minderden atıma, müdürü olduğum suçlu karınca hapishaneme ve orada sürekli sorun çıkaran atlı karınca veliye, p*ç edi ve ahmak büdüye ha birde looney tunes deki kavuşamayan kokarcaya selam olsun. sizi çok özledim.
dertsiz tasasız sadece çocuk olmak, insanların diğer yüzünü görmemiş hayatın daha en başında, ömrünün baharında olan sadece bir çocuk olmak.
parka geldiğinde gitmek istemeyen, salıncakta sallanırken gözlerini kapatıp uçtuğunu hayal eden bir çocuk olmak.
pamuk şeker, yediğinde, kendini dünyanın en mutlu insanı sanan bir çocuk.
bisiklet sürmeyi öğreneceğim diye dizleri yara içinde olup, hâlâ kocaman gülebilen bir çocuk.
kısacası çocukluğun en özlenen tarafı, sadece masum bir çocuk olmak...
akşam ezanına doğru o çılgınca oynanan saklambaç, ağacın tepesine çıkar saklanırdık, araba altına saklanırdık, yeni yapılan bir inşaat vardı apartmanımızın yanında işte oradaki kocaman yığılı kumların ardına saklanırdık o keyifli anlar canlanıyor gözümde. antalyanın yakıcı sıcağı altında deli danalar gibi koşturur oyunlar oynardık. sabahtan akşama kadar. siteler arası düşmanlık vardı ve karşı apartmandaki çocuklara saldırı planları düzenlerdik, çevrelerini sarar kafalarına portakal mandalina fırlatırdık. bide çok ciddi bir işmiş gibi kuma plan çizerdik, işte sen şuradan gidecek pusuya yatacaksın, ben ön kapıda beklicem falan. mutluyum ki çok güzel bir çocukluk geçirdim, çok özlüyorum o dertsiz tasasız tek keyfimin sabahtan akşama kadar oyun oynamak olduğu günleri.
Her zaman yapacak şeyler bulurdum.
Bahçemizde çiçekleri çizerdim resim yapardım. Çok istersem annem salıncak kurardı, arkadaşlarım gelirdi bahçede sallanırdık. Komşu gezmelerine giderdik. Kümesimiz vardı civcivleri izlerdim. Bisikletimle uğraşırdım yıkar kurular çıkartmalar yapıştırırdım. Hep hayal kurardım ya çizerdim ya da yazardım. Sokakta oynardık yedikule istop ortada sıçan ip atlama. Sıkılmak yoktu, çok özlüyorum.
banyodan çıkınca katalitik önünde ısınmak,
soba,
annenin elinden kıymalı makarnayı yer sofrasında yemek,
sevimli kahramanlar,
kışın üşümek,
Tasolar,
Her şeyi masumluk süzgecinden geçirmek,
Çocuk kalple aşık olduğunu sanmak,
Beslenme çantamdan çıkacak örtünün hangi renk olacağını bilmemek,
Kokulu silgi,
Kuş tüyü yastıkta uyumak,
ilk aşk kitabını ilk defa okumaktır.
Geç vakitlere kadar kızlı erkekli sokakta maç yapmak.Kesinlikle en çok özlediğim şey. Yoldan geçenlerin arada size katılmaları, ardından yenen o ekmek arası, annenizin size hadi yemeğe diye seslenişi, çocukken hiç bir şeyi anlayamama, bunlara çok özlem duyuyorum bu aralar.
gidinilen misafirlikte, akranlarınla oynayıp eğlenip yorulduktan sonra, misafir olunan yerin, misal; oturma odasında uyuya kalınca, eve giderken annenin veya babanın sizi kucağında arabaya taşıması. özledim o güzel saf ve sizin için sorumluluğun hiç olmadığı günleri.
Mahalle maçları, dokuz taş, istop, kartal...
Patlayan şeker, sulugöz sakız, tipitip, bumbo, cino...
Bir de evimizin boyunu geçen kavak ağacı... Çatısı yoktu oturduğumuz evin. En üste çıkıp ağacın gölgesinde oturup içimde kalan ne varsa anlatırdım. En çok da dayımdan bahsederdim. Onu çok özlediğimi, ona söyleyemediğim herşeyi o kavak ağacına anlatıp ağlardım onu göremeyeceğim için.
Çocukluğu mutlu geçmiş insanlar için, birçoktur.
Babamın kucağında, gözlerimi faltaşı gibi açıp, merak ve keyifle dinlediğim büyülü masalları özlüyorum en çok.
"Baba bir masal anlat bana" şarkısını dinlerken, yüreğime saplanan acının sebebi de budur.
"Rüyamda kendimi yonca bahçesinde koşarken gördüm
Çocukluğuma geri dönmek istedim o güne döndüm
Ne yük vardı omuzlarımda ne derdim oyundan başka
Ne kadar güzeldi çocukluğum aslında çocuktum büyürdüm
Büyüdükçe kendime duvarlar ördüm
O kadar yoruldum ki bazen durmadım yürüdüm"
fettah can denen bir adamın şarkısında duydum bu sabah radyoda.
masumiyettir. oyunlar, hiçbir sorumluluğun olmaması, arkadaşlık, kötülükten muaf tutulman ( 80 li yılların sonu 90 lı yılların başları sonrasında çocuklarda muaf tutulmaz oldu ) gibi şeylerin tamamı ile beraber ama en önemlisi o çocukluğun masumiyeti, saflığı, temizliği. kötülük nedir bilmiyorduk yaptığımız en büyük kötülük birbirimizin misketlerini "kepmek" idi.
Mahalledeki çocuklarla toplanıp oyunlar oynamak,
Gözlerim sulanana kadar oynadığım Atari oyunlari ,
Etrafa çocukça bakabilmek,
temiz ve saf bir kalbe sahip olmak,
Bir de saatlerce hayal kurup kimseye hesap vermemek ..