müslümanlığıma kimsenin laf edemeyeceğini ya da kimin müslüman kimin başka bir din mensubu olduğuna kimsenin karar veremeyeceğini vurgulamak istediğim başlık.
çok güzel ve gerçekçi mantıktır, zira arkadan veriyorsan da zina yapmış sayılmazsın bu mantığa göre... ulan siz kimsiniz de kesin kurallara sahip bir kafirlik olgusuna yeni eklemeler yapıyorsunuz kuş çükü kadar beyninizle... allahın kesinlikle affetmeyeceğği günahı işlemek yapılabilecek en büyük salaklıktır. zira o kendine şirk koşanları affetmez. sen kimsin de müslüman olabilmeye kural koyuyorsun...
islamda Dört Kadınla Evlilik Konusunda Bilinmesi Gerekenler...
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki dini emirleri, geldikleri dönem ve şartları dikkate almadan değerlendirmek yanlış olur. Her şeyden önce dört eş bir emir değil, bir sınırdır.
Bu hüküm geldiğinde gerek dünyada, gerekse Arap yarımadasında poligami evliliği yaygındı. Yani gerek erkekler, gerekse kadınlar çok sayıda kişi ile evlilik yapabiliyorlardı. Bu konuda sınır yoktu. Bir erkeğin sekiz on karısı olabildiği gibi, bir kadın da sekiz on erkekle evli olabiliyordu. [1]
Çok eşlilik, islam öncesi toplumlarda ve diğer dinlerde de yaygın olan ve sayısal sınırı da olmayan bir uygulama iken Kur an öncelikle bir sınırlama getirmiştir. [2]
Her yerde olduğu gibi Arabistan yarımadasında da cahiliye adetleri hüküm sürüyordu. islamiyet bunlardan bazılarını (kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi gibi) tamamen kaldırıyor, bazılarını değiştirerek düzene koyuyordu. Bunlardan birisi de cahiliye dönemindeki sınırsız eşle evlenme meselesidir. islamiyet gelmeden önce hem erkeklerin hem de kadınların sayı önemi olmaksızın istedikleri kadar eşle evlenebilmeleri normal karşılanıyordu. Buna göre birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Sadece daha önce sınırsız olan adedi sınırlandırdı.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer mesele ise: islam ın birbirine karışmış olan nesilleri düzene koymak için kadınları çok eşlilikten alıkoymuş olmasıdır. Nesillerin karışmaması için bir çocuğun anne ve babasının belli olması gerekiyor. Bir kadın birden fazla erkekle evlenirse, doğan çocuğun babasının kim olduğu belli olamaz. Hamilelik annelere mahsus olduğu için bir çocuğun annesinin karışması gibi bir durum söz konusu değildir. Fakat birden çok erkek olursa hangisinin gerçek baba olduğu bilinemez. (dna testi olmayan asırlardan bahsediyoruz) Ebeveynlerin ikisinin de kesin olarak bilinmediği toplumlarda nesiller karman çorman olmuştur. Çocukların babasının belli olmadığı bir toplumun ne kadar abes olduğunu düşünün. Bir çocuğun annesini bilip babasının kim olduğunu bilemediğini (hatta kardeşiyle aynı babadan mı değil mi? bilinmediğini) düşünün. Böyle bir topumda nesillerin korunmasından söz edilebilir mi? Aile kavramından söz edilebilir mi??
Erkeklerin eş sayısını sınırlayan Âyetin nuzulünden sonra Resulullah'ın emriyle 4'den fazla hanımı olanlar, fazlalarını boşadılar. [3] Şayet islam sınırı dört değil de bir olarak belirleseydi. Yani erkeklere dörtten fazla olan eşlerini boşamaları yerine, birden fazla olan eşlerinin hepsini boşamaları emredilseydi. O zaman ne kadar fazla kadının birden ortada kalacağını düşünün. Sosyal bir dengesizlik oluşacaktı. Ayrıca yerine getirilmesi mümkün olmayan bir emir söz konusu olsaydı birçok toplum çok kısa bir sürede islamiyet i kabul ederler miydi?
