özel isimlerin türkçeleştirilmesi

    2.
  1. Adamlar benim her özel ismimi istediği gibi eğip bükerken bizim özgünlük bozulmasın dememiz aşağılık duygusudur, kendi dilimizden utandığımızı gösterir.

    Piyer loti, vaşington gibi kullanımlara yanlıştır demek gaflettir, dalalettir.
    1 ...
  2. 4.
  3. 5.
  4. Olması gerekendir.
    --spoiler--
    Geçenlerde bir yazıda Rus-Alman bir matematikçiniŋ adınıŋ Türkçedeki yazımına denk geldiydim. Yazık, kişiniŋ adını Almancada yazıldığı gibi, démeli Minkowski olarak yazmışlar, oysa w değil v ile olmalıydı. Çoğumuz /folksvagen/ diye okunan araç markası VolksWagen‘den ya da bazı araba onarıcılarınıŋ /fites/ démesinden biliyor olabilir; Almancada w damgası /v/ diye okunur. işte, Minkovski, o yazımı Rus imparatorluğu’nuŋ Alman kesiminde ve Zürih’te iken kullanıyordu. Oysa Rusçada /v/ ile Минковский yazılır, démeli Minkovskiy. Almanlar dogal olarak, Kiril abecesindeki adı kendilerine göre okunduğu gibi yazmışlar. Peki biz néden okunuşu Rusçadan almak yérine Almanlarıŋkini yazmışız? Bizde yabancı özel adlar hangi kurala göre yazılır ki?Türkçede yabancı özel adlarıŋ yazımı kuralına bakmak istersek, TDK (Türk Dil Kurumu) yazım kılavuzunda, yabancı özel adlarıŋ yazımınıŋ ikiye ayrıldığını görürüz: (1) Latin kökenli âbecelerden gelenleriŋ yazımı ile (2) diğer âbecelerden gelenleriŋ yazımı. Kılavuza göre Türkçede; örneğin Almanca özel bir ad, Almancada yazıldığı gibiyazılırken Arapça özel bir adıŋ okunduğu gibi yazılması gerekiyor. Ancak sorun şu ki bu durum, tüm bu Latin kökenli âbeceleriŋ okunuş kurallarını tek tek bilmemiz gerektiğini söylemiş oluyor. Ayrıca Almanca veya ingilizce gibi Latin kökenli abeceleri olan dilleri de ayrıcalıklı kıldığı da açık. Bence bu çelişki, taplanamaz (kabul edilemez).Çelişkiniŋ dibe vurmasını sağlayan başka bir durum, yine TDK’ya göre, kimi belli yér adlarına tanınan ayrıcalıktır:Londra (London), Brüksel (Bruxelles), Cenevre (Genéve), Budapeşte (Budapeste), Portekiz (Portugal), ispanya(España), Fransa (France), ingiltere (England), Amerika Birleşik Devletleri (United States of America) ve nicelerini kullanırken néden Nüv York, Mençıstır, Livırpul, ve nicelerini yazamıyoruz? Dahası, TDK ile okunduğu gibi yazıma karşı çıkan kişiler bir durumu daha atlıyor; o da yalŋızca yér adlarınıŋ değil, kişi adlarınıŋ da okunduğu gibi yazıldığı durumlarıŋ Türkçede bulunduğudur.Türkçede biraz soŋra kimi örneklerini göreceğiŋiz okunduğu gibi yazıma olayına kimileri, nedense, şiddetle karşı çıkar ve bunu saygısızlık olarak nitelendirir. Saygıya yalŋızca Batı mı layık? Oysa saygısızlık, özde, doğru okuyamamak değil midir? Değilse, néden ilkokuldan beri Portekiz kâşifiŋ adını Kristof Kolomb olarak yazıyoruz? Oysa özgün biçimi Cristóvão Colombo, Latinceleşmiş biçimi ise Cristophus Colombus‘tur. Néden “aşıyı Pastörbuldu” diyor, Pastörize süt içiyoruz? Néden ingiliz toprak ağası Boycott‘a işçileriniŋ yaptıklarından öğrenip bir ürünü Boykot édiyoruz? izmir’e gitmişseŋiz alaŋlarıŋ adlarınıŋ Türkiye geçmişinde önemi olan dünya kentleri adlarından seçildiğini görmüşsüŋüzdür. Örneğin izmir’de bu alaŋ adlarından biri olan Montrö (Fransız kentiMontreux), yazıldığı gibi yazılsaydı, izmir halkınıŋ o alaŋı okuma çabalarını düşleyebiliyor musuŋuz?TDK tarafından âbeceler, belli ki, yalŋızca simge yığınları olarak görülüyor. Oysa âbeceler, simge yığını olmanıŋ ötesinde, bu simgeler arasındaki ilişkileri de içerir. Örneğin, ingiliz âbecesinde -ch- dizimi /ç/ olarak okunurken yiŋe Latin kökenli abecesi olan Fransız abecesinde aynı yazım /ş/ diye okunur. Yalŋızca ilişkiler değil, ses deŋlikleri de dillerden dillere çok ayrıktır: e simgesi ingilizcede yérine göre /i, ö, e/ okunabilirken Fransızcada /ö/ okunur (söz soŋunda ise okunmaz). işte böyle, değme âbece ayrık kurallara iyedir. Bu da doğal olarak karşımıza yabancı özel adları okuyamama sorunu çıkarır.Özünde yabancı özel adları genel olarak okuyamama sorununu sık sık yaşarız. Örneğin bir matematik bétiğinde Fransız matematikçiniŋ adı, “Poincar锠olarak yazıldığında onu sık sık ingilizceymiş gibi /poynkeyr/ biçiminde okuduğumuz oluyor. Oysa bu matematikçiniŋ adı, Puankare‘dir ve duysa adınıŋ böyle okunmasına biraz uyuz olurdu sanırım (tıpkı adımıŋ ingilizler tarafından /oktey/ diye okunmasına uyuz olmam gibi).Matematikten örnek vérmişken biri çıkıp “ancak bu kişiniŋ adınıŋ özgün biçimini bilmezsek nasıl araştırma yapacağız?” diyebilir. Tabî, biri Londra yazdığında, onuŋ özgün biçiminiŋ London olduğunu bulmak ve bilmek kolay, dahası birçok ünlü kişi için de öyle olacaktır, örneğin Aynştayn yazınca… Bunu tabî ki böyle savunamam. Ancak pek de bilinmeyen kişi ve yérlere gelince de sorun yoktur gérçekten, çünkü ayraç içine özgün biçimi yazılabilir. Ancak ondan önce şunu sorarım: Rusça ya da Arapça gibi bir dil olunca néden aynı kaygıyı taşımıyoruz?Yabancı özel adlarıŋ okunduğu gibi yazımına karşı çıkarken öne sürülen eŋ büyük bahânelerden biri de, “diğer uluslar böyle yapmıyor, yazıldığı gibi yazıyor” düşüncesidir. Oysa durumuŋ gérçekte öyle olmadığını söyleyip özel adları okunduğu gibi yazan uluslara örnek verdiğimde bu kez, o özendikleri Avrupa’da olmamasından dolayı ezik sayıp “ya, o ülkeyi geç!” déniyor. Özellikle bu “saygısız” tépkiniŋ kardeş devletimiz Azerbaycan’a yapılmasına da oldukça siŋir oluyorum. Nitekim, Azerbaycan Türkçesinde yabancı özel adlar okunduğu gibi yazılır. Bir Azerbaycan güncesinde (gazete) “Mənçıstır Yunaytıd 1-0 yénildi” biçiminde bir salık (haber) görünce şaşırmayıŋ.Bu arada aŋımsatmadan bu yazıyı bitiremeyeceğim; Cumhuriyet’iŋ başında Avrupa basını, Türkiye’niŋ durumundan söz ederken, örneğin önderimiziŋ adını “Mustapha Kamal” biçiminde yazmıştı ve bu yadırganacak bir durum değildi. Néden bunu yapan biz olunca yadırganalım ki?
    Oktay DOĞANGÜN
    --spoiler--
    1 ...
  5. 1.
  6. Önemli olan okunuşunun aynı olmasıdır. Sadece okuma yazma bilen, yabancı dili olmayan adam nasıl okuyacak ? Hiç düşünmüyorsunuz bunları.
    0 ...
  7. 3.
© 2025 uludağ sözlük