hayallere sahip olabildiğimiz en önemli süreç. koşulsuz şartsız ne beklersek hayattan onu isteriz, kimse de size soramaz niye diye, zaman geçtikçe odunlaşırız bizde şayet öğrenme isteğini, o öğrenciye ait temiz duyguları kaybetmişsek.
bütün hayatı sınavlara odaklı -ki bunu böyle yapan anlamsız derecede öğrenci düşmanı eğitim sistemidir- sosyalitesi sıfıra yakın, okulda öğretmenleri tarafından sindirilen gencecik beyinlerdir.
bu topraklarda adına önceden 'talebe' denilen kelimedir. dilin sekülerleşmesi sonucu bu kelimeye öğrenci denilmiştir. halbuki 'talebe' lafzı daha anlamlıdır ve bir zihniyeti temsil eder, zira talebe 'talep etmek'ten gelir. yani öğrenme, eğitilme, terbiye edilmek için 'talep etmek' gerekir. ancak 'öğrenci' kelimesinde bu anlam yoktur. lafızlardaki bu farklılık zihinlerde/yaşayışlarda da tahakkuk etmiştir. bugün öğrencilere baktığımızda ekseriyetin 'talep eden' olmadığını görebiliriz.
tam da sınav kağıtlarını okumadan önce, sınıfta bir öğrenciye (ağzımdan kazara çıkması neticesinde) "sen onu başka yerinden anlamışsın" dediğim an bana katıla katıla ve dalga unsuruyla gülmeleri sebebiyle gazabıma nasıl hunharca uğracaklarını şu saat itibarıyla tahmin edemeyen güruh. yok size öyle extra extra extra enayi notları. gazap üzümlerinden şarap yapacam ellerimden size.
Öğrenci 16 yıl uzunluğunda, 5632 çapında, 192 ay genişliğinde, günaydın ile yatıp, iyi dersler ile kalkan, disiplin ile uslanan, tost ile beslenen, forma ile süslenen, eski model 6 ders 5 teneffüs ile çalışan, cetvel ve elle dayak yiyebilen, gömlek ve kravat arasına sıkıştırılmış, çanta ile bağlanmış, 1 gün okul bitecek diye kandırılmış, allahın en aciz kuludur.
edit: yazın ortasında nerden çıkardım bu okul konusunu inanın bilmiyorum.
pazar akşamı hastalanıp pazartesi okula gitmek istemeyen cuma oldu mu sevinen ödevlerini son güne sıkıştıran teneffüsü sabırsızlıkla bekleyen eğitim gören kişidir.