Kur an-ı Kerim in geldiği tarihten itibaren bütün dönemleri kapsadığını unutmayalım. Günümüzde Türkiye de kadın ile erkek sayısı birbirine çok yakındır. (erkekler kadınlardan birazcık daha fazla) [4] Fakat Peygamber efendimiz döneminde kadın sayısı erkeklerden çok daha fazladır. [5]
Hak bir dinde fıtrata ayrı ve abes bir iş olmaz. islamiyet in nasıl bir ortamda doğduğunu ve o dönemdeki şartları iyi analiz edersek çok daha sağlıklı olur. Kadınların sayısal olarak çok fazla olduğu ve çok eşliliğin normal karşılandığı bir dönemden bahsediyoruz. Çokeşlilik, toplumun alışkanlıkları ve yaşanmışlıklarının bir sonucu olarak islamiyet le ilişkilendirilmiştir. [6] Ayrıca Kur an-ı Kerim bütün insanlığa geldiği için, çok eşliliğe alışkın toplumlardan tutun, tek eşliliğin daha çok görüldüğü toplumlara kadar bütün insanlığı kapsayıcıdır. Geldiği tarihten itibaren kıyamete kadar olan süreçteki yaşamış ve yaşayacak olan bütün toplumlarla da alakadardır.
islam çok evliliği ne emretmiş ne de tavsiye etmiştir. Sadece bazı zaruri hallerde müsaade etmiştir. Mesela savaş sonrası erkeklerin azalması sebebiyle bu konuya dair tarihte pek çok örnek yaşanmıştır.
(Almanya nın ikinci Dünya Savaşı sonundaki durumunda olduğu gibi şayet bir topluma bir erkeğe karşı üç kadın bulunsa, problemin halledilmesi için üç durum söz konusu olur:
1- Her erkek bir kadınla evlenecek ve her üç kadından ikisi aile hayatını, çocuk sevgisini, annelik şefkatini tadamayacaktır.
2- Her erkek bir kadınla evlenecek ve diğer kadınlarla gayr-ı meşru münasebetler kuracak; kadın bu durumda yine aile hayatını, annelik şefkatini ve çocuk sevgisini tadamayacaktır
3- Bir erkek birkaç kadınla evlenecek, meşru daire dâhilinde aralarında adalet prensiplerine riayet ederek haysiyet ve şereflerini koruyacak, vicdani rahatsızlıktan kurtaracaktır) [7] Tarihte çokça yaşanan bu gibi özel hallede insanlar hem olumsuz şartlardan etkilenmemek, hem de gayr-i meşru birlikteliklerin önüne geçmek için (Almanlar gibi) üçüncü şıkkı kabul etmişlerdir.
Âyet-i kerimede Allah (cc) eşlerin birden fazla olması halinde kadınların her hususta haklarının gözetilmesini emrederken bu konuda kendisine güvenemeyen ve adaletsizlik yapmaktan korkanlar için tek eşin en uygun olacağını söylemiştir.
Eğer, (himayenizde bulunan) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın. Veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygunudur. [8]
Araplarda içinde olmak üzere birçok cahiliye toplumlarında çok eşliliğin ve cariyelerin geçmişteki alışkanlıkların bir neticesi olarak normal karşılandığını söylemiştik. Böyle bir dönemde anne babası olmayan yetim kızlar bazı aileler tarafından sahipleniliyordu. Yukarıdaki âyette Cenab-ı Hak diyor ki: o himayenizde bulunan yetim kızları nikahlayıp adaletsiz olabilecekseniz (demek ki nikahlıyıp adaletsizlik yapabiliyorlardı ki bu âyet indi) o zaman yetim kızları değil de size helal olan kadınlardan (olgun, hür kadın) iki üç dört tane nikahlayabilirsiniz.
Fakat Allah (cc) gene aynı âyetinde buyuruyor ki: Adaletli olamayacağınızı düşünüyorsanız bir tanesini nikahlamanız adaletten ayrılmamanız açısından en uygunudur.
