3 kardeşiz üçümüzünde tv de kanalları olurdu. Atv trt 1 benimdi.
Kanal d ve bi kac kanal daha ortanca kardeşimindi. Kavga edince ben kanalimi ona izletmezdim. O da bana izletmezdi. Bu yüzden küçük melek maria adli diziyi kaç kere izleyemedim. izlemek için kendimi paralardim yine izletmezdi.
Biraz maldik kabul..
-simitçinin arkasından simidiyeaağ diye taklidini yapa yapa takip ettim sonra adam beni dövmeye kalktı babam kurtartı
-annemin elini bırakıp yola fırladım yoldan tır geçiyordu son anda durabildi
-koltuğun pamuklarını pamuk şeker sanıp yedim
-kağıttan uçak yapıp uçağın arkasını yakıp salona fırlattım
-bisikletimi temizlerken üzerime devrildi kafam yarıldı sonra yara bandı yapıştırmaya çalıştım
-berbercilik oynamaya çalışırken saçlarımı kestim doğal olarak babam ertesi gün eve en yakın berbere götürüp 3 numaraya vurdu kafamı
-fahri bakkaldan görmediğini sanarak avuç avuç sakız çaldım meğer adam hepsini deftere yazmış sonradan.
ikinci sınıftayım. ateşle oynamaktan zevk aldıgım zamanlar. elimde çakmak evde ordan burdan sarkmış iplik arıyorum işte balkonumuzda çekyat vardı çekyatın altındanda iplikler sarkmıştı nasıl sevindim ama yakıcam onları diye işte şunları bi yakiyim dedim hani kazagınızda iplik vardırda yakar elinizle söndürürsünüz ya öyle yapiyim dedim tabiki beceremedim bi baktım yatak alttan tutuşuyo üstündede abim oynuyo korkudan sıçıyorım abim yancak diye çekiştirdim onu aşşagıya indirdim mutfaga gittim sürahiyle su taşıyorum söndürmeye çalışıyorum o sıradada annem uyuyo annemi uyandırmak son anda aklıma geldi uyandırdım söyleyemiyorumda kızıcak diye en sonunda götürdüm balkona söndürdü annem az kalsın cayır cayır yanıyoduk. buda böyle hiç unutmadıgım bi mallıgım.
Fakirlikten mütevellit tatil şansı olmayan kızkardeşle, küveti doldurup, bolca tuzlayarak, deniz yaratmak...
Banyoya, havluları serip, cips kola ziyafeti çekmek..Sonra "bunaldık " deyip, cuup denize...
Mallık mıydı? Değildi..
Dünyanın en güzel denizi ve sahiliydi...
Ortaokul çağındayım. Yaşına göre akıllı, ağırbaşlı bir kız çocuğuyum. Okulu da üçüncü bitireceğim falan ama her çocuk gibi ben de yapışıktım bilgisayara. Hayvanlar gibi sims oynuyorum. Simstr diye bir forumda puanım artsın diye evler simler yapıyorum, diziler çekiyorum. Bir sürü de arkadaşım olmuştu buradan. Msn var tabi harıl harıl yazışıyoruz, pişti olmayalım diye downloadlarımızı haber ediyoruz birbirimize. Neyse.
Hiç unutmam. Forumdan arkadaş olduğum ilk kişi mersinden sevim diye bir kızdı. Sevim pazan. Genelde kamera açarak konuşuyorduk, gülüşüyorduk. Baya gankayız yani. Sevim'in msn profilinde [c=64/df101!] gibi ifadeler görürdüm. Durum yazılan kısımdı galiba, ismin yanındaki kısım. Bir satır boyu bunlardan yazardı. Ulan derdim, ne ki acaba. Fena da durmuyordu, karizmatikti. Dedim ben de yapayım madem. Bir satır boyu köşeli parantezler açarak rakam mı dersin noktalama mı dersin ne verdiyse. Yaklaşık 2 ay sürdürdüm bunu. Canım sıkıldığında değiştirdim. Daha önceleri goo goo dolls'dan şarkı sözü yazıyorum bu arada oraya. Öyle de cool'um.
Bir gün sevimle yine konuşuyoruz. Ayşegül dedi, yanlış anlamazsan sana bir şey soracağım. O sıralar da çalıntı sim yapmışım eyvah dedim çaktı mı acaba. Tabii dedim, popomdan somut anlamda ter akıyor.
"profilindeki o rakam ve karakterler nedir?"
............
..................
.........
Sevim bunu neden soruyordu ki? Aynısı onun profilinde de vardı?
1 dakika kadar cevap veremedim. En sonunda klavyemden şöyle bir şeyler çıktı: onların hepsinin bir anlamı var??##&@!?
Sevim'in cevabı 5 dakika sonra geldi. "allah Allah ya ne anlamı var ki?" Uğurlu sayı?? ve sembollerim? dedim.......
