Bilgisayar a virus bulasinca bilgisayarin hasta olacagina inanirdim. Ben bilgisayari ilk evinde goren nesilden olunca o zamanlar bunlar normaldi. Ama ne safmisim simdi anliyorum.
Yerdeki küçük beyaz ve hafif yuvarlak, yumuşak gibi görünen taslari annesine/babasına eziyet çektirmiş,yaramaz çocuklar sanırdım. Taş oldular sanıp aglardim. Alıp kenara koyardım kimse basmasin diye.
Şemsiyeyle yüksek bir yerlerden kendini aşağıya bırakınca usulca süzülerek ineceğimi sanırdım veya tahmin ederdim.
Bir zamanlar trt de yayınlanan süper nine adlı ingiliz yapımı dizinin etkisinde kaldığım doğrudur. Dizide Süper nine şemsiyesiyle her yere yumuşak inişler yapabiliyordu.
Allahın şeklini ay dedeye benzetirdim. Hatta direk ay dede allahtı benim için. Ama işte çocuk kafası sonradan anladık ki bunlar hep bir hikayemtrak değişik şekül şükül şeylermiş.
Yağmur yağdığında Allah banyo yapıyo sanardım.
Bi de annem allah büyük dediğinde dünyadaki bütün binaları üst üste koysak üstüne çıksak gene allah kadar olamaz mıyız derdim.
Küçükken ekmeğin iç kısmını elimle ezer, oynardım hep. Babaannem de öyle yaparsan üzülürler derdi. Ben de onların canlı olduklarını ama yüzlerini bize göstermediklerini düşünür, öyle zannederdim.
Kravat takanların çok önemli kişiler olduğunu düşünürdüm. daha sonra dağların ardında başka insanlar yaşadığına inanır ve hep oradaki yaşamı merak ederdim. şirinlerin köyü gibi onları bulup tanımak isterdim. nasıl bir şeyse hâlâ devam ediyor. hep başka coğrafyaları merak edip tanımaya çalışıyorum.
baklavanın içindeki ceviz parçalarını uzunca bir süre kıyma sanmıştım. hatta bu duruma çok da hayret ederdim. kıyma ve tatlı fikri garipti ama yapmıştı büyükler işte bir şekilde.
bir de ezanı allah'ın okuduğu sanmam ve ezan okununca "amin" demem.