Adaletin sağlanmasıyla anlatılmak istenen: Eşler arasında barındırma, yedirme, içirme, giydirme, kocalık vazifesi ve sevgide gösterilen eşitliktir. Yalnız şu var ki, insanın sevgi hususunda tam bir eşitlik gösterebilmesi aşırı derece zordur. Erkek maddi olanaklar açısından büyük bir dikkat gösterse bile sevgi konusunda tam adaletli olmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Her kadının farklı fiziksel ve ruhsal özellikleri olduğundan bunlara karşı tam bir adaletle muamele edebilmek için erkeğin olağan üstü ince düşünme yeteneğine sahip olması gerekir. Eşitlik konusunda her ne kadar çaba harcanırsa harcansın bunu başarmanın imkansıza yakın olduğunu Cenab-ı Hak bir başka âyetinde şöyle belirtiyor:
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. [9]
Cenab-ı Hak bir ayette adaleti emrederken, diğer ayette de insanların hanımları arasında adaleti gerçek manada gerçekleştiremeyeceklerini açıklaması, birden fazla kadınla zaruret olmaksızın evlenmemeye işaret içindir. [10]
insan fıtratı açısından da, hayatın seyri açısından da islamiyet te de normal olan tekeşliliktir. Çokeşlilik tarihte değişik kültürlerde gözlemlenen özel bir durumdur. islam da çok olağanüstü durumlarda çokeşlilik cevaz verilmiştir. [11]
Kur an bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz-dokuzdan dörde indirmiştir. Bâhusus birden fazla olmada öyle şartlar koymuştur ki, ona müraat etmekle hiçbir mazarrata müeddî olmaz. [12]
Çok eşliliği bir yaşam biçimi haline getirmiş cahiliye toplumlarında islamiyet in ilk önce eş sayısını dörtle sınırlayarak, dörtten fazla eşi olanlara boşanmalarını emretmesi.. daha sonra bu dört eş arasındaki adaletin tam bir eşitlikle sağlaması için şartlar getirmesi.. akabinden tek eşin en uygunu olduğunu belirtmesi.. ve en son olarakta kadınlar arası adaleti sağlamanın neredeyse imkansız olduğunu anlatan Nisa Sûresi 129. âyetinin Peygamber efendimizin vefatından sadece 3 sene önce gelmiş olması [13] Kur an-ı Kerim in, çok eşliliğin azalması konusunda adeta bir geçiş dönemi rolü üstlendiğini açıkça gösteriyor. Dikkatli bir analiz yapıldığında bu hükümler sayesinde islam öncesi cahiliye toplumlarından günümüze kadar ki yaşanan süreçte çok eşliliğin kademeli olarak azaldığı görülmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav) döneminden bir nakil yapacak olursak: Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma, kocası Hz. Ali'nin şayet ikinci bir kadını eş olarak isterse buna karşı çıkacağını söylemiştir. Bu olay başlı başına kadının rızasının ne kadar önemli olduğu konusunda önemi bir delildir. Çünkü Efendimizin terbiyesinde büyüyen Hz. Fatıma'nın kocasının, olur da ikinci bir evlilik yapma olasılığına karşı çıkıyor olması [14] (kadın sayısının çok fazla olduğu, 14 asır önce dâhi) ilk hanımının rızasını almadaki önemi gösteren büyük bir delildir.
Peygamberimiz döneminde kadınlar o kadar fazlaydı ki, oransal olarak bir erkeğe bir sürü kadın düşüyordu. Çok evliliğin normal ve yaygın olduğu bir dönemde evet, Efendimizde (sav) birden fazla kadınla evlenmiştir. Ama bütün sahabelerin Peygamberimizi örnek aldıklarını, hatta en küçük ve basit görünen şeylerde dahi büyük bir dikkatle taklit ettiklerini düşündüğümüzde: şayet bir kadınla evlenseydi, bütün sahabeler mevcut eşlerini boşayacak (teki hariç) ve bir sürü kadın ortada kalacaktı. Belki hayatının sonuna kadar evlenemeyeceğini düşünen eski cahiliye döneminin cehaletiyle nefsine yenik düşenler olabilecekti. Şayet bu sorunun önüne geçmek için Hazreti Peygamber sahabelere 4 e kadar olan eşleriyle yaşamalarını söylerken kendisi tek eş ile evlenseydi bu seferde sahabelerin eşleri Efendimizin tek eşli evlilik hayatını kıskanarak diğer kadınlarla ve eşleriyle huzursuzluk yaşacaklardı. Kısacası Hazreti Peygamberin yaşantısında en ufak bir mesele yoktur ki, içinde muhakkak bir hayır olmasın. Efendimiz (sav) kendini insanlardan soyutlamamış, herkes nasıl yaşıyorsa o da öyle yaşamıştır. Sahabelerin ailevi yaşantılarında çıkan anlaşmazlıklarda ise, gerek örnek yaşantısıyla gerekse hak ve adaletten ayrılmadan verdiği hükümlerle öylesine zor bir asırda dahi huzuru temin etmeyi başarmıştır.
