Daha ufak yaşlarda ise çocukluk arkadaşlarının birer birer sünnet olması durumu vuku bulmuştur. akabinde ve detayında sünnetten kaçılamış ve bu kesim gerçekleşmiştir. aynı şey evlilik içinde geçerlidir. kaçış yoktur. fakat bu demek değildir ki bayanlar bu durumdan muaf olsun. zira ülkemiz hala eşcinsel evliliğine izin vermediği için bayanlar da bu olaya bir şekilde dahil olmaktadır. *
- sen ne zaman evleniyosun bir sen kaldın aramızda?
+ bunun araştırmasını mı yaptınız lan.
- neyin abi?
+ arkadaşlar arasında kim kaldı evlenmeyen diye. Ulan neden yapıyosunuz bu şekilde araştırmalar takıntılı mısınız oğlum siz.
- kızdın mı lan?
+ ya ne alakası var. ne kızıcam yürü git allah aşkına. ben öyle şeylere takılacak adam deği
birde onun düğününe arabayla gidiyorsanız dahada koyan durumdur, "ulan daha dün brum brum yaparak oynuyorduk şimdi bu puşt evleniyor vay aq " demenize sebebiyet verebilir.
ıssız adaya düşüp birer birer ölmek gibidir. yani kısaca korku filmi gibidir. yavaş yavaş teker teker kaybedersin. bir bakmışsın tek başınasın. sonra anlarsın hayatın ne demek olduğunu, büyümenin ne demek olduğunu.
aynı mahallenin çocukları, sokakta berbaer oynayarak büyümüşsünüzdür.. bahar gelince kiraz ağaçlarına erkek olanlar dalarken, kız olanlar aşağıda gözcülük yapar. bakkala borç yaparsınız beraber. yakantop, istop oynarsınız.. sonra aileler taşınır, mahalleler değişir. kimiyle bağlar kopmaz, kimi karışır gider.
büyürsünüz kaygılar büyür, sorumluluklar büyür, beklentiler büyür, dertler büyür. etrafınızdaki arkadaşlarınızın hayatlarına birileri girer. birilerini sahiplenirler, birilerinin olurlar. zaman akıp giderken onlar ilişkilerini derinleştirirler.. sözdü, nişandı, düğündü.. siz bu organizasyonların her birinde 'davetli' olarak bulunursunuz sadece. yıllar önce kısa şortuyla kiraz toplayan arkadaşınız bir ailenin babası olmuştur. barbi bebeklerle beraber oynadığınız küçük kız ise belki kendi çocuğuyla oynamaktadır şimdilerde.. daha önceden düşünmediğiniz şeyleri başlarsınız düşünmeye.. içten içe bir yalnızlık korkusu başlar.. bir gün gözünüzü bir açarsınız, yaşınız artık 25-26lardadır, hayatta sahip olduğunuz, tutunduğunuz kimse yoktur sizin.. etrafınızdakiler birer ikişer evlenirken, kök salarken, çoluk çocuğa karışırken siz yaşlanma ve yalnızlık korkusunu iliklerinize kadar hissedersiniz.. nahoş!
bu yaza 3 tane düğün var örneğim ama hiçbirine gitmeyeceğim. Bazı insanlar bir kurum olarak evliliğe karşı duruyor olabiliyorlar saygı duyulmalı. 40 yaşında olup Ben yanlız yaşayacağım büyüyünce bohem olucam diyen var arkadaş.
yaşa bağlı olarak çeşitli psikolojik etkileri olabilir.
eğer liseden mezun olduktan sonra yüksek öğrenim dahi olmadan hemen evlendiyse * sadece acır, vah yazık dersiniz *.
ama işinizi gücünüzü elinize alıp yaş kemale erdiği halde hala evlenemeyip bir de eski arkadaşlarınızın birer birer nikah davetiyelerini elinize tutuşturmaları, hayatınızı yeniden gözden geçirmenize neden olabilir.
günlerden bir gün bizim sitenin önünde taklıyoduk öylesine. yanımızda da bakkal var. birden ilkokul arkadaşımı gördüm bakkala geliyordu. tabi ben üniversiteye girmişim çok cool um filan.(arkadaş ve ben).
b-oo gökhan napıyon yaa? görüşmeyeli çok oldu.
a-iyidir burak napayım ya çalışıyom.
b-iyimiş nerde çalışıyon.
a-gümrükte.
b-iyi hadi hayırlı olsun.ee nasıl gidiyo hayat?
a-iyi nolsun işte evlendik filan ev geçindiriyoz.(bu arkadaş aynı zaman da sınıfın en kısa ve tıknaz çocuğuydu)
b-oha sen mi evlendin. olum bi durup bi nefes alsaydın bu ne acele.
a-olum hayatımın kızıyla karşılaştım.
b-iyi hadi yolunuz açık olsun, hayırlı olsun.
a-sağol hadi görüşürüz.
dedi ve gitti. arkasından bir yarım saat kendimi toparlayamadım ama değişik bir duyguydu.