Bundan yaklaşık 1 ay sonra bir aile dostumuz sayesinde "msn plus" denilen şeyle tanıştım. O "durumlar" renkli yazılabiliyordu bununla. Program indi, msn'i açtım ve magmaya doğru yol alıyordum. Sevim'in durum kısmı renkliydi. Rengarenk. O acayip semboller, renklerin kodlarıydı ve bende plus yüklü olmadığı için renkleri değil bu kodları görüyordum. Ergenliğimi en çok hissettiğim andı. Görgüsüz, özenti ve cahildim.
Bunu izleyen birkaç ay içerisinde sevimle konuşmayı azalttım. Resmen utancımdan. içinden bana mal deyip gülüyordu muhtemelen. Sonra da tamamen bitti arkadaşlığımız. Kendi tarihimin temelli olarak biten ilk ve tek arkadaşlığı da budur.
5-6 yaşındayken, aynı yaşlardaki kuzenimle banyoda leğende barbie bebekleri yıkardık. Bir gün leğeni bi guzel salona taşıdık. Şampuanla suyu köpürttük. Bebekleri yıkarken kollarımız ıslandı tabi, yukarı çekmekle uğraşmamak için tişörtler çıktı. Sonra tek hatırladığım donlarımızla salon halılarını çitilemeye başlamıştık... ne malmışız ya. Fakirlik ruhumuzda var, sen çocuksun halı çitilemekle ne işin var? Ne güzel barbie bebeklerin var oynasana.
5 yaşlarındaydım... evimizin uzun bir koridoru vardı, kendimi hep korkutmaya çalışırdım, odamdan çıkıp koridorun önünde siyah renkli adamı beklerdim, gelince de kaçardım.
şimdi ise koridorda beklemiyorum, yatağımda uzanırken duvardaki resimlere bakıp 'hadi mazosistateist bunla da kendini korkutursan aferin dicem artık sana.' diyerek kendimle iddiaya giriyorum, ve hep yeniliyorum.
Sanırım 7-8 yaşlarındaydım. Büyük ablam ne zaman görsem dolaptan mavi pakette bi şey alıp lavaboya gidiyordu. Ben de merak ediyordum gittim benden birkaç yaş büyük olan ablama sordum o da çocuk tabi tam olarak ne olduğunu ne ise yaradığını bilmiyor. Dolaptan gizlice bir paket aldık odada incelemeye başladık ve bu paketin yara bandı oldugu kanaatine vardık ama öyle küçük yaralar için değil de büyük yaralar için.
Büyük kesiften birkaç gün sonra sokakta oyun oynarken yere düştüm dizimi kanattim. yara bandı niyetine de dolaptan ped alıp yapistirdim geri mahalleye indim. üstümde de şort var koşturup duruyorum. kadınlar bana bakıp önce ağzını tutuyor sonra gülüyor, bende ne olduğunu anlamıyorum tabi. yara bandı dediğim aslinda alakası olmayan şey de aşırı derecede rahatsız ediyor, arada kenarlardan çıkıyor durup düzeltiyorum.
Karşı komşumuz nezahat teyze koşa koşa yanıma geldi, beni kucağına aldı, bizim eve götürdü, anneme gösterdi. Annem de mahallenin kadınları gibi ağzı açık bana baktı. yara bandı olayını anlatınca dizimi suya tutarak pedi dizimden ayırdı yerine düzgün yara bandı sardı.
Sevgili nezahat teyzemiz ne zaman bize gelse hep bunu anlatır. Şimdi de bizde anılarımı tazeliyor evet.
ilkokul 1 ya da 2. Evde aranırken çekmecede kimliğimi buluyorum. Mavi olmasına sevinsem de kardeşiminki farklı diye kıskanıyorum.
Daha sonra arkadaki veriliş nedeni kısmında "değiştirme" yazısını görüp ben üvey evlat mıyım ailem beni başka bebekle mi değiştirdi? Diye 1 hafta ağlamıştım. Tabi samanyolu filmleri falan izliyoruz o dönem.
Rahmetliyi hep iyi kisiler icin kullanıyorlar diye yaşayan anneannem hakkında güzel bir şey söylüyormuş hissiyle "rahmetli anneannem" diye bir cümleye başlamış olmam ve annemin ne demek bu anlamını bilmediğin şeyleri kullanma senin anneannen öldü mü demesi... Unutulmaz anılardan.
ucu kesik kabloyu prize takıp uçlarından tuttum, küt diye bi ses kendime elektro şok uyguladım galiba. damarlarımın geçtiği yerlerde her 10 cm de bir nokta gibi işaret oluşmuştu.
Hiç unutmuyorum bi gün ramazanda arkadaşlara gittik iftara. dönüşte de parkta oynuyoruz. Çişim geldi. Ev yakın ama annem bi girersem salmaz dışarı biliyorum. Sırf o yüzden kaykayın altına girip işemiştim. Hey gidi bee ne pis bişeymişim..
Hangi birini sayayım. Koşarken düşüp gözümün üstüne az daha matkap girmesi ni dersin , sarımsak döveceğinden vites tabaktan direksiyon yapıp şoförlük yapmayı mı , mahallede mal mal top oynayıp sonra dayak yemeyi mi. Güzeldi ama çocukluğum , bir daha olsun yine aynılarını yaparım.