Evet bu konuların hiçbirini bilmeyen, araştırma gereği de duymadan dinimize saldıranların hayatlarına bir bakın. Flört ve metres gibi nikahsız beraberlikleri Birbirini sevenler için nikâh kadar güzel bir şey görülmemiştir [15] hadisine muhalif olarak meşru ve doğal bir durummuş gibi savunuyorlar. Kısa zamanda bir sürü sevgili değiştirmek, hele ki onlardan birinde küçük bir anlaşmazlık çıktığında kıskandırmak için karşı cinsten başkalarına yakınlaşmak hangi ahlakla açıklanabilir? Kızların yabancı erkeklere karşı (neredeyse kocası gibi) aşırı derece samimi olmalarını, erkeklerinde aynı şekilde (güya) arkadaş olarak (sayısı alabildiğine) kızlarla (evli gibi) gezip tozmalarını normal karşılayacak kadar geniş yaşayanlar, dünya tarihinde çok eşliliğin azalmasını sağlamış hak bir dine laf atacaklarına dönüpte kendi mide bulandırıcı hayatlarına baksınlar!.. Unutmayalım: Bir mü'min herhangi bir günahı işlemeye devam ederse şüphe yok ki o günaha alışacaktır, zamanla yaptığı şeyin günah olduğunu dahi aklına getirmemeye başlayacak, çok tehlikeli olmasına rağmen normal görmeye başlayacaktır. [16] Adını sevgi koydukları şeyin, ((gayr-ı meşru dairede olduğu için)) cinsel hevesattan başka bir şey olmadığını anladıklarında ise Yerinde sarf olunmayan bir muhabbet-i gayr-ı meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir. [17] kaidesiyle yaşadıkları o günahlı günlerin bir vebalini ahrete kalmadan da çekiyorlar.
Şimdi de (üzülerek) işin istismar boyutuna girelim. Maalesef doğudaki (bazı) toprak ağaları çok eşlilik konusunu kötüye kullanıyor. Peygamberimiz (sav) Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. [18] dediği halde kadınların haklarına zerre kadar dikkat etmeden (sözde) müslüman kimlikleriyle yaptıkları evlilikler ve boşamalar islam'ı her fırsatta eleştirenlerinde işine geliyor.
Dinimizce nikahı duyurmak ilan etmek meşruiyeti açısından fevkalade önemlidir. Eskiden resmi görevli nikah memurları olmadığı için (hem de geleneksel olarak) nikahı asırlar boyu imamlar kıyıyorlardı. Önemli olan dini ya da resmi olması değil, herkese duyurulmuş olmasıdır. Bir başka deyişle resmi nikah kıyıldığında zaten (konu şahitler huzurunda evliliğin gerçekleşmesi olduğundan) imam nikahı yerinede geçer. Fakat gizli kapaklı yapılan bir imam nikahı (ilân edilmediğinden) resmi ve makbul olmaz. Kişi istediği kadar kendisini kandırsın, herkesten saklanan bir nikah Allah katında kabul olmaz. Hem nefis ve hevesine tabi olup (varsa eşinden, çocuklarından utanmadan) böyle bir birlikteliğe soyunan erkeğin yaptığı beraberlik ciddi günahlara gebedir.
Çokeşlilik konusu istismar ediliyor. insanlar imam nikâhı adı altında gayrimeşru yaşıyor. islam'da gizli nikâh olmaz, tek evliliğe izin verilir. Çok önemli bir toplumsal olayda, erkekler ölüyorsa, kadınlar çocuklarıyla dul kalıyorsa ikinci evlilik gerçekleşebilir. [19]
Sadece evlilik konusunda da değil mesela bu tür hataların çokça yapıldığı yerlerde: Zinayı kadın yapınca namussuzluk oluyor. Erkek yapınca o erkektir yapar deniliyor.. yada olay örtbas ediliyor. Aynı şekilde, erkek arkadaşıyla uygunsuz yakalanan kızın gördüğü gerek fiziksel gerek psikolojik muamele ile, erkeğin gördüğü (pardon görmediği!) muamele arasında çok derin uçurum var.. Herkes bilir zina büyük günahlardandır. Hatta en büyük yedi kebâirden birisidir. Ama bir bakın, işin günah boyutunda ve kişinin ebedi hayatına vereceği zararda Allahu Teala kadın erkek ayrımı yapıyor mu!?.. Allah (cc) Nisâ Sûresi'nin 16. âyetinde şöyle buyuruyor: (Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir.) Âyetteki incitip kınamak kişinin tevbe etmemesine ve ıslah olmaması (yaptığı yanlışı normal görüp, inatla savunması gibi) şartına bağlanmış. Zaten âyetin sonunda yazanda gayet açık olduğu halde bazı toplumlarda kadın ile erkek arasında büyük adaletsizlik yapılıyor.
Bu adaletsizliklerin sebebi babadan gördüğü her şeyi islam da var zanneden, kaynaksız ve tamamen yanlış bir din algısı. Artık cahillik mi dersiniz, işine geldiği gibi yorumlama mı dersiniz ne derseniz deyin.. Böyle yanlışlar maalesef ülkemizde ve bazı islam ülkelerinde yapılıyor. Kişisel yanlışlıkları ve hatalı uygulamaları islam dinine mal etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur, olamaz.
