Bu kadar yükün altında ezildiğimiz anlarda aklımıza gelen, keşke hep küçük kalsaydık dıyerek yana yakıla özlediğimiz anılardır. Çocuk olmak belki de hayattaki en güzel şeylerden biridir. Herşeye toz pembe bakan, en büyük derdimizin oyun oynamak olduğu, dünyadan bir haber minik bir beden. Öylesine saf, öylesine içten. Dünyanın en masum yaratıkları çocuklar. Gece karanlığında saklambaç oynamak, bütün mahallenin çocuklarını çağırıp bir büskivi bir kolayla piknik yapmak, zillere basıp basıp kaçmak, bayramlarda grup olup şeker toplamak, topu herseferinde ayşe teyzenin o güzelim bahçesine düşürmek. Bunlar çok özlem çektiriyor insana. Bugün yaşadığım acılardan kopup, o günlere koşmak ne iyi olurdu.
Patlayan şeker. Günümüzde paket olarak satılıyor mu bilmiyorum ama yakın zamanda meyveli yoğurtların yanında verildiğini görmüştüm.
Sabah dışarıya çıkıp, ezan okunana dek arkadaşlarla oyun oynamak da en çok özlediklerimden. Hepimizin yemek takımları olduğu halde çamurdan yemek takımları yapar, güneşte kurutur, boyardık. Kızlar, erkekler olarak iki gruba ayrılır oyunlarda kapışırdık. Bol bol bisiklet sürerdik. En güzeli de yokuş aşağı sürmekti. Bazen düşer, dizlerimizi kanatırdık ama yine de vazgeçilmezlerimiz arasındaydı. Bunlar çok değil 8-9 sene önce çocuk olmanın güzelliklerindendi. Şimdi ise bilgisayar, televizyon çocukların olmazsa olmazı ne yazık ki. Şivlilik. Arkadaşlarla sabahın erken vaktinde yola çıkıp, kaybolana kadar kapı kapı dolaşmak, şekerler çikolatalar toplamak... Yaşayanlar bilir, çok güzeldir, çok...
En güzeli, en özleneni ise sorumluluğun az, tek derdin ise bakkala ekmek almaya gitmek olmasıydı.
sabah çıkıp akşama kadar top oynamak hatta daha fazla top oynayabilmek adına ögle yemeklerini annenin yaptığı ekmek arası peynir ve domatesle geçirmek. o ekmek arasının tadını da hala unutamam.
mahallede koşuşturmak. bayramlar tatilden daha çok şey ifade ederdi o zamanlar, arkadaşlıklarımız daha hesapsızdı, dünya daha güzeldi sanki, herkesi iyi sanıyorduk, küslük olmuyordu hiç, en büyük acım dizimdeki yaralarımın acısıydı, oda daha çok oynayacağım diye hissetmezdim bile. masumduk hepimiz...
mahalle maçları esnasında susadığımız zaman en yakındaki komşunun su vermesini.
sokakta bulunan deterjan kutusunun birincilik kupası olarak verilen turnuvalar.
sokakta başında zebani gibi bekleyen bir büyük olmadan, mahalle arkadaşlarıyla doyasıya eğlenmek. şimdiki apartman çocuklarına çok üzülüyorum, evet, biz büyüdük ve kirlendi dünya..
ha bir de turbo sakız.
rahmetli dedemin beni her haftasonu mc donald's a götürmesi, yazlıktayken arabayı kullanmam için kucağına oturtup evdekiler baksın diye kornaya basması, her gelişinde bir poşet dolusu 'çıkın' getirmesi. nasıl özledim belli değil sözlük. çocukluğumu da onu da.
saflık, masumiyet, en büyük derdinin barbie bebeğin,ışın kılıcın yada kardeşinin şımarıklığı olması, çocukluğun kendisidir özlenen ve çoğunlukla anlamadan kıymetini bilmeden geçmiş olması