Richard Bach tarafından, 1972 yılında yazılan masal türünde bir roman olan, ' Martı''' adlı kitabının ana karakteri olan martının adı Jonathan Livingston'muş.
Bugün derste hoca bana güzel küpeli kız dedi. Kendimi tablo gibi hissettim. inci küpeli çağrışımı.. Ama bence küpeli güzel kız demek istedi çünkü küpelerim gayet sıradan. Bugün de kendimizi beğendik, çok şükür...
intihar haberlerinin en acısı da metro önüne atlayan insanlar.
Hayatınızdan vazgeçecek noktaya geldiyseniz eğer neden bu kadar acılı bi yöntem seçiyorsunuz? Yakın zamanda aynı durakta yaşanan böyle bi haber daha gördüm. içler acısı.
seviyorum, belki de düşündüğümden çok. ama zamanında o kadar çok söyledim ki sevmediğimi artık sevdiğimi söylesem de inanmaz güler geçer. nedenini bilmiyorum neden böyle hissediyorum ama sürekli aklımda o var, şu lanet telefon her titrediğinde odur diye zıplıyorum, eğer oysa suratımda saatlerce gitmeyen bir gülümseme oluyor. onla konuşmadığım her saniye azap gibi geliyor. J.R.R. Tolkien ve oğlunun ruhu şad olsun.
Hayatımda bazı konularda çok güzel başlangıç yapmama rağmen çevremdeki insanlar, hiç bir zaman istediğim gibi olmayacak. Bunu bilerek yaşamak amaçsızca geliyor. Farklı bir şehire veya ülkeye gitme isteği doğuyor. Nereye gidersem gideyim yine istediğim insanları çevreme alamayacağım gerçeğini görüyorum. Olduğu gibi kabullenmek diye bir kavram varmış, annem ve babam dışında kimsenin sevmediğim huyunu suyunu çekmek zorunda değilim. Yeni insanlarla tanışmak zorunda da değilim. Herkes kendi hayatını istediği gibi yaşamalı, toplumun sosyalleşmek adına uydurduğu kalıplara sığdırarak değil.
Kendimi biliyorum, bir olay veya kişi için ilgi sınırım var. istediğim sonucu elde edemezsem en üst seviyede olan bu sınır sıfırlanıyor. Acayip umursamaz oluyorum ama kimse tehlikenin farkında olmuyor. Bir süredir böyle, yine kimse farketmedi.
Çölde susuzluktan ölürken gelip yemek vermişti sanki.
işte böyle bir şeydi.
Yalnızca yardım ettiğini düşünüyordu.
Oysa bende yemek vardı ve yalnızca ihtiyacım olan şey suydu.
Ve öyle ki açlıktan değil susuzluktan ölecektim.
Bu kadar basitti.
Bu kadar değersizdim gözünde.
Çünkü eğer önemli birisi olsaydım düşünürdü o beni.
Düşüncesiz değildi ki.
Bilmiyorum, belki de ben onu koruyorumdur düşüncelerimden, tek sorun saklanmam gereken ve asıl zararı verecek kişi bizzat kendisiyken.
Bugün arabamız geliyor. Bir ay arabasız kaldık ve sahiden zorlandık. Bu süre zarfında oğlum iki kere hasta oldu. Alışınca çok zormuş. Allah her isteyene nasip etsin.
Dün (9 Kasım) ne kadar yalnız olduğumu anladım. Köpeğimin birinci ölüm yıl dönümüydü. Böyle arada duygulanıp instada paylaşmıştım acılar paylaşıldıkça azalır ya hani. Yakın arkadaşım dediğim kişilerden biri bile aramadı bilmelerine rağmen... Sürekli ağlıyordum ama sonunda yine kendimi ben sakinleştirmek zorunda kaldım. Her neyse insan üzülüyor işte... Huzurla uyu oğlum.. 8 yaşındayken sokaktan sahiplenmistim seni, 5 yıl katabildim ömrüne. Geç buldum, erken kaybettim. Beni hiç unutma olur mu?
2022 de bitti bitiyor. Koskoca bir sene gelmiş geçmiş ama nasıl geçmiş hicbisey anlamadım. Sanırım günler saat gibi aylar da gün gibi geçmeye başladı. Yada galiba yaşlanıyorum.