Sonuç olarak islami meselelerde bilmeden, araştırmadan eleştirmek insanın îmanına ve âhretine ciddi şekilde zarar verir. Bir mesele hakkında değerlendirme yaparken, dar bir çerçeveden bakarak peşin peşin karşı çıkmak basit insanlara mahsustur. Gerçekten öğrenmek isteyen, işin hakikatini merak edenler o konu ile alakalı bütün her şeyi değerlendirip analizini geniş daireden yapar. Allah akıl vermiş, boşuna vermemiş. Araştır, öğren cahiliye döneminin cehaletinden çık artık diye vermiştir.
Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. [20]
KAYNAKLAR:
1-) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Fazıl Üçer
2-) Sözcü Gazetesi Yazarı Ayşe Sucu 30.05.2011 Tarihli Köşe Yazısı
3-) Elmalılı Hamdi Yazır Hak Dini Kur an Dili tefsiri
4-) Türkiye istatistik Kurumu 2011 Verileri
5-) islam Tarihi, Asım Köksal
6-) Din işleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Saim Yeprem
kadının geniş olduğunu anladığımız durumdur. nasıl midesi götürebiliyorsa diğer eşleri merak konusudur. ama helal olsun bu kadar geniş olmak kolay değil.
boş, sığ ve yüzsüz bir tespittir. müslüman entellektüel ihsan eliaçık tarafından zamparalığa muhafazakar kılıf bulma çabası olarak değerlendirilmiştir. konunun bam teli ise islamın çok eşliliği istemesi değil zaten çok eşli bir toplumu tek eşliliğe doğru indirmeye çalışmış olmasıdır.
insan için en hayırlı ve ideal olan tek eşliliktir. kur'an da bunu belirtmektedir. tek eşlilik haricindeki evlilikler çok anormal toplumsal durumlarda geçerli ruhsat haline gelebilecek bir durumdur. kur'anın çok eşliliğin yaygın olduğu bir topluma inmesi açısından kur'anın mesajını doğru okumak gerek.
4 sayısı çoğu kez çokluluk anlamında kullanılır. 4 ten üçe 3 ten 2ye 2 den bire doğru bir azaltma hedef gösterilmiştir. bir toplumun zihin ve alışkanlıkları kolay değiştirilen unsurlar değildir.
savaşın ve dul kadınların çok olduğu dönemlerde, yetim çocuklarıyla ortada kalan kadınlar koruma altına alınmak, kadın olması hasabiyle sömürülmesini önlemek için 2. 3. eş olarak alınmışlardır. bu tamamen zaruri bir durumdan ötürü olan bir durumdur. bu genellenemez ve tüm herkes için her zaman uygulanamaz. bu kadının ve erkeğin fıtratına ters olan bir durumdur.
kur'an çok eşliliği emretmez. ayetlerden de asla bu anlam çıkmaz.
Ya bir de bahaneler var ya hani, o zaman savaş vardı, durum onu gerektiriyordu, şimdi ihtiyaç yok, çok eşliliğin belli koşulları var, blaa blaa. Bi siktir git angut, islam evrenselmiş. nah
ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allahın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. ayrıca, diğer müminlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygambere bağışlayan, peygamberin de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mümin kadını da (sana helâl kıldık.) müminlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindi.
peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır.
eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) ile (yetinin). bu, sapmamanıza daha yakındır.
çocuklarınız konusunda allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (ölenin) bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (ancak bu hükümler, ölenin) ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (bunlar) allah'tan bir farzdır. şüphesiz allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
berna laçin'i bir anda dumura uğratan sibel üresin beyanatı. bana ne bana ne ben oynamıyorum işte ona karşıyım buna karşıyım demeye hiç gerek yok, islam'da çok eşliliğe izin çıkmış mı çıkmamış mı buna bakmak lazım, araştırarak, öğrenerek, inanılan dinin neye izin verdiği neye izin vermediğini bilerek konuşmak lazım, zekeriya beyaz'ın ağzına bakmamak lazım. "islam çok eşliliğe izin vermiş, o halde yarın benim eşim kuma getirebilir" endişesi taşıyan bir kadın zaten sağlıklı bir evlilik yapmamıştır, korkusu ondandır.
müslüman olup olmadığımıza insanların karar vermeye başlamış olmasıdır.. ne zamandan beri bir insan diğer bir insanın müslüman olup olmadığına karar veriyor anlamış değilim..