğu için, devlet olarak yapısallığını küçültmek, ticarete kendisi girmemek zorunda.
bu şartlar altında da doğru kapitalizmi yaşamak için, zamanında kendisinin girdiği işlerden çekilip bunları vermek/satmak zorunda. bunu da yapıyor. tam olarak yapması gerekeni yapıyor. ucuza pahalıya yapması önemli değil. bedavaya da verebilir. çünkü zaten amacı devleti küçültmek, kapital formunda devlet olup para kazanmak değil.
yani kapitalizme libralizme gönül vermiş bir kemalistin bunu eleştirmesi kafadan yanlış.
bunu yapan dincinin de bunu pragmatik bir şekilde açaıklayacağım diyerek, yetim hakkı üzerinden değerlendirmesi yanlış. açıklama basit çünkü. satmalısın. kapitalist isen. sanki anasını satayım satın alanın yetim hakkı yemişliği yok, sanki satacakları adam için allaha soruyorlar önce "yetim hakkı yemiş mi" diye.
böyle salak meşrulaştırma yollarına girince iyice salaklaşıyor olay zaten.
türkiye şimdiye kadar iki ekonomik sistem ile yönetildi. birincisi kemalist ekonimi, ikinci ise liberal ekonomi. kemalist ekonomi de yönetenler sürekli kendileri yiyordu, liberal ekonomide ise birazını yönetenler birazını ise belirli bir elit kesim yemektedir. vatandaş rıza her zaman ki gibi sürünmeye devam ediyor. özelliştirilen devlet tekelleri, istedikleri gibi işçi çıkarıp, istedikleri ücretlendirmeyi yapıyorlar. kendi kadrolarını işlere yerleştirip, kendileri gibi olmayanları da kapı dışarı ediyorlar. özelleştirmeyi savunmak düşüncesizliktir, tuzu kuru olmaktır. bunun acısını hissetmeye başladığınız bir kaç yıl sonra iş işten çoktan geçmiş olur ve o zaman özelliştirmenin o derinlerde yatan kanlı kılıcının acısını anlamış olursunuz.
devlet yolları da özelleştiriyormuş, bu konu hakkındaki görüşlerinizi merak ettim ey bilge insan. kafası hiç çalışmayan biri bile pek tabi bir savaş vs. durumunda yabancıya gitmiş bir yoldan nasıl gidilmeyeceğini bilir. ha bir de iki de bir kafa tuttuğunuz israil' de bütün internet olayı. haa bir de telekom satışında 1.05' lik bir hissenin kime satıldığını bile bilmiyoruz. muamma kısacası. nerde sizin şeffaflığınız diye sorarlar. devletin elinde bişey kalmadığı zaman da seni satarlar artık.