hakkında yapılan meşverette saygı kavramının çorbaya çevirildiği daha doğrusu "ölüye saygı nasıl gösterilir?" sorusunun değişik cevaplar ön kabul alınarak altı doldurulan mecburiyet türü.
öncelikle ölüye saygı nedir, ölüye nasıl saygı gösterilir, ne yapılırsa ölüye saygısızlık etmiş olunur nevinden sorulara cevap aramalıyız kanımca.
örneğin arkasından rahmet okumamak saygısızlık mıdır?
yoksa rahmet okumamanın yanında "cehenneme gitti kesin" demek mi saygısızlığa girer.
Yaşarken saygı gösterilmeyen kişiye öldükten sonra saygı duyulsa ne olur ki... ölünün kendini savunma hakkı zaten yok olduğu gibi, insani duygularımızı ya da insan olmanın verdiği yeterliliklerimizi yitirmediysek ölüye de diriye de saygı göstermeliyiz, insan olmasından dolayı..
insan olmanın gereğidir; türkiye'deki insan sayısı da bir elin parmaklarını geçmediğinden böyle bir saygı görmek zordur. aslında ölene saygıdan ziyade ölen kişinin yakınlarının yas tutma hakkına saygıdır.
şimdi ortadaki olayı hala kavrayamayıp "ama saygı hakedilir yeaa!" diyenler de çıkabilir, "siz danone yiyin" diyorum kendilerine. zihinsel gelişime katkıda bulunuyormuş duyduğum kadarıyla.
öluye saygi insanlik geregi, hosgoru geregidir. ancak saygi duyulmayacak seyler yaptigi halde gosterdigimiz saygiyi yasayanlara hakaret olsun diye silah gibi cevirip bize kullananlara saygi gosterilemez.
imam "rahmetli iyiydi" diyor, cemaat hakkini helal ediyor. bir kac dangalakta cikiyor "gordunuz mu sozde dindarlar muftu bile ödulunu alacagini soyledi. su kadar kisi hakkini helal etti, demekki dogru seyler yapmis" diye provokator basliklar aciyor. yasayanlara da saygi lutfen.
yoksa akli basinda olan bir insanin öluyle ne gibi bir meselesi olabilir?
ölüye saygıdan ziyade ölünün arkasından konuşmanın ölen kişinin cevap verme ihtimali olmadığı için hoş görülmemesidir ölüye saygıdan kastedilen. ölünün taze olması ailenin yaslı olması sebebi ile duyulan saygıdır işin aslı. elbette insanlar yaptıkları ile anılırlar ölselerde diri kalsalarda. ancak oh öldü canıma deysin demek basitliktir ve basit olmamak gerektir. birde inançla alakalıdır saygının aslı; artık ölüp gitmiştir ve hesabı önüne koyulacaktır siz karışmayın boşu boşuna denmek istenmektedir.
insan olmanın gereğidir. kültürümüzün bize getirdiği bir özelliktir. bu kültürden nasibini almayanlar için gerekli bir şey değildir. onlar ölünün arkasından konuşurlar, göbek atarlar, hakaret etmeye devam ederler...
hatta sağlığında rahmetlinin * bir bakışıyla titrerler, seslerini çıkaramazlar ama arkasından sallamaya gelince en önde bayrak taşırlar !
türk kültüründe yoktur böyle bir şey. biz böyle görmedik. biz düşmanın arkasından rahmet dileyen, hakkını helal edenleri gördük.
Aslında saygı ölüye değil ölünün ailesinedir, çünkü ölmüş kişi mezarın içinde hiçbirşeyden habersiz yatıyor olacaktır, yapılan tüm saygıdan, helvalardan, göz yaşlarından haberi olmayacaktır, o sebebten saygı ölen kişiye değil, onun yakınlarına yapılır.
bir insanın hakkında konuştuklarınızın doğru olup olmadığını bilemeyiz. sallıyor da olabilirsiniz. adi bir yalancı da olabilirsiniz.
ölmüş bir insan, kalkıp sizin mesnetsiz iddialarına cevap veremez. kendini savunamaz. meftanın cevap hakkı kalmadığı için, ölünün arkasından atıp tutmamak, hakkında konuşmamak, bir mecburiyet değil, insan olmanın gerekliliğidir.
her ölümlünün, sevdiği saydığı biri vefat edince, istisnasız her ölümlünün kabul etmesini beklediği zorunluluk çeşidi.
bu ölümlülere, entry'nin geri kalanını okumadan meseleyi merhum türkan saylan hanımefendinin vefatı ile ilgili tartışamalar süregelirken meşverete açmam vechiyle, fakiri dinci, yobaz, gerici yaftasıyla peşinen damgalayıp eksileyen ibne de dahildir.
empati, her insanın üstüne yakışanı giymesidir efendim. ne demek istiyorum?
madem entry'nin başında merhumenin ismini andık örneklememizde de kendisine yer verelim. şu anda, sözlüğümüzde, merhumenin ölümünden sonra kendisine tarafgirlerince hak ettiği söylenen saygıyı göstermeyen, avam tabirle arkasından konuşan, hayırla yad etmeyen kişilere "bari öldükten sonra saygı gösterin", "siz nasıl müslümansınız, islamda ölüye saygı gösterilir" mealinde çemkirmeler izliyoruz.
merhumenin bu tür söylemleri hak edip etmediği diğer bir başlığın konusudur. biz burada sadece kendisini meşveret konumuza gayet uygun bir örnek kişi olduğu için rahmetle anıyoruz.
bu tür rahatsızlık söylemlerinde bulunan kişileri şöyle bir kaç dakika düşünmeye ve empati yapmaya davet ediyorum.
her nefsin ölümü tadacağı düsturu ile mutlaka ve mutlaka merhumenin tam zıttı bir dünya görüşü, hayat mücedelesi olan popüler bir kişi ya da kişiler bir gün ölecektir.
peki bu arkadaşlar o gün geldiğinde şu anda yaptıkları gibi merhum ya da merhume hakkında düşünceleri ne olursa olsun "ölüye saygı" düsturunu o gün de benimseyip, o gün de içlerine sindirip merhum ya da merhumenin arkasından hep hayır mı yazacaklardır, hayır mı söyleyeceklerdir ya da en azından susabilecekler midir?
daha somut ve burda adını anmaktan hiç bir şekilde çekinmeyeceğim, sözlüğümüzün ortak sevimsizlerinden biri olduğunu vaysaydığım abdullah öcalan örneğini de verebiliriz isterseniz. gün gelip bu kişi öldüğünde bu kişileri de "ölüye saygı lütfen" derken mi yakalayacak bu gözler?
son örnek biraz "uç" oldu diyebilirsiniz belki. ve fakat bu örnek ölüye saygı meselesinin mutlaka ve mutlaka bir yerden patlayacağını ispatlamak cihetiyle verildi.
ez cümle;
bugün malum hanımefedinin vefatı sebebiyle karşı görüşte olan kişilerin pek de hoş olmayan taziye mesajlarına "ölüye saygı" ekseninde yaklaşıp çemkiren arkadaşların yarın bu entarileri götlerine girebilir efendim onu demeye çalışıyorum. girmezse ben sokarım buradan ilan ediyorum!
sonra bu kişiler "ama önce onlar başlattuua!" nevinden ilkokul 3 seviyesine seyirtirler mi o gün görürüz.
ha mutlak doğru hangisidir derseniz; evet en azından susmak icap eder.
lakin ok yaydan çıkmış, polemikler havada uçuşmaktadır.