genç yaşta birden bire içinize düşüveren histir. yolda gördüğününüz yaşlı amcaları, teyzeleri görünce hep bu his doğuverir içinize. belki de çok uzun senelerin olması, bilinmezliktir bunun nedeni.**
bu insanın ya kendisini buna şartlamasıdır ya da gerçeği sezinlemesidir.umarım birincisidir,çünkü değişebilir.her ikisine de mesleğim icabı tanık olmuşumdur.kimi ölmek istediği için ölmüş,kimi ölüm geldiği için gitmiştir.
insanın aciz oluşunun ortaya çıkardığı hisdir.
sığınacak bir liman arar veya başını göğsüne yaslayabileceği bir sevgili.hem gözyaşlarına da sığınabilir.anne şefkati de olablir,aradığı.
kaybedilenlerin, hayallerin, umutların, hayata tutunduğun şeyler seni bırakıverirler. hissedersin... yaşam gereksiz gelir... biraz da, uzun yaşamayı istememektir. hayat gereksiz geldiğinde, gitmek istersin, hadi allah'ım, hadi artık dersin...
anksiyete belirtisidir. ciddiye alınmalı, gerek yakın hissettiğiniz biriyle konuşarak gerek profesyonel yardım alarak, *depresyona dönüşmeden bu histen kurtulunmalıdır.
her tür risk faktörüne sahipsinizdir, tansiyon, kolesterol, stresli yaşam, alkol... tüm tıbbi göstergeler sizi göstermektedir, "ölecek bu yakın zamanda".
pis bir durumdur, farkında olmanıza rağmen kebaptan, sigaradan, alkolden vazgeçemezsiniz. sırtınızdaki yükü hafiflettiğini sandığınız ağız tadı, sakinleşme, bir nefes huzur aslında sizi ölüme yaklaştıran düşmanlardır. bu boktan hayatın zevkleri zararlıdır, tuhaf.
Bırak "çok uzun"u, uzun bile yaşayacağınız kanısında değilsinizdir, yine de 3 kuruşluk hayatı en azından 1 kuruşluk yaşamak istersiniz. birbuçuk adana, ardından 2 sigara eşliğinde 1 bardak demli çay, gece yarım 35'lik.
keyif küçük de olsa, geçici de olsa onun peşine düşersiniz. zor seçimdir, uzun, sağlıklı tatsız bir hayat, kısa, lezzetli bir hayat...
uzun, lezzetli, keyifli, tatlı, sıkıntısız bir hayat da olasıdır ama bu kadar şanslı olmak zor.
hepimize uzun, mutlu, sağlıklı bir ömür dilerim.
edit: bu entry'e sadece bir "s" yüzünden rötüş istenmiş, insaf diyorum, başka da bir şey demiyorum.
kalbinin sesini ve ritmini dinlemeyi, obsesyon haline getirenlerin haline benzer. kalp her an duracakmış gibi gelir insana, hele arada bir sızlarsa, büsbütün evhamlar kaplar benliği... ama bir çoğu 80 küsürlere kadar atar.
her neyse;
kendine vade biçme, yaşadığın müddetçe, hakkını vererek yaşa !
hiç de inanmadığım anlamsız kehanet. bu düşüncelerle makaslıyoruz zaten ömrümüzü. yarın başıma bir iş gelir de ölürsem bu artislik içeren entry'yi biri silsin, lütfen.