Krlenti top yapıp iki koltuk arası kaleyle kurulan kardeş sayısına göre değişen oyuncu sayısıyla, ablanın fatih terim yapıldığı oyunun çocuk top10 u dur.
Ayağa çorap giyilmeli. Haftalarca kesilmeyen uzun ayak tırnaklarının kırılmasını engeller.
Bacaklar kapalı olmalı. Halıfleks sürtünmeden dolayı deriyi yakar. Vazeline ihtiyaç duyarsınız.
Sert şut kalorifer peteğinin arasına sıkışmışsa oyun durdurulmalı. Mücadele devam ederse yumuşak top kalorifer tırtıklarına takılıp dikişlerinden sökülmeye başlayacaktır.
Avize varsa eller kontrolsüzce havaya kaldırılmamalı. ince tellerle takılmış parçaları düşebilir. Parça düşer düşmez yerine takılmalıdır.
Akşam baba'nın gelme vaktine yakın oyun sonlandırılmalı, gerekirse seri penaltı atışlarına gidilmelidir.
Baba avizedeki eksiklikleri fark ederse arazi olunmalıdır.
Artık o salona sığılmadığı anlaşıldığında, kardeşle eski güzel oyunların oynanamadığı yaşlara gelindiğinde kardeşe telefon edip bir alo denmelidir..
çocukluğumun en büyük eğlencelerinden biridir salonda futbol oynamak. kanepenin sol ayağı ile kapının alt köşesi direktir. kanepe örtüsü filedir. diğer biraderin kalesi ise yemek masasının iki sağ ve sol ayağıdır. top küçük fb'li toptur. sanki salonda değilde camp nouda top oynuyorum. maç başlar. 10 devre 20 biter. ben brezilyalı ronaldo birader ronaldinho. halının desenine kadar çıkış yapabilirsin ancak. vurduğum şutla yemek masasının ortasında duran vazonun içindeki kumlu çiçek devrilir. masanın üstündeki kumları temizleyerek oyuna devam ederiz vurmuş gibi yapıp beni yere yatırarak topu atan birader 1-0 öne geçer.
ardından stad amiri olan babam işten yorgun eve gelirken dış kapının gıcırtısıyla beraber birader yatağa yatmaya koşarken ben parkeden dolayı kayan halıları düzeltmekle topu saklamakla uğraşırken babam eve adımını atar atmaz odama çekilirim. babam televizyonun karşısında maç izlemek için çekyatın altından yastıkları çıkarırken köşeye saklanmış desenli topu görür ve dişlerimin arasından topu birde o geçirir.
maç 2-0 olmuşken komşuda laflayan annem eve gelir ve yemeği yemek için masayı kurmaya başladığında vazoyu yerinde göremeyince yüzüme aldığım darbeyle sakat kalırken maç tatil edilir.
gelecek maç biraderimin ve benim el clasicodan farkı olmayan bir mücadeleyle 7-7,15-15 derken maç 23-21'de tavandaki avizenin düşmesiyle sonuçlanır. gelecek sezon yeni salonlarda buluşmak için bir süreliğine lige veda edilir...
nedense top hep kale yerine ya avizeye ya vitrindeki biblolara çarpar ve devirirdi. Bir de 500.000'e aldığımız lastik toplar vardı, balondan farksız. şut çekme sırasında nedense hep sehpanın sivri ucuna denk gelirdi o top, sonrası "bum".
+anneaa bakkaldan ekmek alıncak mı? Gitsem ya ben ekmek almaya. (top almak için bahaneler)
çoraptan yapılan topla sandalyenin doksanına çaktıktan Sonra, gol sevincini halida kayarak kutlamaktan ayakların üzeri biçilmiş halde yaşanmış Bir çocukluğu geride bırakmaktır.
Diz çökemezdik o yüzden.
Belki de türk insanının kimsenin Önünde diz çökmemesi bundandır lan. Olamaz mı?
her erkek çocuğunun yaptığı eylemdir. yapmayan erkek ibnedir net.
pamuk topum vardı o zamanlar, yumuşacık içi dolu turşucuk bir toptu. kendimce oynadığım futbolcular. ronaldo, zidane, raul, nedved, davids olurdum çoğu zaman. bir de evimizde sehpamız vardı. kale yapmıştım onu da. dünya'nın bütün kötülüğünden habersiz ''ronaldo vurdu gool'' gibi spikerlikte yapardım çoğu zaman.
bir keresinde raul olmuştum tam yarım vole vurayım derken, yere düştüm feci bir şekilde kolumu ağrıttım. ama jübilemi yapmadım tabi. 1998 dünya kupası benim evimde oynanmıştı adeta...
özlüyor insan, hey gidi günler diyor bazen. ama o günlerin geri gelmeyeceğini bilerek...
alt komşunun oklavayla duvarlara koşmasını, onu dağlara taşlara vurmasını beraberinde getiren bu mükemmel eylemi; güdümlü anne terliği tek celsede bitirir.