zırlaya zırlara evin tüm yönetimini ele geçirdiğim günler..
balkon demirlerinin arasından kafamı sokarak babamı servisle uğurlarken " baba bi isteğin var mıı? " diye bağırınca " yok kızım senin var mı? " sorusuna çikolatasıymış, cipsiymiş her türlü gereksiz şeyleri döşediğim günler..
markete gidildiğinde " ben bunu almam içinde aspartam varmış. çok zararlı.. " diye bağıra bağıra konuşup kendimi kanıtlamaya çalıştığım dingil veletlik hallerim.
bir unutamadığım ve özlediğim şeyde ilkokul hocasını kandırmaktı. ama yanlış anlamayın, çok masum bi kandırmaca bu. durun anlatayım; ilkokul öğretmenimiz bize ödev verirdi hep matematik dersinden. bende hiç uğraşmak istemezdim bu ödevlerle. uğraşmamak için açardım kitabın arka sayfasındaki cevap anahtarı kısmını, patır patır geçirirdim problem kısmına. kalabalık gözüksün diyede problemlerin olduğu sayfaya bir iki sayı yazardım, kafadan atma toplama, çıkarma, çarpma işlemleri yapardım. bunuda götürüp hocaya gösterirdim ve "aferin, sınavların kötü ama ödevlerini yapıyorsun" şeklinde aferin alırdım. ama şimdi kimse bana bunun hesabını soramıyor. neden ? çünkü geldiğim nokta kimsenin tahmin etmeyeceği ve benden beklemediği bir nokta. bu yüzden bu anılarımı şimdi gerine gerine, güle güle anlatıyorum. allah böyle anıları gülerek anlatmayı herkese nasip etsin.
ekonomik açıdan tek derdimizin çikolata gibi ıvır zıvırları alıp alamayacağımız olmasıdır. ama şimdi öylemi? elektrik parası, su parası, kira gibi dertlerin su yüzüne çıkmasıdır.çocuk olsak ve tek derdim top oynarken ayakkabım yırtılmasında babam kızmasın diye düşünmemiz olsun.