ne acıdır ki birçok insan için* bir türkiye gerçeğidir. öğretmenin yalnızca kağıt üzerinden seçildiği, onun da seçilmesinde ülkemizde bulunan 8768756 dereden su getirtilmek suretiyle imkansızlaştırıldığı, olunmak için öne konan her engelde kazığı acı acı sokmayı zevk sayanların, "ben yaptım şimdi onlar düşünsün" mantığıyla ilerleyen bir ülkede hayallerin gerçekleşememesidir.
senelerini verirsin, diz çürütürsün onu bırak meslek aşkıyla yanıp tutuşursun ama o hayallerle başladığın fakültenin son bulmasıyla birlikte insanın eline geçen koca bir sıfırdır. yolda yürürken bir veletten; "iyi günler öööretmeniiimmm" sözünü her duyduğunda isteyip de olamamakla hepten bir koyar insana.
sınıfa girip kapıyı ardından kapatmayı isteyip bu imkanın sana sunulamamasıdır. sümüğü akan, defteri karışık olan, derste arkadaşının saçını çeken, "dinle" deyip dinlemeyen öğrenciyi eğitmek isteyip eğitememektir.
alınan, okunan, araştırılan her bilginin birgün lazım olur düşüncesiyle bir kenarda tutulduğu ama o bir günün belki de gelmeyeceğinin sezilmesiyle insanın içinde bulunduğu duruma sövmesine vesile olmaktır.
topuklu ayakkabıların verdiği acıya, alışkın olmadığın gömleklere rağmen örnek olmak adına yapılan onca şeyi göze alıp, evde bir çocuğa bakamayan velilerin çocuklarının tümüne bakmayı hevesle, seve seve kabul edip gene de olamamaktır.
ellerinin tebeşire bulanamaması, sıra aralarında yürürken öğrencileri inceleyememek, verilen sikindirikten kılavuz kitabının yapraklarına "kopuyor" diye sövememek, seneler geçse de adının unutulmayacağını düşünürken adını sınıfın ortasında bile söyleyememektir.
öğrencilerin öğrendikleri her yeni şeyde gözlerinin içindeki o ışıltıyı görememe, "sorulan sorularla madara olur muyum lan acaba?" düşüncesine kapılamama, "sonunda öğrettim" deyip azmin zaferine sevinememektir.
kısaca; sevdiğin, gönül ve emek verdiğin, hayallerini üstüne kurduğun, "yeterki olsun" dediğin mesleği yapamamaktır. tuhaftır...
zibilyon tane eğitim fakültesi açmaktan ve oraya her sene trilyon tane öğrenci almaktan kaynaklanan durum. ( benzer durum mesala kamu yönetimi adlı bölümde de var. sor bak hepsi kaymakam olmak için girmiştir. ülen hepinizi sırayla bir gün bile kaymakam yapsak 2.tura sıra 10 sene sonra gelir. )
konuştuğum ve sözlükte okuduğum her öğretmen adayı kpss den şikayetçi. öğretmenliğin çok ayrı vasıflar gerektiren, her şeyden önce yürekten yapılması gereken bir meslek olduğu, bunun da aptal salak iki üç tane soruyla belirlenemeyeceğini söylüyorlar ki bence yerden göğe kadar haklılar.
e peki napalım o zaman ?
herkesi sırayla mülakata alalım. gelsin uzmanlar baksınlar,değerlendirsinler,hatta mülakat salonuna temsili bir sınıf koyalım, aday bu sınıfa bir konuyu anlatsın ( abartılı gelmiş olabilir ama bu kadar önemli bence bu meslek), kimin layıkıyla bu mesleği yapabileceğine karar versinler. e o zamanda ona torpil yapıldı, bu kayırıldı, onun dayısı bunun teyzesi denecektir ki bu da çok doğrudur.
şu halde yapılabilecek en nesnel ( bakın doğru ve adaletli demiyorum ) iş gene sınavdır ve malesef birileri ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar dışarıda kalacaklardır.
işin bir diğer ve bence en acıklı boyutu,düne kadar bu sistemden şikayet eden adayın mesleğe girer girmez çektiği onca sıkıntıyı unutup,gününü gün etmesi, dışarda kalanları zerre kadar umursamaması, sorulduğunda ben o kadar çalıştım, o da çalışsaymış girseymiş demesidir ki bence asıl sorgulanması gereken budur.
eğitim fakültelerinde almanca ve fransızca öğretmenliği bölümleri olupta atamaları yapılmıyor ve her yıl öğrenci alıyorlar. üstüne üstelik, kontenjanları arttırıyorlar. yakın geçmişte yaklaşık 30 almanca ve 5-10 tanede fransızca öğretmeni atadılar. şuanki mevcut almanca ve fransızca öğretmenleri 90'lı yıllarda mezun olanlar. yakın geçmişte bu bölümden mezun olanlarda, sınıf öğretmenliği veya türkçe öğretmenliği gibi alanlara yönlendiriliyorlar. yazık, gerçekten yazık!
peki kaçınız ses verdiniz, mesela geçenlerde ki ankara da ki eyleme kaçınız katıldınız da hak aradınız diye düşünülen konudur. hak verilmez alınır sevgili öğretmenim. bunu da en iyi sizlerin bilmesi gerekli diye düşünmekteyim. içim acıyor bir yurttaş olarak sizlere inanın, ama artık biraz da ses verin başka platformlarda lütfen.
öğretmenlik dışındaki zirilyon tane meslekten birine kapağı atmaktır.
zaten herkes ya avukat ya mühendis ya doktor ya öğretmen.
her önüne gelen öğretmen olduğu için böyle dandik sınavlarla öğretmen alıyorlar ya zaten.
bak sinirlendim yine.
edit: aha öğretmen olamayanın biri eksiledi, cok ağlamaklı oldum bi an. *
iyi bildiğinin seni yanıltması, iyi bilmenin iyi öğretebilmek olmaması..
artık, sadece öğretmenlik diploması almış olan insanların iyi bir öğretmen, hatta sadece ve sadece "bir öğretmen" olamiycaklarını anlamaları gerek.