En özlenenler çizgi filmler, sokakta oynadığımız oyunlar saklambaç, istop, yerden yüksek, körebe, yakantop.gibi ve birde olmazsa olmaz oyunlarımızdan en unutulmayan atariyi yazmadan geçemicem. doksanlı yılların çocukları umarım hepsini hatırlamışlardır.
pedere kızıp (istediğim şeyi almadığı için) eski evdeki kütüphanenin köşesine büzülüp ağlamayı özledim. gelir beni alırdı annem ya da babam, biraz ağlattıktan sonra tabi, her isteğimin gerçekleşmiyecğini orda anladım, allah razı olsun.
cino, yumiyum, çokomel, şemsiye çikolata, caprisun, kutuda tang, açık gofret, kremalı bisküvi, küçük kutuda beyaz kaşığıyla çokokrem, altın şeklinde çikolata, yoyo, arı maya silgisi, sokak oyunları ( iSTOP, saklambaç, körebe, dokuz taş, AÇ KAPIYI BEZiRGANBAŞI, yağ satarım bal satarım), odun sobası etrafında tüm aile akşamlamak, sobanın üstünde kestane pişirmek, çay demlemek, annenin soba üstüne koyduğu portakal kabuğunun iğrenç kokusu, yine soba közünde pişen patates, sinek ilacı arabasının peşinden koşmak, internetten bihaber olmak, sülalecek pikniklere gitmek,ip atlamak, mahalle arkadaşlıkları, en iyi arkadaşla alınan iki yarım kalp kolye, abiyle gidilen karete kursu, hep bir düğmesi kopuk mavi önlük, beyaz dantelli kısa çorap, her gün boyun kısmı kararan beyaz yaka, anasınıfındaki beslenme duası, andımızı okuma yarışı, bayramları sabahın köründen uyanıp aile ziyaretlerine gitmek, bir erkekle konuşurken kızarmak, okullarda satılan kaşarlı tostun tadı, yerli malı haftası, susam sokağı, adam olacak çocuk, yonca evcimik 'in 8.15 vapuru şarkısıyla yapılan tek kişilk dans gösterisi, vita ve zeytin tenekelerine ekilen çiçeklerin önünde fotoğraf çekilmek, bisikletle saatlerce gezmek, kuzenlerde kalmak, sabahın köründe uyanıp yalın ayak çizgi film izlemek, vikingler, heidi, taş devri, power rangers, şeker kız candy, arı maya çizgi filmlerinin tek bir bölümünü bile kaçırmamak, solotestte sürekli beyinsiz çıkmak, arabistandan gelen babanın getirdiği oyuncaklarla mahallede hava atmak, pazar sabahları kovboy filmleri izlemek, birbirinden güzel yeşilçam filmlerini defalarca aynı zevkle izlemek, döndürüp havaya uçurduğumuz pervane, dere kenarına gidip kim daha fazla taş sektirecek diye yarışmak, en ufak bir hatada popoya halı terliği yemek, almanyadan gelen amca çocuklarını kıskanmak, gece radyoyu gizlice arayıp şarkı istemek, kaseti kalemle ileri geri almak, yaz geceleri çok sıcaklayınca pencereden ayakları dışarı çıkarıp serinlemek, nerde olursa olsun meyve ağacı görünce dalmak, yaz akşamları saatlerce bankta oturup çekirdek çitlemek,
lan o en nefret ettiğim pazar banyolarını bile özledim ben ya. *
Her akşam babamla beraber parka giderdik, babam gazetesini okur, çayını içerdi. Ben saatlerce kaykaya tersten tırmanıp, tırmanılacak yerden aşağıya atlardım. Salıncağın zincirini ayaklarım yerden kesilene kadar dolar sonra kafamı gökyüzüne çevirip dönerdim, yıldızlar şimdi o kadar parlak değiller. Sonra gece 1 gibi eve gelirdik, pembe max dondurma alırdık yoldan, anneme limonlu buz parmak, ablama da cornetto alınırdı. Babam dondurma sevmezdi o kar helvası yerdi çünkü parkta ben ise madran gazozu içerdim. Evimizin terasında kitap okurdu ablam sabah 5'e kadar ben ise bazen şişme havuzumuzda oynardım bazen de kuzenimle yıldızları izleyip hayaller kurardık. Daha sonra ablam atlasını getirip bize gideceği ülkeleri ve gezeceğimiz yerleri anlatırdı. Küçük bir güney ege ilçesinde büyüdüm ben. Turunç kokulu hayallerimi özledim.