öncelikle;
(bkz: vatan gazetesi)
bu yüce sözü reklam amaçlı kullanan bir zihniyet için, söylenecek bir söz bulunamaz. burada hemen savunmaya geçeceklerdir. "biz vatanımızdan bahsediyoruz" diye... fakat bir kere gazetenin ismi ofsayt. ağır bir isim vesselam. öyle herkes, her kurum kaldıramaz.
show tv de başlayan, daha bismillah, ilk bölümünden insanın etlerini ilik ilik kopartmaya başlayan dizi. bir yanda rahat bir yaşam, iş koşulları, bir yanda da memleketin hizmet bekleyen yerleri... idealleri uğruna hayatından vazgeçen insanları anlatan dizi. reklamlarda komutanın konuşmaları ise şu şekildedir...
Vatan
Uzanabildiğiniz son nokta
iyileştirdiğiniz en uzaktaki hasta
Okumayı öğrenen son çocuk
Canını kurtardığınız en ilerideki kadın
Vatan
Vatan minicik bir çocuğun gözyaşını dindirmek demek
Bir annenin feryadıdır vatan
Bir masumun alnındaki ateştir
Gideceksiniz göreceksiniz
Vatan sizin gittiğiniz yerdir
Sizin bastığınız topraktır
Gözlerinizin gördüğü son noktadır
Uyumayın, hasta olun, zayıflayın
Yokluk çekin, ağlayın geceleri
Telefonlardan nefret edin
Ama gidin!
Vatan toprağı kanla kazanılır
Ama gözyaşıyla, terle korunur
Gidin görün
Bu bir emirdir!
Her ifadenin insanda çağnştırdığı bazı anlamlar, bazı görüntüler vardır. Kimi zaman ifade aynı olmasına rağmen, bu ifadenin insanlarda yankılanması farklı olabilmektedir. Tabi ki şimdi bunun üzerinde duracak ve bazı örneklerle bunun sosyopsikolojik nedenlerini açıklayacak değilim. Çünkü nedenleri açıklanmasa da, yaşanan bir hadisedir bu!.
Bu kısacık yazıda, özellikle şehirlerarası yolculuk yaparken karşılaştığım bir ifade üzerinde durmak istiyorum. Geniş dağ yataklanna kireçli taşlarla yazılan bu büyük ifade, iki kelimeden meydana geliyor.,
Yüzlerce askerin, binlerce taşı bir araya getirerek ve kireçle boyayarak büyük büyük harflerle yazdıkları bu ifadeyi, sanırım birçok insanımız da görmüştür. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu ifade ile ne anlatılmak istendiği veya bu ifadeyi okuyanların ne anladığı yine kişilere göre değişebilmektedir.
Mesela bu ifadenin bende çağrıştırdığı anlamı veya bu ifadenin bende yankılanmasını değerlendirecek olursam; belki de bendeki bu yankılanma, hiç kimsenin karşılaşmadığı bir yankılanmadır!. Çünkü bu ifadeyle nerede karşılaşsam, hep aynı garip görüntüler ve hep aynı garip sesler geliyor kulağıma!. Yolculuk yaparken, genel olarak pencere kenarına otururum. işte bu yolculuklarım esnasında, otobüsün penceresinden dışarılara bakarken ve dışarıların halini düşünürken, dağ yamaçlarındaki bu koskoca ifadeyi görüyorum.
Önce vatan
Aklımı (yine Ankara'ya) kaçınyorum!. Büyük, pek büyük bir yemek salonuna giriyorum. Önce etrafıma bakmıyorum. Ortadaki geniş masa ve masanın nakışlan dikkatimi çekiyor. Acaba ağaç oyma mı? diyerek sokuluyorum masaya.,
I ııh, ağaç oyma değil.
Şeref ve haysiyet olmadan, namus ve vicdan oymadan meydana geliyor masanın nakışlan!.
Masanın üzeri, beyaz, bembeyaz emek üzerine, kırmızı ve kara, kapkara zulüm kakmalarla bezenmiş.
Masanın etrafında ise, kimilerinin Sevgili büyüklerimiz, kimilerinin Sayın efendilerimiz,
kimilerinin Filanca işadamımız dedikleri, seçkin namussuzlar oturmakta!.
Ellerindeki çatal ve bıçaklarla, yemek servisini bekliyorlar. Bunlann karşısında süklüm-püklüm durmayı bir sanat olarak algılayan garsonlar ise, papyonu andıran tasmaianyla masaya yaklaşarak ve çeşitli dillerdeki aynı ifadeyi tekrarlayarak, masadaki efendilerine soruyorlar.
Sayın efendilerimiz, ne yersiniz?
Masadaki namussuzlar için, ne güzel bir sorudur bu!.
Ağızlan bir anda sulanmış ve salyalan akmaya başlamıştır! .
Ne yediklerinin ve ne yiyeceklerinin bilincinde oldukları için, hiç düşünmeden ve hiç düşünmeye gerek duymadan hepbir ağızdan cevap verirler.,
Önce vatan!.
Önce vatan!.. (Sonra vatandaş!.)