çocuklarının oyuncaklarını hala saklayan, evinde sekeri çikolatası hiç eksik olmayan bir karsı komsumuz vardı, ne zaman canım sıkkın olsa bi lolipop yapıştırırdı elime, yada vitrinin tepesinde duran o kocaman treni kurmama izin verirdi, namaz kılıp gel sana bi okuyun derdi, saclarımı okşaya okşaya okur, esnete esnete uykuya daldırırdı. işte bu derdim bu tanrı bu olmalı...
bugün berbat kelimesinin tam karşılığı bir gündü ki geceden başlamıştı herşey. çocukluğumun ne söylediğini pürdikkat dinleyip anlamak için erken ergenleşen algılarımın hepsini devreye soktuğum tanrı' sına gerçekten ihtiyacım olan bir gün ki çok cimriydi konuşma konusunda. dudaklarının ucuyla rol kesebilen alkolün a' sıyla tanışmamış ama her daim bikaç kadeh yuvarlamış gibi bakabilen adamım; ama o şimdi los angeles ' ta muhtemelen cüce bir travestiyle satranç oynuyordur;