tanrım bir geçim kapısı açıver bana;
kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana;
şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni
haberim olmasın gelen dertten başıma.
bedeninde et, kemik, sinir kaldıkça,
dünyadaki yerini bil, kendinden şaşma.
düsman zaloğlu rüstem olsa ger göğsünü,
dostun karun olsa iyilik altında kalma.
kader defterimi yeniden yazabilseydim
kendime gönlümce bir başka hayat şeçerdim.
bütün dertleri siler atardım dünyamızdan
sevinçten gözklere uçardı düşüncelerim.
bak, saki, yüreğim arındı bütün kaygılardan;
gitti o kükreyen aslanlar, bomboş şimdi orman
gece yıldız saçarken göklerin şarap kasesi
benim kadeh boş günümü gün edeceğim zaman.
ey ozunun sirlarina akil ermeyen;
sucumuza, duamiza onem vermeyen;
gunahtan sarhosum, ama dilekten ayik;
umudumu rahmetine baglamisim ben.
buyukse de isyanim, kotuluklerim,
yuce tanridan umut kesmis degilim;
bugun sarhos ve harap olsem de yarin
rahmete kavusur elbet kemiklerim.
tanrim bir gecim kapisi aciver bana;
kimseye minnetsiz yasamak yeter bana;
sarap icir, oyle kendimden gecir ki beni
haberim olmasin gelen dertten basima.
rahmetin var, gunah islemekten korkmam;
azigim senden yolda caresiz kalmam;
mahserde lutfunla ak pak olursa yuzum
defterim kara yazilmis olsun, aldirmam.
derde gama yatkin yuregime aci;
bu tutsak cana, garip gonlume aci;
bagisla meyhaneye giden ayagimi,
kizil kadehi tutan elime aci.
akil bu kadehi ovdukce over;
alnindan sevgiyle optukce oper;
zaman ustaysa bu canim nesneyi
hem yapar hem kirip bin parca eder.
ey zaman, bilmez misin ettigin kotulukleri?
sana duser azaplarin, tovbelerin beteri.
alcaklari besler, yoksullari ezer durursun:
ya bunak bir ihtiyarsin, ya da esegin biri.
her sabah yeni bir gun dogarken,
bir gun de eksilir omurden;
her safak bir hirsiz gibidir
elinde bir fenerle gelen.
dunya dedigin bir bakisimizdir bizim;
ceyhun nehri kanli gozyasimizdir bizim;
cehennem, bosuna dert cektigimiz gunler
cennetse gun ettigimiz gunlerdir bizim.
yasamanin sirlarini bileydin
olumun sirlarini da cozerdin;
bugun aklin var, bir sey bildigin yok:
yarin, akilsiz, neyi bileceksin?
icin temiz olmadiktan sonra
haci hoca olmussun kac para
hirka, tesbih, post, seccade guzel:
ama tanri kanar mi bunlara?
var mi dunyada gunah islemeyem, soyle;
yasanir mi hic gunah islemeden, soyle;
bana kotu deyip kotuluk edeceksen,
yuce tanri, ne farkin kalir benden, soyle. *
felek ne comert asagilik insanlara
han hamam, dolap degirmen, hep onlara.
kendini satmayan adama ekmek yok:
sen gel de yuf cekme boylesi dunyaya
bilgenin yureginde her dilek,
anka kusu gibi gizli gerek.
damla nasil inci olur denizde:
sedefler icinde gizlenerek.
ovada her kızıl lalenin teni
bir padişahın kanıyla beslendi.
yerden biten şu mor menekşe yok mu?
bir güzelin yanağındaki bendi.
mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler,
bin bir derde düşer, canlarından bezerler.
öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür,
onlar gibi olmayana adam demezler.
gül verme istersen, diken yeter bize.
ışık da vermezsen, ateş yeter bize.
hırka,tekke, post most olmasa da olur,
kilise çanları bile yeter bize.
insan bastığı toprağı hor görmemeli
kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.
duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
ya bir şah kafasıdır, ya da vezir eli!
hak er geç cimrilerin hakkından gelir;
cehennem ateşleri onlar içindir.
ner der, dili inciler saçan muhammet*:
cömert gavur cimri müslümandan yeğdir.
varlığın sırları saklı senden, benden;
bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben
bizimki perde arkasında dedi-kodu:
bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
bir geldi mi derin ölüm uykusu,
biter bu dünyanın dedi-kodusu.
ölenden bir haber bekler insanlar:
ne söylesin bilmez ki ne olduğunu!
Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenlerde hep senin gibiydiler
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki, Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin ?