Öyle mutsuzum ki, çay mi demlesem penceren mi atlasam bilemiyorum. Pencereden atlamak çok daha mantıklı geliyor ama dışarıda korona olduğundan ona da cesaret edemiyorum.
hayat gittikçe yıpratıyor adamı. çoğunlukla kendimi kandırıp mutlu oluyormuş gibi davranıyorum ama yine çöktü akşam akşam o iğrenç hissiyat. eskileri yad ettik bugün eski bir dostla. herşey tozpembe gibi hissettim. öyle gibi davrandık ve yolumuza devam ettik. onda pek birşey değişmedi. yürüyüp kendi dünyasının derdinde devam etti.
Karşılaşan iki dost zamanın değirmeni...
bana gelice... yürüdüm biraz. iyi gelir düşüncesiyle. mutsuzluğumu atmaya çalıştım üstümden. kısa bir süre güzelleşti hayat. sonra aklımda o şarkı sözleri hoş bir yükselişle zehrini saçtı:
Geçmişten gelen sesler, gözümden kaçan gözler
Ne kadar çok tırmansam, benden yukarıda izler
parça parça hüzün şarkısı çaldı kulağımda böylece.
iyi yanı şu, bi yerde dibi görüp tekrar sevindirik olmaya başlayacaksın hayata karşı. o azıcık sevindirik, mutluluğun zirvesindeki düşüş ilk anından bile daha yüksek, mutlu bi his.